İstanbul Üniversitesi Koro Üyeliğinden Koro Şefliğine, Klasik Türk Mûsıkîsi Devlet Krosu Şefliğine
Profesörlüğe ve Devlet Sanatkarlığına uzanan göz kamaştırıcı bir hayatı,
Öğrencilerinden ve dostlarından dinlemeye devam ediyoruz.

Önce öğrencisi, sonra da meslektaşı ve halefi olan
Müzik tarihçisi, program yapımcısı ses sanatkârı ve koro şefi
MEHMET GÜNTEKİN
Millî Mûsıkîmizin Yaşayan Efsânesi
Prof. Dr. NEVZAD ATLIĞ’ı konuştuk.

‘Nevzad Atlığ, Türk Mûsıkîsini yükselen değer hâline getirmeyi başarmıştır.’

Oğuz Çetinoğlu: Konunun uzmanları, Dr. Nevzad Atlığ’ın, Sultan Üçüncü Selim Han’dan sonra, klasik Türk mûsikîsine yeniden altın devrini yaşattığını belirtiyorlar. Mûsikî tarihçisi Mehmet Güntekin’in konu ile ilgili yorumunu alabilir miyim?

Mehmet Güntekin: Bu yaklaşımı ilk kez duyduğumu ifade etmeliyim ve bana doğru bir mukayese tarzı gibi görünmüyor. Çünkü Üçüncü Selim, imkânları neredeyse sınırsız diyebileceğimiz bir cihan hükümdardır. Nevzad Atlığ ise öyle çok geniş imkânlara sahip olmamış, ancak mücadele ederek imkân sahaları ortaya çıkarmış bir müzisyendir. Keşke Üçüncü Selim’in imkânlarına sahip olsaydı… Nevzad Atlığ’ın musiki tarihimiz açısından önemi ve değeri, içinde bulunduğu imkânsızlıkları, çabalarıyla ve duruşuyla değiştirmeye muvaffak olması ve yönetim çevreleri tarafından dışlandığı dönemlerde Türk Musikisi’ni yükselen değer haline getirmeyi başarmasıdır.

Çetinoğlu: Sizi, Merhum Yılmaz Öztuna’nın isimlendirmesi ile ‘Nevzad Atlığ’ın neslinden bir müzisyen’ olarak kabul etmek mümkün. Konumunuzun sizde oluşturduğu duyguları okuyucularımızla paylaşır mısınız?

Güntekin: “Nevzad Atlığ’ın neslinden bir müzisyen olmak”tan kasıt, Nevzad Atlığ’ın etki dairesi içindeki alanlardan geçmiş olmaksa, doğrudur, ben de o nesilden bir müzisyen sayılabilirim. Hatta bu sorunuzla, hayat çizgilerimizde benzerlikler olduğunu da fark ediyorum: Nevzad Atlığ gibi taşradan üniversite öğrenimi için İstanbul’a geldim. 40 yıl kadar arayla, onun da içinde yer aldığı Üniversite Korosu’nun sıralarından geçtim. Hocamız Üniversite Korosu’nda önce kemanî, sonra şef olmuştu; ben ise önce hânende, sonra şef yardımcısı olarak konserler yönettim. Kurduğu Devlet Korosu’nun kadrosuna, kuruluşundan 11 yıl sonra dahil oldum ve uzun yıllar hoca-talebe ilişkisi içinde kendisinden istifade etme şansım oldu. Kurup yönettiği ve bugünkü adıyla Cumhurbaşkanlığı Korosu’nu, şef yardımcısı sıfatıyla yönettim. Bunlar benim için elbette ki anlamlı ve önemli duyguları ifade ediyor.

Çetinoğlu: Prof. Dr. Nevzad Atlığ’ın, ‘Mûsikîmizde muhafazakâr görüş’ olarak adlandırılan bir çizgide olduğu söylenir. Kavram hakkında bilgi lütfeder misiniz? ‘Mûsikîmizde muhafazakâr görüş’ nedir?

Güntekin: Nevzad Atlığ, kendisini ve hayatını musikimizin klasik olan kısmına ait görmüş ve öyle yaşamış, bu tavrında örneği az görülür bir tutarlılıkla, 70 yıl gibi çok uzun bir sanat hayatı boyunca tavizsiz şekilde ısrar etmiştir. Muhafazakârlık, koruyucu tavır demekse, Nevzad Bey’in klasik musikimizi korumak misyonunu hayatı boyunca taşıdığını söyleyebiliriz. Muhafazakârlığı, daha çok repertuar anlayışıyla kendisini gösterir. Kronolojik olarak belli bir dönemden sonrasına ait eserler, sanat açısından birçoğunu değerli görmesine rağmen, onun repertuarında yer almaz. Kendisini, klasik alanda sanat icra etmeye görevli olarak konumlandırır. Daha yeni dönemlere ait eserleri dışlamaz, hatta eserlerini konserlerinde hiçbir zaman seslendirmediği birçok bestekârdan sitayişle bahseder; ancak kendisini o alanda yetkili görmez, o alanı uzmanlarına bırakır. İhtisas alanını daha eski olandan yana belirlemiştir. Diğer bir muhafazakâr yaklaşımı ise icra anlayışındadır. İcrada doğal akustikten yanadır, yani elektronik ses sistemlerini kullanmaktan yana değildir. Konser verdiği salonlarda uzun yıllar mikrofon kullanmayı tercih etmemiş, mesleğinin son yıllarına doğru, çok gelişen tekniklerle sesi değiştirip bozmadan volümünü artırabilen sistemler ortaya çıkınca kullanmaya ancak razı olmuştur.

Çetinoğlu: Merhum Yılmaz Öztuna bir yazısında; Nevzad Atlığ’n Türk musikisi için uzun süre meydan savaşı mesâbesinde mücâdele ettiğini belirtiyor. Kendi ülkemizde, kendi öz değerimiz olan müziğimizi korumak ve değerini ispat etmek durumunda kalınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Güntekin: Yaşanan gerçek maalesef bu. 1826’dan beri ülkenin gerçeği böyle. Şikâyet etmemek lâzım, olması gereken buymuş demek ki. ‘Olanda hayır vardır’ denir. Merhum Öztuna, aynı mücadelede Nevzad Bey’in en yakın omuzdaşı olduğu için bahsettiği konuyu aslında en iyi bilenlerdendi. O zor dönemler yaşanmayıp her şey sütliman olsaydı, bugünkü sıfatıyla Nevzad Atlığ adında biri olur muydu? Zor dönemler, o zor dönemleri yöneten adamlarını da içlerinden çıkarıyor.

Çetinoğlu:  Klasik Türk mûsikîsini haz duyarak dinleyebilmek için belli bir kültür seviyesine ulaşmanın gerekli olduğu kanaatinin varlığı hissediliyor. Siz de aynı görüşte iseniz, bu kültürün daha geniş kütlelere neden ulaştırılamayışının sebepleri ve çâreleri hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Güntekin: Klasik musikimizi algılayabilmek ve ondan zevk alabilmek için belli bir kültürel altyapı gerektiği doğrudur. Daha geniş kesimlere ulaşması için, iyi örneklerin iyi icralarla topluma sunulabilmesi de önemlidir. Toplumun kültürel altyapısı gelişirken iyi icra örnekleri de artarsa, bu karşılıklı süreçler birbirini olumlu etkiler ve pozitif bir ivme yakalanır.



MEHMET GÜNTEKİN


1963 yılında Bafra'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğrenim gördü. Üniversite Korosu'nda Süheyla Altmışdört ile Fatih Salgar'ın öğrencisi oldu ve şef yardımcılığı görevinde bulundu. Çeşitli ansiklopedi, dergi ve gazetelerde yazıları yayınlandı. TV programları hazırlayıp sundu. Yurtiçinde ve yurtdışında konserler verdi. 80 kadar CD yayınladı. Çeşitli basın, kültür ve sanat kuruluşlarında editörlük, yazarlık ve proje yönetmenliği yaptı. Sempozyumlara katıldı ve seminerler verdi. Müzik tarihi, repertuar, arşiv ve biyografi konularında yararlandığı Murat Bardakçı ile ortak yayın çalışmalarında bulundu. Hürriyet Tarih'te yazar, danışma kurulu üyesi ve redaktör olarak çalıştı. Habertürk Tarih'te yazılar yazdı.

Expo-2005 Dünya Fuarı'nda, Japonya'da Türkiye'yi resmen temsil eden Rose and Tulip adlı dans ve müzik gösterisinin orkestra ve koro şefliğini yaptı. İslâm Bilim ve Teknoloji Müzesi müzik danışmanlığında bulundu. Türk Musikisi Vakfı, Kültür Konseyi, Heybeliada İlm-i Musiki Derneği ve Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetim kurullarında ve üyeliklerinde bulundu.

1986'dan beri görev yaptığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun müdürlüğüne ve sanat kurulu üyeliğine 2006'da, şef yardımcılığına 2012’de tâyin edildi. 2009-2011 arasında İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı müzik yönetmenliğine getirildi ve 20'nin üzerinde projeyi yönetti.

Kitap hâlinde yayınlanmış eserleri:
1- Şerif Muhiddin Targan - Peygamber Torununun Müziği. 2- Bekir Sıdkı Sezgin. 3- Kâni Karaca. 4- Üniversite Korosu Kitabı. 5- İstanbul'un 100 Musikişinası. 6- İstanbul'un 100 Şarkısı. 7- Tanıklarıyla Türkiye’de Musikinin Yakın Tarihi-1 Nevzad Atlığ’ın Tanıklığında. 8- Malatyalı Musikişinaslar. 9- Mühendishane’de Musiki.




Tanbur Üstadı SADUN AKSÜT; Prof. Dr. NEVZAD ATLIĞ’a Anlatıyor.


‘Nevzad Atlığ, güzel insandır vesselam…’


Oğuz Çetinoğlu: Nevzad Atlığ ile ne zaman nerede tanıştınız?

Sadun Aksüt: İstanbul Radyosu’nda tanıştım. Daha önceleri kendisini gıyâben tanıyordum. Üniversite Korosu’nu çalıştırıyordu. Oradaki faaliyetlerinden haberdardım. O tarihlerde ben henüz müzik dünyasına adım atmamıştım. İlk tanışmamızdan bu yana 60 yıl geçti. Uzun yıllar berâber çalıştık. Birlikte çok güzel günler yaşadık. Bu dönem içerisinde benim hem müdürüm oldu, hem de sâzende olarak birlikte çalıştık.

Ben ayrıca İstanbul Radyosu’nda kütüphâne memuru idim. Gece-gündüz, Cumartesi-Pazar, bayram ve hafta sonu tâtili için ara vermeden hizmet etmeye devam ettiğimden Müdürüm Nevzad Atlığ beni dâima takdir etmiştir. İhtiyacım olduğunda mâkul izin taleplerimi de karşılamıştır.

1975 yılında Devlet Konservatuarı’na öğretmen olarak tâyin edildi. Burda da berâber olduk. Hâlen de İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarı’nda berâberiz. Şükürler olsun, Allah ayırmadı, 60 yıldır berâberiz.  

Çetinoğlu: Nevzad Atlığ Beyefendi ile ilk karşılaştığınızda, üzerinizde nasıl bir intiba bırakmıştı?

Aksüt: İnsanlarla ilk karşılaştığımda hüküm vermek, ‘şöyledir’ veya ‘böyledir’ diye bir karara varmak âdetim yoktur. Kişiler hakkındaki kanaatim zamanla oluşur ve sonraki dönemlerde, önemli sapmalar olmadığı takdirde değişmez.

Nevzad Atlığ ile ilk tanışmamız âmir-memur ilişkisinin gereği idi ve ölçülü-mesâfeli idi.

Sonraki dönemlerde ilişkilerimiz gelişti. Ağabey-kardeş, mesai arkadaşı, dost, aile dostu olarak devam edip bu güne kadar geldi. Bu dönem içerisinde saygı ve sevgi hiç eksik olmadı. 60 senedir aramızda olması gereken mesâfeyi muhafaza ediyoruz. Dostluğumuz da samimiyetimiz de sonsuz. Kapısını tıklatmadan odasına girmem. Yaşça benden büyük olmasına rağmen odasına girdiğimde ayağa kalkar. Bu devirde böyle ilişki olacak şey değil. Fakat biz böyleyiz. Böyle olmamız gerekiyor. Bu durum; benim kendisine saygımın, O’nun bana sevgisinin davranışlarımıza yansımasıdır.

Çetinoğlu: Böylesine ölçülü-mesâfeli davranışlar içerisinde dostluğunuz-samimiyetiniz nasıl gelişti?

Aksüt: Nevzad Bey İstanbul Radyosu’nda müdür, ben de orada kütüphâne memuruydum. Radyoda günlük işlerin programlanması ve aksamadan yürütülmesi için her sabah Saat 10.00’da toplantı yapıyorduk. Günlük programları görüşüyoruz, konuşuyoruz ve dağılıyoruz. Çok çalışıyordum. Kütaphâneyi teslim aldığımda 750 eser vardı. Ayrıldığımda ise 3.500 eser bıraktım.

Çetinoğlu: ‘Eser’ derken…

Aksüt: Kütüphânedeki notalar, şarkı notaları. Bunları tek tek topladım, yerleştirdim, kartotekslere kaydettim. Zengin bir kütüphâne oluştu. Şimdi 10.000 belki daha fazla eser vardır.

Çok çalışkan olduğum için müdürümle sık sık görüşüyorduk. Bu vesile ile yakınlaştık, samimiyetimiz ilerledi. Benim kendilerine yaklaşmam doğru olmazdı. O; takdir duygularıyla bize yakın oldu.

Çetinoğlu: Nevzad Atlığ olmasaydı Türk musikisi bu gün ne durumda olurdu?

Aksüt: Nevzad Bey, klasik Türk müziği âşıklısıdır. 25 yaşında iken Türk mûsikîsi âlemine kendisini kabul ettirmiş kişidir. Klasik Türk mûsikîsindeki çizgisinden hiçbir zaman tâviz vermemiştir. Türk müziğini korumuş, geliştirmiş,  yüceltmiş kişidir. En büyük hizmeti, Devlet Klasik Türk Mûsikîsi Korosu’nu oluşturmuş olmasıdır.

İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarı’nın kuruluşunda da büyük emeği vardır. Gençleri yetiştirdi, klasik Türk müziğini onlara sevdirdi. Başlattığı hizmetleri devam ettirecek kadroları oluşturdu. Onları eğitti. Bu gençlere imkân tanıdı. Gençler de bizler de O’nun belirlediği çizgide yürüdük. Böylece Türk mûsikîsinin yozlaşması önlenmiş oldu.

Diğer tarafta yâni Atlığ’ın ilgi ve hizmet alanı dışında kalan ortamlarda Türk müziği yozlaştı. Fakat yozlaşmayan, sağlam bir damar da oluştu, gelişti, devam etti, ediyor ve edecek.

Bu müsbet durum, Nevzad Bey’in çizgisinden hiç ayrılmamış olmasının, tâviz vermemiş olmasının sonucudur. 

Çetinoğlu: Nevzad Atlığ bu başarısını neye borçludur?

Aksüt: Çok ciddî olmasının, çok prensipli çalışmasının neticesidir. Aynı zamanda ilk defa 27 yaşında iken Belediye Konservatuarı’nda icra heyetini yönetmeye dâvet edildiğinde; kendisini destekleyen İzzettin Ökte, Şâdi Işılay gibi isimlerin Nevzad Bey’e destek vermelerinin de etkisi vardır. Çünkü onlar, bütün câmiaya hâkim idiler. Büyük müzisyenlerin Nevzad Bey’in yükselmesinde ve başarılı olmasında etkisi vardır. O da bu desteği çok mükemmel bir şekilde değerlendirmiş, desteklerin getirdiği sorumlulukları müdrik olarak daha çok çalışmıştır.

Çetinoğlu: Cevaplarınızı, sorularla sınırlı tuttuğunuz için veremediğiniz mesajlarınız, ortaya koyamadığınız düşünceleriniz varsa, lütfeder misiniz? 

Aksüt:  Nevzad Bey’i uzaktan görenler, tanıma imkânı bulamayanlar O’nun kasıntılı-kibirli bir insan olduğunu zannederler.

Değildir!

Nezâketi sonsuzdur. Samimiyeti derindir. Sevgisini de her zaman belli etmiştir. Takdirlerini esirgemez. Bunlar bir insana yakışan, insanı yücelten en güzel vasıflardır.

Nevzad Atlığ, güzel insandır vesselam…


SADUN AKSÜT:
Tanburî, besteci ve yazar Sadun Aksüt,  26 Ekim 1932 tarihinde Amasya’nın Merzifon ilçesinde doğdu. Bir yaşını biraz geçmişken, ailesi İstanbul'a geldi. İstanbul Belediye Konservatuarı'na girdi. Burada Şefik Gürmeriç ve Kemal Gürses'ten dersler aldı. Konservatuarı bitirmeden İleri Türk Musikisi Konservatuvarı Derneği'ne girdi. Hüseyin Sadettin Arel, Dr. Suphi Ezgi ve de Laika Karabey'den dersler aldı. Laika Karabey'den başladığı tanbur öğrenimine 1950 başlarında girdiği Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde tanburi İzzettin Ökte'den dersler alarak devam etti. 1951 yılı sonlarında İstanbul Radyosu'nda arkadaşlarıyla birlikte saz eserleri çalmaya başladı. 1956 yılında İstanbul Radyosu Türk Musikisi Nota Kütüphanesi'ne memur olarak girdi. Solo ve topluluk programlarında tanbur çaldı. Devrin büyük sanatkârlarına refakat etti. 1967'den vefatına kadar Münir Nureddin Selçuk'un solo konserlerine tanburî olarak katıldı. 1966-l967 yılları arasında İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Musikisi İcra Heyeti'ne tanburî olarak girdi. 1967 yılında yeniden İstanbul Radyosu'na döndü. 1975 yılında İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'na tanbur öğretim görevlisi olarak tâyin edildi. 1981 yılında TRT’den emekli oldu. 16 yıl TRT Türk Sanat Musikisi Repertuvar Kurulu üyeliğinde bulundu.

Kitap olarak yayınlanmış eserleri:
*Tanbur Metodu (Yeni öğrenenler için), *10 adet fasıl mecmuası, *500 Yıllık Türk Musikisi Antolojisi, *Dede Efendi (Rauf Yekta Bey'in ‘Esatiz-i Elhan’ adlı eski Türkçe eserinin Rüştü Eriç'le müşterek tercümesi), *Güfteler, *Müzisyen Osmanoğulları, *Güfteler Hazinesi, *Tanbur Metodu (Ge1iştiri1miş - Teknik), *Bahardan Hazana Esintiler (Şiirler), *Alkışlarla Geçen Yıllar (Hatırat), *Türk Musikisinin 100 Bestekarı, *Dillerdeki Şarkılar (Güfteler), *Şarkılarda İstanbul
Besteleri:
100 kadar şarkısı, 24 ilahisi, 50 kadar çeşitli makamlardan saz eserleri, üç çocuk şarkısı ve sazkâr makamında bir Mevlevi Ayin-i Şerifi vardır. Saz eserlerinden ‘Köyde’, ‘Gelin Karşılaması’ ve ‘Ege'de Şenlik’ isimli eserleri Yalçın Tura tarafından çok sesli hâle getirilmiştir.
2004 yılında müzisyen arkadaşı Dağhan Baydur'un isteği üzerine Muzikotek firmasına kendi şarkılarından oluşan ve kendisinin okuyup çaldığı ‘Sisli Bir Eylül Gecesi’ adında bir CD yaptı. Kendisinin yaylı tanbur çaldığı bu CD'de batı sazları da refakat etti. Bu CD Muzikotek Müzik Bankasında da yer almaktadır.


Prof. Dr. NEVZAD ATLIĞ’IN ÜSTLENDİĞİ GÖREVLER VE ALDIĞI ARMAĞANLAR


Üniversite Korosu Şefliği:……………………………………………………………………………………1948
İstanbul Tıp Fakültesi Mezuniyeti:………………………………………………………………………...1949
İstanbul Belediye Konservatuarı Üslûb ve Repertuar Öğretmeliği:……………………………...1952
İstanbul Belediye Konservatuarı Türk Müziği İcra Heyeti Şefliği:………………………………..1953
İstanbul Radyosu Müzik Yayınları Sorumluluğu:………………………………………………………..1953
İstanbul Radyosu Müzik Yayınları Şefliği:………………………………………………………………..1955
İstanbul Radyosu Müdürlüğü:……………………………………………………………………………......1955
İstanbul Radyosu Klâsik Türk Müziği Korosu Şefliği:…………………………………………………1956
İstanbul Belediye Konservatuarı Üslûb ve Repertuar Öğretmeliği (2. defa):                              1958
İstanbul Tıp Fakültesi Röntgen Uzmanlığı:………………………………………………………………1961
M.E.B.'lığı "1000 Temel Eser Hazırlama Komisyonu Üyeliği":……………………………………   1969
M.E.B.'lığı Türk Musikisini Araştırma ve Değerlendirme Komisyonu Başkanlığı:…………….1969
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Yönetim Kurulu Üyeliği:……………………………………….1972
Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Şefliği:…………………………………………1975
Kültür Bakanlığı Başarı Ödülü:……………………………………………………………………………….1981
Radyo ve Televizyon Yüksek Kurutu Üyeliği (İki Dönem):………………………………………….1984
Atatürk Dil Tarih Yüksek Kurumu Üyeliği:………………………………………………………………1984
Milli Kültür Vakfı Kültür Başarı Ödülü:……………………………………………………………………1984
İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Öğretim Üyeliği (Profesörlük):……………………1985
Türk Ocakları Genel Merkezi Kültür Armağanı:………………………………………………………...1987
Devlet Sanatçılığı Unvanı:…………………………………………………………………………………….1987
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü:…………………………………………………………...2000
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü:…………………………………………..2004
Türk Musikisi Vakfı Sanata Hizmet Ödülü:……………………………………………………………….2007