Birinci Dünya Savaşı Yılları ve KAFKAS CEPHESİ ANILARI 
Birinci Dünya Savaşı, 1914-1918 yılları arasında; Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’nin oluşturduğu İttifak Devletleri ile Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya ve Japonya ile 1917’de savaşa katılan ABD’nin oluşturduğu İtilaf Devletleri arasında cereyan etti. Osmanlı Devleti, Lise öğrencileri dâhil; Tıbbıye, Hukuk Mektebi ve Üniversite seviyesinde eğitim veren okullardaki bütün öğrencileri cepheye gönderdi. 
Hukuk mektebi öğrencisi olan kitabın yazarı Ahmet Vasfi Şensözen, Kafkas Cephesi’nde; Ruslarla yapılan savaşlara katıldı. Çarpışmalarda Rusya destekli Ermeniler Türk askerlerine ve sivillere, özellikle erkekleri cephede savaşmakta olan ailelere büyük zararlar verdiler, katliam yaptılar. Kitapta bu bilgileri doğrulayan satırlar var. Meselenin ilgi çekici yanı, kitabı yayına hazırlayan Saro Dadyan’ın, Osmanlı döneminden günümüze, Türkiye’de yaşayan çok önemli bir Ermeni ailesine mensup olmasıdır. 
Kitabın yazarı, vatan için ölümü göze alan kahraman bir Osmanlı yedek subayıdır. Cephede iken; muvazzaf subayların, yedek subaylar hakkında hoş olmayan sözlerine şâhit olur. Bunun üzerine bağlı bulunduğu kumandanlık makamına; ‘Ben şerefimle ölmek için asker olmuştum. Bu cephede, öyle bir şeref kalmadı. Şerefli ölümün mebzul (çok) olduğu bir cepheye süratle sevkimi rica ve istida ederim.’ Diyerek dilekçe verir. 
Kitabı yayına hazırlayan Saro Dadyan’ın ‘Editörün Önsözü’ başlıklı bölümde belirttiği üzere Vasfi Şensözen, Türk dilini çok iyi bilen ve kullanan bir kalem erbâbıdır. Hâtırâlarını samîmi bir sohbet üslubuyla kaleme almıştır. Bu sebeple kitabın okunması son derece rahat ve zevklidir. Sayfalar arasına, yazarın yeğenlerinden temin edilen el yazması belgeler, fotoğraflar bol miktarda serpiştirilmiştir. 
Şensözen’in yazdıkları arasında; Osmanlı Devleti’nin müttefiki olmasına rağmen Almanların ileri karakollarımıza saldırmaları ihtimalinden söz etmesi gibi son derece ilgi çekici bilgiler de bulunuyor.  
09 Ekim 1917 tarihinde Rus Çarlığı’nda yeni bir ayaklanma oldu. Lenin’in önderliğindeki Komünistler,  Çar taraftarları ile çarpıştı. Komünistler de kendi aralarında Menşevikler ve Bolşevikler olarak iki gruba ayrıldılar.   Çarlık rejimi yıkıldı, Lenin, yönetime hâkim oldu.  Rusya,   Birinci Dünya Savaşı’ndan çekildi. Rusya’nın savaştan ve Anadolu topraklarından çekilmesi ile Şensözen’in bulunduğu askerî birlik, tarama yapmak maksadıyla Ermenistan topraklarına girdi. Bu harekât sırasında yaşanan olaylar; Türkiye-Ermenistan ilişkileri hakkında çok önemli ipuçları vermektedir: Ermeniler, Türklere ekmek ve tuz ikram ederler. Kitapta belirtilmemiş olmakla birlikte bu ikram tarzının Türk millî kültüründe önemli bir yeri vardır. Türkler, yapılan ikramı kabul etmekle; ‘Sizin ekmeğinizi, tuzunuzu yedik. Artık size kötülük yapamayız’ Demiş oluyorlar. Türk kültürünün bu unsuru, Ermenilerde de var ise, Türkler-Ermeniler arasında kültür benzerliklerinin göstergesidir. Yok ise, Ermenilerin; sinsi bir kurnazlıkla Türklerin dostluğunu kazanmaya çalıştıklarının belirtisidir. Tarihten husûmet çıkarmamak adına, birincisinin doğru olduğunu kabul edelim. 
Kafkas Cephesi Anıları; Şensözen’in birliğinin, Doğunun muzaffer ve büyük komutanı Kâzım Karabekir Paşanın kumandası altında, İran’ın ‘Güney Azerbaycan’ bölgesinde gördükleri sefâlet sahneleriyle, İran’daki yönetim zafiyetleri hakkındaki bilgilerle devam ediyor. ‘Türkleri Türklere kırdırtmak’ entrikalarının o dönemde de kullanılmakta olduğunu bu sayfalarda okuyoruz.  
Dördüncü ve son bölümde ise; Birinci Dünya Savaşı’nın son buluşu, hâtırat sâhibinin eve dönüş yolunda yaşadıkları ve aile fertleriyle buluşması anlatılıyor. 
13,5 X 19,5 santim ölçülerinde 176 sayfalık kitap, Nisan 2013’te yayınlandı. 
OKUYAN US YAYIN EĞİTİM DANIŞMANLIK LİMİTED ŞİRKETİ: Fulya Mahallesi, Mehmetçik Caddesi Nu: 30 Eser Apartmanı A Blok Daire: 5-6 Şişli İstanbul.
Telefon: 0 212 272 20 85 
Belgegeçer: 0 212-272 25 32 
e-posta: [email protected] // www.okuyanus.com.tr      
AHMET VASFİ ŞENSÖZEN 
1892 yılında Bandırma’da dünyaya geldi. İlköğrenimini Bandırma’daki İbtidai Mektebi’nde, orta ve lise eğitimini İstanbul’da Vefa İdadisi’nde tamamladı. Yüksek öğrenimine ise Darülfünun’un Hukuk Şubesi’nde devam etti. Son smıfta iken Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine askere alınarak Ağustos 1914’te Yedek Subay Talimgâhı’na gönderildi. Savaş süresince Kafkas Cephesi’nde bulundu ve Kasım 1918’de terhis oldu. Hukuk Fakültesi’ndeki eğitimini Eylül 1919’da tamamladıktan sonra Bandırma’da avukatlığa başladı. Millî Mücadele yıllarında Bandırma’da Kuva-yı Milliye adına gönüllü kuvvetler toplayıp donatarak cepheye gönderdi. Zafer’den sonra avukatlığa Balıkesir’de devam etti. 1923-1927 yılları arasında İl Genel Meclisi ve 1924’de Daimi Encümen Üyeliği yaptı. TBMM’nin dördüncü dönemi seçimlerinde CHP’den Balıkesir milletvekilliğine seçildi. Dönem sonunda Meclis’ten ayrılarak Mart 1935’te Maliye Vekâleti Hukuk Müşâvirliği müşâvir avukatlığına getirildi. Eylül 1941’de Hukuk Müşâvirliği’ne tâyin edildi. On üç yıl kadar bu görevde kaldıktan sonra Mayıs 1954’te kendi isteğiyle emekli oldu. Emekli olduktan sonra da 1975 senesine kadar avukatlığa devam etti. 28 Ekim 1985 tarihinde, 93 yaşında iken Ankara’da vefat etti. 
KUŞBAKIŞI
YOGA
Dinler Tarihi uzmanı Romanyalı ilim adamı Mircea Eliade’nin Kabalcı Kitabevi’nden çıkan kitabında Yoga’yı inceliyor.
Birbirine bağlı dört temel kavram, bizi Hint maneviyatının kalbine götürüverir. Bunlar karma, mãyã, nirvana ve yoga’dır. Bu hangisinden yola çıkılırsa çıkılsın, diğer üçünden de mecbûrî olarak söz edilecektir. Batı felsefesinin terimleriyle söyleyecek olursak; 
1- İnsanı kozmosa bağlayan ve sınırsız ruh göçüne mahkûm eder tarzdaki beynelmilel sebepleri sonuca bağlayan kanun. Bu karma kanunudur. 
2- Kozmosu doğuran, muhafaza eden ve bunları yaparken var olanların ebedî geri dönüşünü mümkün kılan sır dolu süreç. Bu, kozmik yanılma, mãyã’dır; 
3- Mãyã’nın dokuduğu kozmik yanılsamanın ve karma tarafından şartlandırılan insan tecrübesinin ötesinde bir yerlerde bulunan mutlak hakikat; saf varlık, Mutlak veya adına ne denirse densin: nirvana
4- Son olarak, Varlığa erişmenin yolları; kurtuluşu sağlamak için uygun teknikler. Bu araçlar bütünü tam anlamıyla Yoga’yı oluşturur.
Yoga, mistik mânâsıyla, yâni vahdeti ifâde ederken bile, önce maddeden kopmayı, dünyadan özgürleşmeyi ima eder. İnsanın çabasına, boyunduruk altına almak, nefsini terbiye etmesine vurgu yapılır. -Yoga’nın mistik türlerinde olduğu gibi- ilahî yardım istenmeden önce, zihni ancak bu disiplin sâyesinde yoğunlaştırmak mümkündür.
KABALCI YAYINEVİ:  Gülbahar Mahallesi, Cemal Sâhir Sokağı Nu: 16 Çelik İş Merkezi D Blok Mecidiyeköy, İstanbul. 
Telefon: 0 212 34754 51 
Belgegeçer: 0 212 347 54 64 
e-posta: [email protected]  www.kabalci.com.tr 
MALAN BARKİRİN – ZORUNLU GÖÇ ANILARI
Yakın zamanda birbiri ardına Cumhuriyet tarihinin üzerine siyah tül atılmış olayları, hatta di-limleriyle yüzleşmemizi sağlayan kitaplar yayımlandı. Şüphesiz yüzleşme eylemi toplumun içinden gelen bir dinamiği ve gönüllü bir özeleştiriyi gerektirir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Türkiye toplumu ayıplarıyla yüzleşmek istiyor. Peki, her biri hüzün kokan bu kitapları okudukça neler hissetmemiz gerekiyor ve nasıl bir manzara bekliyor bizi? Malan Barkirin’de mecburî göç yaşayan insanların o günlerde neler yaşadığının yanı sıra hayatlarının nasıl bir seyir tâkip ettiğini hissettiren şahsî anlatımlar bekliyor bizi. Sayfalar boyunca, kitabı kaleme alan Emine Uçak Erdoğan, Necla Saydam, Özlem Yağız ve D. Yıldız Amaca’nın, mağdurun sesini duyurma heyecanını hissetmemek mümkün değil. Amaçları, tabuların tek tek yıkılmaya başladığı yakın tarihimizi kusurlarımız ve iyiliklerimizle bir bütün olarak kabul etmek. Kitap yalnızca geçmişte neler yaşandığını anlatmıyor bize, olaylara tanık olan kişilerin tanıklıklarını ne şekilde hatırlayıp değerlendirdiklerinin ve bugüne yönelik sosyal hâfızanın ne şekilde işlediğinin verimli ipuçlarını sunuyor. Mecburî göç olaylarının yoğun olarak yaşandığı 90’lı yıllarda çocuk olanlar bugün orta yaşlarında ve şâhitler olarak konuşuyorlar bize. Süryanilerin, Mıhallemilerin ve Ezidilerin yaşadıkları da kitapta yer bulmuş kendine.
TİMAŞ YAYINLARI: Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. 
Telefon: 0 212 511 24 24
Belgegeçer: 0 212 512 40 00 
e-posta: [email protected] / www.timas.com.tr
ZİYA NUR
Ahmet Turan Alkan ilk baskısı Aralık 2012’da yapılan 144 sayfalık eserinde; Ziya Nur Aksun’un yazarlığını fikirlerini ve tarihçiliğini anlatıyor. O; tarihçiliği büyük bir devlet şuuru ve devlet adamlığı ile beraber ele almıştır. Her zaman müdebbir, her zaman titiz ve her zaman mübelliğ… Kendini her şeyden mesul hisseden bir Osmanlı veziridir sanki. Onun Osmanlı Tarihi’ni okurken Konya’dan İstanbul’a uzanan bir hikâye ve bu iki başkentin bütün tarihi tedailerini büyük bir salahiyetle temellük etmiş vakar ve ciddiyet ve dirayete adeta satır aralarından dokunursunuz. Ziya Bey’in tarihçi olarak farkı, anlatırken bazen bir Osmanlı padişahı gibi bazen de savaşlar görmüş, kırımlar, sürgünler, göçler, zaferler yaşamış bir Türkmen kocası gibi konuşabilmesindedir. Türkçeyi tasarruf kabiliyeti ile kılık kıyafetine karşı titizliğini, aile fertleri ve dostlarına karşı tutumunu ve elbette nefsine hâkimiyetini birbirinden ayıramazsınız. Düşünün ki elden ele gezen kitabından aile fertlerinin bilgisi yok. Bu tutumu pek çoğumuz yakından biliyoruz. Biz bir zamanlar bu tavra, artık unuttuğumuz bir tabirle ‘dava adamlığı’ derdik. 
Ziya Nur Aksun Bey Konyalıdır. Orta-Anadolu insanını düşününce, her zaman oruçlu insanın mahzunluğunu, mahrumluğunu o gönüllü mahrumluğunu, iftara yakın vakitlerdeki o bereketli hüznünü hatırlarım. Ziya Bey de öyleydi; her zaman oruçlu… 
Rahmeten vasia! 
ÖTÜKEN NEŞRİYAT: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  
Telefon: 0 212 251 03 50  
Belgegeçer: 0 212 251 00 12 
www.atuken.com.tr  
e-posta: [email protected]  
DEBBAĞLIKTAN DERİCİLİĞE
Fatih Sultan Mehmed Han zamanında İstanbul Kazlıçeşme’de faaliyete geçen deri sektörünün Tanzimat dönemine kadar geçirdiği evrenin hikâyesi, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları arasından neşredilen kitapta dile geliyor. İstanbul’un sanayi şehri olmasını isteyen Fatih’in emriyle kurulan ‘debbağhane’ler vaktiyle Osmanlı Devlei’nin ve dünyanın deri merkezi haline gelmişti. Prof. Dr. Ahmet Kala, debbağhanelerin Tanzimat’ta deri fabrikalarına dönüştüğü süreci, Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak kaleme alıyor. Ahi Evren tarafından geliştirilen ahi esnaf ve sanayi teşkilatı, kümelenme modeli ve bu modele uygun olarak kurulan debbağ sanayi birlikleri, vakıflar arasında inşa edilen İstanbul deri sanayi siteleri, deri üretimi, deri sanayinin doğuşu ve Tanzimat’a kadar gelişimi; kitaptaki ana başlıklardan sadece birkaçı. 
Çalışmayı benzerlerinden bir adım öteye çıkaran yönü ise kullanılan yüzlerce minyatür ve fotoğrafın bir mıknatıs gibi okuru sayfaya raptetmesi. Çıkış kapısına ulaşmak istemediğiniz bir dericilik müzesini adımlıyorsunuz adeta sayfalar arasında dolaşırken. Bu anlamda kitabın görüntü yönetmeni Mehmet Emin Öztürk’ün de adını anmadan geçmek olmaz. İlk bölümünde Ahi Evren modelinin doğumu, gelişimi ve etkilerine değinilirken ikinci bölümünde dericilikle ilgili esnaf birlikleri, üçüncü bölümde debbağ meslek birlikleri ile vakıflar, dördüncü bölümünde de debbağ meslek birliklerinin sınaî mülkiyet hakları ile ilgili bilgiler okurla buluşuyor. Sadece dericilik tarihini değil, bir dünya şehri olmanın Osmanlı usulü kıymetli tüyolarını da dağarcığa kaydetme fırsatını sunan bu eser, hem okunmaya, hem de seyredilmeye değer!
ZEYTİNBURNU BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI: Kazlıçeşme Mahallesi Abay Caddesi Nu:165 
Telefon: 0 212 413 11 66 
Belgegeçer: 0 212 413 12 12 
Belgegeçer: 0 212 413 12 12 
e-posta: [email protected]   
www.zeytinburnu.bel.tr   
BİR MEVLEVİNİN HAYATI -17. YÜZYILDA SÛFİLİK ÖĞRETİSİ VE ÂYİNLERİ
Dominiken rahip Alberto Fabio Ambrosio ‘Araştırmamı boylu boyunca kat eden ana fikir, 17. yüzyılda yaşayıp tarikata yeni intisap etmiş kişilerin eğitimi için seferber olmuş ve yüzyıllardan beri süregelen bir geleneğin savunmasına kendini adamış bir Mevlevinin maneviyatına, idrakına ve dünya görüşüne nüfuz etme arzusudur.’ Diyerek meramını okuyucuya açık ediyor. Eserin Mevlevilik üzerine araştırma yapan akademisyenler için ilmî değeri bir yana, Mevlevi kültürüne meraklı ortalama biri için en ilgi çekici yanı şüphesiz bir Dominiken rahibi tarafından yazılmış olması. Öyle ki Fabio Ambrosio, ‘17. Yüzyılda Sufilik Öğretisi ve Âyinleri’ üzerine ilmî araştırma yapacak kadar İslam’ın en zarif tarikatına vakıf olabilmiş. 44 sayfalık zengin bir kaynakçayla desteklenen bu araştırmada, Osmanlı iktidarının çöküşünün sebeplerinin tarikatlarda arandığı bir dönem olan 16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyıl boyunca sufilik adab ve gelenekleri üzerinden yapılan tartışmalar da ele alınıyor. Hakkında çok fazla ilmî araştırma bulunmayan Şeyh İsmail Ankaravî’nin şahsiyeti, hayatı ve Mevleviler için yazdığı kılavuz niteliğindeki Minhâcü’l Fukara isimli eser ise kitabın bel kemiğini oluşturuyor. Yazara göre eserinin önemi, tarih ve dinî antropolojiyle desteklenen bütüncül bir yaklaşımla kaleme alınmış olmasından kaynaklanıyor. 
‘Arşivlerde bulunan belgeler, tarikatın kendi tarihini yazmaya yetecek kadar incelenmiş değildir.’ Diyen Ambrosio, Mevleviliğin kaderini parçalanma, dağılma ve yıkılış boyutu açısından Osmanlı hanedanının kaderiyle benzeştirirken, tarikatın sosyal ve siyasî hayatla bağlantılı tarihini yazmak için daha fazla çalışılması gerektiği fikrinde. 
2013 yılında 348 sayfa olarak yyınlanan kitabı Ayşe Meral Türkçeye çevirmiş. 
KİTAP YAYINEVİ: Hamidiye Mahallesi, Soğuksu Caddesi Nu: 3/1 Kağıthane, İstanbul 
Telefon: 0 212 294 65 55 
Belgegeçer: 0 212 294 65 56  
www.kitapyayinevi.com  
KISA KISA / KISA KISA…
1- KAYIP TARİHİMİZ-1: Alev Coşkun, Mustafa Armağan, Ahmet Demirel, Taha Akyol, Cemil Koçak, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İpek Çalışlar, Ahmet Turan Alkan, Altan Öymen ve Sâcit Kutlu’nun görüşleri.  
Yakın Plan Yayınları: Divanyolu Caddesi Nu: 15/412 Sultanahmet Fatih, İstanbul. 
Telefon: 0 212 521 56 40
e-posta:[email protected]  
www.yakinplan.com.tr   
2- RİSÂLE-İ NUR’DA KÜLLÎ KAİDELER: Ali Ünal. 
Şahdamar Yayınları: Bulgurlu Mahallesi Bağcılar Caddesi Nu:1 Üsküdar, İstanbul 
Telefon: 0 216 522 11 44 
Belgegeçer: 0 216 650 94 42 
e-posta: [email protected] www.sahdamaryayinlari.com       
3- HİCRETE GELİN GİDEN ÖNCÜLER: Zeynep Kamez Kaya. 
Işık Yayınları: Bulgurlu Mahallesi Bağcılar Caddesi Nu:1 Üsküdar, İstanbul 
Telefon: 0 216 522 11 44 
Belgegeçer: 0.216-650 94 42 
e-posta: [email protected]  // 
www.isikyayinlari.com     
4- 50 YILLIK SIR: Fatih Uğur – Mustafa Gürlek. 
Zaman Kitap: Çobançeşme Mahallesi, Kalender Sokağı Nu: 21 Yenibosna 34530 İstanbul 
Telefon: 0 212 454 1 454 
Belgegeçer: 0 212 639 34 99 
www.zamankitap.com
5- ÜÇ MEDENİYET: Ahmet Ağaoğlu. İstanbul, 2013. 112 sayfa.
Doğu Kitabevi:  Hobyar Mahallesi, Cağaloğlu Yokuşu Narlı Bahçe Sokağı Nu: 6/1 Cağaloğlu İstanbul.
Telefon ve Belgegeçer: 0 212 527 29 26 
e-posta: [email protected] //
www.dogukitabevi.com