Kontrol: Bir işin doğru ve yönetimine uygun olarak yapılıp yapılmadığını inceleme, denetim, denetleme.
Bir şeyin aslına gerçeğe uygunluğuna bakma..
Yoklama, arama…
Gündelik hayatımızın önemli bir mekanizması bizler için kontrol.
Gündelik yaşamımızın içerisinde artık güvenlik kontrolleri zorunlu. Maalesef durum şimdilik böyle. 
Sizi potansiyel bir Kleptomani (çalma hastalığı) olan biri gibi gördüklerinden mi bu kontrol uygulamaları? Mağazalarının x-ray cihazına, gelişmiş güvenlik kamera ve alarm sistemlerine ve içeride ki onca güvenlik personeline rağmen görevlinin, üzerinde alakasız bir markanın amblemi olan bir poşeti bantlamasının nedeni “güvenliğe rağmen, güvensizlik mi?”
Alış veriş merkezlerine girdiğimizde yine bagaj ve X-Ray denetimleri, bunların dışında mal kabul, boşaltma ve yükleme alanlarında yapılan sıkı takipler… 
Alışveriş merkezlerinde: Kırmızı, turuncu, sarı ve yeşil dört farklı güvenlik seviyesi vardır.
Normalde olması gereken güvenlik seviyesi sarı renktir. Can güvenliğimiz söz konusu olduğu için çabucak entegre olduk tüm bu önlemlere.
Geçtiğimiz hafta büyük bir Alış-Veriş merkezinin Sinemasına gitmek için kapıda yapılan güvenlik önlemlerine karşı 8 yaşında olan oğlum şöyle cümleler kurdu. Sinemaya terör girer mi? Anne terör niye var? Belki de sinemaya gitmekten vazgeçsek daha iyi olur Anne…
Bu cümlelerden sonra fark ettim ki biz Anne ve Baba olarak farkına varmasak da, ne kadar dikkat ettiğimizi sanmış olsak da; Oğlumuz terör diye bir yaşam gerçeğini korkulacak bir mesaj olarak kodlamış zihnine. Terör eşittir bomba . Terör eşittir ölüm. Eve dönelim çünkü korkuyorum ve bu yüzden sinemaya gitmesek daha iyi olur çünkü onlar buraya da gelebilir. İşte ben çocuğumun Ankara’da yaşanan patlamadan iki gün sonra kurduğu cümlelerden tüm çıplaklığı ile bu sonucu çıkarabildim…
Anne olmak, çocuğunuzun 2. Yaşından sonra dünyayı ve her şeyi anlamaya çalıştığı süreç boyunca ilgisini çeken şeyi size; Anne bu ne ? diye sormaya başladığı anda oldukça zorlaşmaya başlıyor. Aslında çocuklar mı öğrenen hayatı bizden? Biz mi öğrenen hayatı onlardan? Sorusu sıkça kafa mı meşgul ediyor. Çocuk bazen bilge bir öğretmen olabiliyor, bazen bir mucit, bazen kurduğu küçücük bir sevgi cümlesiyle kocaman duygular yaşattıran bir ermiş bir tür ozan….
Terörün amacı dikkat çekmek için , amacına ulaşmak için; Korku salmak, dehşete düşürmek, şiddet eylemleri gerçekleştirmek, güvenliğimizi ve düzeni bozmak için her yolu mübah saymaktır. Son olayla birlikte gördük ki halkımız teröre kurban gitmekten korkuyor. Geçmişte acı ve üzüntü içeren ajans fotoğraflarının ve gazete manşetlerinin yerini gözlerinde dehşet ifadesi olan bir kadın fotoğrafı aldı. Mavi gözlü bir kadın dehşet ve korku ifadesi ile bakıyordu. Tüm gazetelerin ana sayfaları aynı görseli kullanmıştı. Fotoğrafta ki gözler korku ve dehşetin simgesiydi o sabah…
Geçtiğimiz aylarda Paris’de yaşanan bombalı saldırıyı hatırlayın. Halkın yüzünde bu nasıl olur? mesajı veren şaşırmış bir yüz ifadesi vardı. Yas ve üzüntü bulutu tüm ülkenin ve neredeyse dünyanın üzerinde dolaşıyordu…Fransız ulusunu temsil eden devlet ve hükümet yetkilileri ise üzgün ama çok sert ve kararlı bir tutum takınmıştı.
Geçtiğimiz hafta başkent Ankara’da yaşanan terör olayları sonrasında sosyal medya üzerinden yayınlanan paylaşımlarda kınama ve taziye içeren mesajlara karşı büyük bir öfke dalgası yaygındı. Korku, dehşet, öfke gibi tüm baskın duyguları sonuna kadar yaşıyorduk toplum olarak. 
Vatanımızın topraklarını defalarca kan gölüne çeviren terör olaylarına karşı tek bir vücut ve dayanışma içinde olmamız gerekir. Bu nedenle sosyal medya üzerinden yayınlanan mesajları, eleştirileri zaman zaman anlamlı bulamıyorum keza hangi devlet ulusunun o durum karşısında ki psikolojisini yükseltmek ,güçlüyüz mesajını vermek ve toplumun motivasyonunu yükseltmeye çalışmaz ki? Böyle zamanlarda yetkililerin topluma güvence vermesi rahatlatmaya çalışması sonsuz özgüvenli bir tutum takınması zorunluluktur. Her şekilde deyim yerindeyse ‘’Süngüyü dik tutmak zorundadır.’’ Onur ve şerefle mücadele etmeye devam etmeyip, yılgın, umutsuz, enseyi karatmış bir otorite mi görmek istiyoruz karşımızda? Terörün önlenmesi amacıyla ‘’hem ulusal hem de uluslararası’’ bir dayanışma içeren tutum takınılmalı ve güç birliği yapılmalı. Yoksa yalnızca bürokratik bir nezaket çerçevesi içerisinde yazılmış taziye mesajlarının samimiyeti çok derin sorgulanmalıdır. 
Tüm zamanlarda , gelmiş geçmiş tüm medeniyetlerde; Roma, Bizans, Osmanlı yada Cumhuriyet dönemlerinde bir büyük adam çıkmış, halkını güç ve cesaretle vatan severlikle fırtınalı sulardan çıkarmıştır. Ne demişti bir büyük adam olan yüce Atatürk? İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır… Tüm büyük liderler bilir ki korku insanlığın ve ulusların en büyük düşmanıdır.
Korktuğumuz zamanlarda mantık yürütemeyiz…
Defalarca yazdığım bir kavram var medyada ‘’Manipülasyon’’ …
Korku yüreklerimizden, gözlerimize oradan da manşetlere yayıldı. Sekiz yaşında ki oğlum bir AVM’nin kapısında terörden bahsediyor. Yıllardır bu topraklarda nice can verdik öyle ki şehit ve gazi haberleri sıradan bir haber olayı olarak geçti neredeyse bazı yayın akışlarından…
Terör; Şehirlerin, kritik güvenlik noktalarına, yaşam alanlarına karşı pusu kurarak korku dalgası yaymayı amaçlıyor toplumların psikolojisi üzerinde. 
Toplumun genelinin psikolojisini bozmak endişe ve dehşet yaratmak, korku salmak, dikkat çekmek amaçları. Lanetliyoruz. Evet! Kınıyoruz. Evet! Üzgünüz! Evet. Fakat asla ve asla korkmuyoruz! Korkmamalıyız. Zihinleri istila eden bu korku dalgasını tehlikeli buluyorum zira korku çok baskın bir duygudur. Düşmanınızın kim yada ne olduğunun bir önemi yoktur. “Korku onun sahip olduğu en güçlü silahtır’’. 
Bu düşmandan korktuğunuz an sizden güçlü duruma geçer. Ruhsal ve psikolojik anlamda beslersiniz onu o sizin korkunuz ve endişelerinizle motive olur. Güçlü bir ülkeyiz. Her koşulda pek çok ulusu şaşırtacak derecede yüksek dayanışma duygumuzla her türlü sıkıntıyı bertaraf etmiş bir milletiz.
“Kontrol çok yüksek bir davranış standardıdır”.
Ve gelecek sefere daha iyisini yapmanın yollarını bazen yalnızca acı tecrübelerimizden ve hatalarımızdan bulmaz mıyız? Bu hatalar bize çok pahalıya mal olmuş olsa bile…