Bu gün itibari ile yazılarıma başlıyorum. Siz okuyuculara ve bizlere hayırlı olsun. İlk konu olarak, aktüel ve güncel olan "AB ile yapılan tam üyelik müzakereleri" ile başlamak istiyorum. Bir çok eleştirisi yapılan ve hükümet kanadınca bayram havası içinde tezahüratla başlatılan bu konuyu müteakip AB maceramızın en evvelinden, AB'nin tanıtılması, yapısına hakim olan hukuki oluşum ve bunun süreci ile ilgili gelişmeler müteakip yazılarımızda incelenmeye devam edecektir.

 

Bildiğiniz üzere; AB Komisyonu, 6 Ekim 2004 tarihinde İlerleme Raporunu ve buna ilave olarak Etki Raporunu açıklamıştı. Bu rapor Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerini yerine getirdiği ve müzakerelere başlama kararı yönünde genel olumlu bir rapor idi. Aynı rapora daha önce bir örneği olmayan ve sadece Türkiye için yayınlanmış olan Etki Raporu eklenmişti. Müteakiben 17 Aralık 2004 tarihinde, Avrupa Birliği  zirvesinde Türkiye ile müzakerelerin 3 Ekim 2005' de başlatılması kararı verildi. Bu karar doğrultusunda Türkiye ile yapılacak müzakerelerin çerçevesinin belirlenmesi için, Avrupa Parlamentosu ve Dışişleri Bakanları Zirve toplantıları ile 3 Ekim 2005 tarihinde bir metin oluşturuldu. Bu metin, 23 maddeden oluşan ve ekinde 35 adet görüşme konusunu ihtiva eden bir çerçeve idi. Bundan sonraki süreçte ise tespit edilen söz konusu 35 maddenin her biri üzerinde, Türkiye ile AB mevzuatının incelenmesi ve eksiklerin giderilmesi maksadı ile Tarama Süreci başlatıldı.

 

Müzakere Çerçeve Belgesi(MÇB) incelendiğinde, Genişlemeden Sorumlu Avrupa Komiseri Olli Rehn'in  ifadesi ile "kasıtlı muğlaklık"lar görülmektedir. Bu muğlaklıklar sebebi ile bilhassa 2, 3, 4, 5, 6, 7, 10, 11, 12 ve 13 ncü maddeler aleyhimizde sonuçlar doğurabilir. Bunun dışında AB kendini hiçbir taahhüt altına sokmamıştır. Türkiye'den istenenlerin inşai ve erteleyici şartlarla sıralandığı bir çok husus, bir "al ve ver" eşitliğinden uzak olarak "yap" ve "yapmaya hazır ol" yapısındadır. Bunlara kısaca değinelim:

 

2 ve 3 ncü maddeler: AB' nin "Hazmetme Kapasitesi" ne uygun olarak üyelik ucu açıktır. Bunun tanımı yoktur ve hukuki olarak yeni bir terimdir. Yine devamla "Türkiye'nin en güçlü bağlarla Avrupa yapılarına tam olarak demirlemesi" inisiyatifsiz bir alan sunmaktadır.

 

4 ncü madde: "AB... azınlık haklarıyla ilgili hükümlerin uygulanmasında mevzuatı ve uygulama tedbirlerinin pekiştirilmesini ve genişletilmesini beklemektedir."diyerek, Kopenhag kriterlerinin yerine getirildiğine dair Türkiye hakkında aldığı 17 Aralık 2004 kararının ötesine geçmekte ve "Azınlık hakları" tanımını ucu açık hale getirmektedir.

 

5 nci madde: Müzakerelerin tıkanması halinde görüşmeyi askıya almak için "nitelikli çoğunluk" olacak fakat açılması "oybirliği"ni gerektirecektir.

 

6 ncı madde: "Türkiye' nin komşuları ile sınır sorunlarını BM ilkeleri ve gerekirse Uluslar arası Adalet Divanı' nda çözme kararlığını sürdürmesi" talebi sadece Kıbrıs ile değil; ileride Ege, Ermenistan, Irak ve sınıraşan sular ve Hatay sebebi ile Suriye'yi bizimle sorunlu hale getirecek bir potansiyel olarak sıkıntıya sokabilir. Bunun sinyali ise en son 3 Ekim 2005 müzakere çerçevesi için Avrupa Parlamentosu' nda alınan kararlarda görülmüştür.

 

7 nci madde: "Türkiye' nin üçüncü ülkelere dönük politikaları ve uluslar arası kuruluşlardaki pozisyonlarını AB' ye uyumlaştırması" bağımsız bir dış politika üretmekten ve milli savunma kararı almaktan uzak, inisiyatifsiz bir alan sunmaktadır. Ayrıca 1982 Anayasasının 6 ncı maddesine (egemenlik) aykırıdır.

 

10 nci madde: AB mevzuatının/müktesebatının tanımı içine daha önceki esaslara aykırı olarak "evrim geçiren...bağlayıcı olan veya olmayan AB kararları, kurumlar arası anlaşmalar, açıklamalar, tavsiyeler, yönergeler, ortak tutumlar, deklarasyonlar..." Türkiye için Birincil Hukuk Kuralı haline getirilmektedir. Buradan hareketle örneğin sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili alınan Avrupa Birliği Parlamento Kararı bizi bağlar duruma girebilecektir.

 

11 nci madde: "AB mevzuatına uymadığı takdirde Türkiye' nin daha önce yaptığı ikili anlaşmalar ile uluslar arası anlaşmaların sona erdirileceği" ifadesi ise anlamı kapalı ve uluslararası anlaşmalarımızın akibetini belirsizleştiricidir.

 

12 nci madde: "...uzun geçiş süreleri, muafiyetler, özel düzenlemeler ya da koruma önlemlerine sürekli olarak dayanak oluşturabilecek hükümler gibi kalıcı koruma hükümleri düşünülebilir. Komisyon bu hükümleri, uygun olduğu takdirde, kişilerin serbest dolaşımı, yapısal politikalar veya tarım gibi alanlardaki tekliflerine dahil edecektir..." diyerek AB, serbest dolaşım hakkına kalıcı kısıtlama getirme inisiyatifini eline almaktadır. Bu ise daha önceki üyelerin ve halen görüşmelerin sürdürüldüğü ülkelerin hiçbirine uygulanmamış bir kalıcı tedbirdir.

 

13 ncü madde: Uyumun ve müzakerelerin bir parçası olan mali yardım fonlarının 2014 yılına kadar kullanılmasını engellemektedir.

 

Görüşmek ümidiyle.