İnsanlar ölüyor hem de jet hızıyla. Göz göre göre ölüyor. 

Hastalıklar o biçim arttı ülkemde. Seç beğen al gibi ne yazık ki. Kanser mi istiyorsun istemediğin kadar çok hem de çeşit çeşit. Ne tür bir ölüm istiyorsun sen onu söyle? Ölüm pazarı kuruluyor ülkemde. 

Çarşıda- pazarda ölüm üzerine en güzel, en renkli, en kokulu- en hormonlu gıdalar üretiliyor. Ve kendi paranla ölüyorsun. En hüzünlü yanı da bu. 

İnsanlığa musallat olmuş hastalıklara bakın bir zahmet:

Lenfoma, Kemik iliği Kanseri, Tümör, Meme Kanseri, kız çocuklarının erken adet görmeye başlaması, kız çocuklarında aşırı tüylenme, vs daha sayamadığım onca illet. 

Sağlıklı diye bildiğimiz ne varsa her şeyin genetiğiyle oynandı.

Bal, tavuk, yumurta, seradan çıkıp yolda habire büyüyen meyve ve sebzeler. Üç kuruş fazladan kazanayım diye halkın anasını ağlatanlar var ülkemde. İnsan hayatıyla oynuyorlar. 

Terörden dahi beter bir durum. Terörün neden ve nereden geldiğini hesap edebiliyorsun. Lakin pirincin içindeki beyaz taşı hesap edemiyorsun işte. 

Gerçek domatesin kokusuna, tadına hasret kaldığımız bugünlerde eski zamanları yad etmeden duramıyor insan. 

Genç yaşta ölenlerde vardı elbet ama, sağlıklı olma konusunda bizden bir tık önde oldukları aşikâr. 

Şimdiki hastalıklar yoktu mesela,  kanser bu kadar yaygın değildi, herşey doğal idi, hormonlu gıda yoktu, hava temizdi, cep telefonu gibi radyasyon yayan kaynakları yoktu.  

Birçoğunun uzun yaşamasının sırrı burada yatıyor sanırım. 

164 yıl yaşayan Zaro ağa akşamları sadece yoğurt yemesine bağlıyor upuzun yaşamasını.

Dünyada kayıtlara geçmiş en yaşlı insanın İstanbul Eyüp Sultan sırtlarında yatan Zaro ağa olduğunu kim biliyordur ki! Ben yeni öğrendim ve sizlerle paylaşmak istedim. 

Bitlis'in Mutki İlçesinde kesin olmamakla birlikte 1772'de doğan Zaro Ağa hayatına, bir imparatorluk, bir Cumhuriyet dönemi, 10 padişah, 11 halife, 28 sadrazam, 1 Cumhurbaşkanı ve 5 Başbakan sığdırmıştır. Canlı tarih denilebilecek Zara Ağa Balkan, Kırım, Doksan üç Harbi, Plevne, 1897 Yunan, 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşlarına şahit olmuş, Yeniçeri Ocağını kaldırılışını , Tanzimat Fermanını, I.ve II. Meşrutiyet Dönemlerini, Osmanlının yıkılışını ve Cumhuriyetin ilanını görmüştür.

İstanbul'a yirmili yaşlarda gelen Ağa, hamallık yapmış, 10'u resmi nikahlı, 20 evlilik gerçekleştirmiştir. Görünüşe göre eşlerinin ömrü Zaro Ağa'ya yetmemiş. 

İstanbul'da hamallarla Yeniçerilerin bağlarının çok iyi olmasından yararlanıp Yeniçeri Ocağına kayıt olmuş, 1826'daki Ocağın kaldırılışındaki kıyımdan Ayasofya Camii civarında bir zindana sığınarak kurtulabilmiştir.

Zaro Ağa'nın uzun ömrü kulaktan kulağa duyulunca yeni Türk Devletinde reklam yıldızı olarak kullanılmıştır. Reklamlarda Zaro Ağanın uzun ömrünün Türk fındığı, üzümü, inciri ve tütünü olduğu lanse edilmiştir. İlginç olan ise Ağanın yemek konusunda farklı olmamakla beraber sadece yemeklerini pek erken vakitte yemesi ve genelde yemek olarak da ayran ile ekmeği tercih etmesidir. 

Amerikalılar 1932'de Zaro Ağa'yı keşfetmişler. Onu kullanmak için yüklüce para ve genç bir kadınla evlenme vaadi ile Yunanistan üzerinden ülkelerine götürmüşlerdir. Amerika'da sirklerde gösterilere çıkarılmış, fotoğraf çektirmeye 10, öpmeye 15 dolar fiyat biçilmişti. Sırtından çok para kazanılmasına rağmen hem cebi hem de gönlü boş olarak Türkiye'ye gönderilmiştir. Türkiye'de de ölümünden sonra bile reklamlarda kullanılmıştır. En ilginç olaylarından biri de Güzel Sanatlar Fakültesi'nde resim öğrencilerine 3 gün çıplak modellik yapmasıdır. 

Zaro Ağa 1934 yılında hastalanmış ve ölmüştür. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen otopsi yapılmış ve ilginç sonuçlar elde edilmiştir. Ağanın ciğerleri verem mikrobu ile adeta kararmış, oysa hayatta iken veremin en küçük belirtisi bile görülmemiştir. Beyin damarları kireçlenmeden dolayı adeta alçı ile doldurulmuş, safra kesesinde iki iri taşta şaşkınlığı iyice arttırmıştır. 

Yaşlı vücudunun bütün bu hastalıklara nasıl direndiği hiçbir zaman anlaşılamamış. Diz kapağından alınan bir örnek Amerika'ya gönderilmiş. Böbrekleri de Sultan Ahmet'teki Sağlık Müzesinde sergiye konulmuştur. 

Ne diyelim Allah herkese Zaro Ağa kadar ömür versin. Ama Ağa'nın mezar taşında yazdığı gibi ; AZ YAŞA ÇOK YAŞA AKİBET GELİR BAŞA diyoruz. Herkese sağlık ve mutluluk dolu bir hayat diliyoruz.