Nasıl ki insanların hüzünlü ve sevinçli günleri varsa, milletlerinde hayatlarında hüzünlü ve sevinçli günleri vardır. İşte o sevinçli günün yaşandığı tarihlerin yol dönümü geldiğinde o sevinçleri yeniden yaşamak için bir kısım kutlamalar yapılır. Biz Türklerinde tarihinde üzüldüğümüz kadar sevindiğimiz günlerimiz olmuştur. İşte o günleri milletle yad etmek üzere yaptığımız etkinliklerimiz bulunmaktadır. Bunun adı da milli günler veya milli bayramlar diye adlandırılmaktadır. İşte o sevinçli günlerimizden biride Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızdır.

19 Mayıs Atatürk'ün doğum günüdür. 19 Mayıs, kurtuluş ışığının Samsun'da parladığı gündür. 19 Mayıs, Türk milletinin, kurtuluşa atılan ilk adımıdır. 19 Mayıs, Emperyalizme baş kaldırışıdır.

19 Mayıs 1919, zincirlerin kırıldığı gün. Seneler öncesinde başlayan hain planların, memleket topraklarımıza irin gibi doluşan zalimlerin, Samsun limanında bandırma vapurunun denize bıraktığı köpükler arasına karıştığı gün. Büyük önder Atatürk'ün liderlik özelliğini harika bir şekilde yaşadığı İşte Lider anlayışını insanların beynine kazıdığı gün.

Katran kazanlarında yakılan askerlerimizin, kendi öz vatanlarında namuslarına göz dikilen analarımızın, bacılarımızın, daha doğmadan analarının karnında deşilen küçük bebelerimizin, evlatlarının gözlerinin önünde öldürülen babalarımızın, dedelerimizin, analarımızın çığlıklarına "DUR" deme günü gelmişti. Ve büyük önder Atatürk bir Türk'e yakışan liderlik vasfıyla, boyun eğmedi.

Bir adımdı bu, sadece Türk milleti için değil, aynı zamanda tüm dünya için atılmış bir adımdı. Türk Milletinin teknolojiye, etiyle tırnağıyla boyun eğdirdiği günleri unutmadı tüm dünya.

Yurdun karanlığa gömüldüğü anda, bir alev göründü İzmir'de, bir meşale yandı Samsun'da bütün yurdu aydınlatan bir meşale yandı, yandı.

19 Mayıs aynı zamanda " Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanmaktadır. Atatürk Millî Mücadele sıralarında Türk milletini ileri götürecek olanların ve köhnemiş fikirlere karşı gelecek olanların genç fikirler olduğunu görmüştü.

Bu nedenle de "gençlik" kavramı Atatürk için ayrı bir önem taşımaktadır. Atatürk gençlerden sık sık bahsederken yaş sınırı dışında fikri olarak gençliği yani, fikirde yeniliği ifade etmiştir.

O'nun şu sözü çok anlamlıdır, "Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir."

Bugün 19 Mayıs 2021, o günden bugüne çok zaman geçti. Ve bu geçen zaman zarfında çok fazla değiştik maalesef.  Yadigâr bırakılan bir gençlik, beklenen gibi değil!

Her genci bir kefeye koymadan birkaç eleştiri yapmak istiyorum.

Hayatı dizi filmlerde gördükleriyle anlatabilecek, TV kanallarında izledikleri magazin adı altındaki yozlaşmışlıkla güzellikler bulmaya çalışan, Mecnun ile Leyla'yı, Ferhat ile Şirin'i elinin tersiyle itip, yüz karası, ar kalmamış, iki üç günlük sevgileri kendilerine örnek alarak, "bende seviyorum" diyen, savaşı, barışı, mücadeleyi, haklılığı, haksızlığı cep telefonlarının ekranından takip eden,  gençlerimizi gördükçe vahlanıyoruz.

Ne yazık ki, bir zamanlar gençliklerini, ömürlerinin en güzel yıllarını bu vatan için harcayan dedelerimiz, o günün genç, hatta çocuk sayılacak olan yüce şahısları, şu durumu görseydiler, eminim ki bin kez dirilip, bin kez savaşmak isterlerdi.

Düşman artık karşımızda bir siperde değil, düşman artık içimizde, yanımızda, yürüdüğümüz kaldırımda bizden bir adım önde ya da bir adım geride.

Birkaç sene öncesine kadar evlat anaya, babaya, büyüğe hürmet ederken, şimdi neredeyse genç kardeşlerimiz, büyüklerinden hürmet beklemekte.

Bazen düşünüyorum da, biz mi geride kaldık, yoksa küçük kardeşlerimiz mi çok çok ilerden gidiyor.

Zevkleri ve renkleri tartışacak değilim. Her genç kardeşimiz istediği kılık ve kıyafeti, kendisine yakıştırdıktan sonra giyebilir. Giysilerden çok içindeki şahısla alakalı konuşmayı tercih ederim.

Eğlence adı altında, kız arkadaşlarını rencide eden. Espri adı altında bir kız evladına yakışmayacak davranışlar sergileyen bir grup gencimizin görüntüleri elbette hoş karşılanır değil.

El pençe divan duran bir neslin gölgesi, şimdi sokaklarda hır gür içerisinde yaşamaya çalışan bu kimliğe nasıl büründü böyle bir anda.

Nene Hatun'un gölgesinin zerresini bulamadığımız genç kızlarımız, İpsiz Recep'in cesaretinden, yiğitliğinden zerre örnek alamamış delikanlılarımız.

"Anı yaşa" Reklâmlarıyla büyütülen, marka bağımlısı yapılan, kendi memleketinin malını, üzerinde yabancı marka etiketi olmadan almayan gençliğimiz nereye gidiyor?

Hedefsiz, serseri mayın gibi bir orada, bir burada yaşamaya son verilmesi gerekiyor. Ana ve babalar, ipin ucunu sizler mi bıraktınız yoksa evlatlarınız mı? Neden her iki tarafta birbirinden hızla uzaklaşmakta? Evlatlarınıza bir bakın, onlar sizlerin aynasıdır. Gördüğünüz berraklık sizlerin yansıması olacaktır. Peki, niye bu uzaklık, niye bu başıboş bırakılmış bir gençlik? Buğulanmış aynalara bakmak acıtmıyor mu içinizi, çirkin bulmuyor musunuz, o aynada kendinizi?

Tüm anne ve babaların, anne ve baba adaylarının Türklüğe yakışır hayırlı evlatlar yetiştirmesi dileğiyle.

Tüm genç kardeşlerimin günü, tüm Türk milletinin günü kutlu olsun.