TEHLİKEDEKİ TÜRK DİLLERİ

Türk dili, Altay dilleri grubunda yer alır. Gurubun diğer dilleri Moğol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore, Fin-Ugor olarak da anılan Fin-Macar dilleridir.  300.000.000’a yakın insan, Türk dilini konuşuyor. 

Türk yazı dilinin târihi, yedinci ve sekizinci yüzyıllarda Orhun vâdisinde dikilmiş olan Orhun yazıtlarıyla başladığı söylenir. Sümercede bulunan çok sayıdaki Türkçe kelimeler, Türk dili târihinin 6.000 yıllık olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Orkun kitâbelerindeki Türkçenin ifâde gücüne, cümle yapısındaki sağlamlığa ve kelime zenginliğine bakıldığında, böylesine mükemmel bir dilin çok uzun bir geçmişinin olması gerektiğini düşündürüyor. 

Türk dili, günümüzde büyük iki tehlike ile karşı karşıyadır: Birincisi, Türkiye’de konuşulan Türkçenin yabancı ve ayrıca Türk dilbilgisi kaidelerine aykırı olarak üretilen uydurma kelimelerin istilasına mâruz kalmıştır. İkincisi; Türklerin târih boyunca çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olmaları, bâzı bölgelerde azınlıklar hâlinde yaşamaları sebebiyle, konuşanı azaldığından unutulmaktadır.

Dillerin yok olma sürecinde kültürler de ciddî derecede zarar görmekte, önce bulanıklaşmakta, yâni kültür değerleri tam anlaşılmadan yaşatılmaya çalışılmakta, birkaç kuşak sonra da tamamen hâkim kültürün içerisinde kaybolmaktadır. 

Hoca Ahmed Yesevî Yılı sebebiyle ve bağımsızlıklarının 25. Yılında Türk Cumhuriyetleri şerefine, Milletlerarası Türk Akademisi’nin ve Ahmet Yesevî Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı’nın destekleriyle yapılan araştırmaların neticesi, ‘Tehlikedeki Türk Dilleri’ isimli 4 ciltlik kitap olarak yayımlandı.

Kitabın hazırlanmasındaki maksadın; küreselleşmekte olan dünya düzeninde Türk kültürünün diğer hâkim kültürlere karşı direnme gücünü harekete geçirmek olduğu açıklandı.  

Târih öncesinden, zamanın sonsuzluklarından bugüne uzanıp gelen dillerin ve kültürlerin, insanlık târihî boyunca taşıdıkları ve yaşattıkları yüksek değerler, paha biçilmez bilgi ve birikimler ve kültür mirası, çağdaş dünyanın dayattığı yaşama tarzı ve tek tipleştirmeyle ebediyen yok olmaya dolu dizgin koşarken, bu kitap ile en azından yok olma tehlikesine mâruz Türk dillerinin ve kültürlerinin ‘son sesleri kaybolmadan’ yarının dünyasına birkaç satır, birkaç sesle aktarılması murad edilmektedir.  

Kitapta diller, riskin derecesine göre ‘Düşük tehlikeye mâruz Türk dilleri’ ve ‘Yüksek tehlikeye mâruz kalan Türk dilleri’ olmak üzere iki ayrı ciltte ele alınmıştır. Milletlerarası kültür çevrelerinin dikkatini çekmek maksadıyla her iki cilt,  İngilizceye çevrilerek de yayımlanmıştır. 

Eserin, değişik ülke vatandaşı 36 kişilik yazar kadrosu var. Editörlüğünü Prof. Dr. Süer Eker, Prof. Dr. Ülkü Çelik Şavk’ın üstlendiği kitabı hazırlayan kadroda vazife gören Türk yazarlar şunlardır: Abdülkadir Atıcı, Birsel Karakoç, Ercan Alkaya, Eyüp Bacanlı, Fatih Kirişçioğlu, Figen Güner Dilek, Gülsüm Killi Yılmaz, Habibe Yazıcı Ersoy, Hülya Kasapoğlu Çengel, M. Vefa Nalbant, Mevlüt Erdem, Münevver Tekcan, Oğuzhan Durmuş, Sema Aslan Demir, Semih Tezcan ve Sultan Tulu.

Kitapta 26 ülkeden 130 ilim insanının telif ve tercüme toplam 132 makalesi bulunmaktadır. 

Kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Türk dilleri; Başkurtça, Çuvaşça ve Yakutça Çin Kazakçası, Çin Kırgızcası olarak tespit edilmiştir.  Avrupa’da yaşayan göçmen Türklerin ana dillerin de aynı gruptadır. 

Son Sesler Kaybolmadan’ sloganıyla hazırlanan olan projede; Çin’in kuzeydoğusundaki Fu-yü Kırgızcasından, Avrupa’nın en batısında Litvanya Karaycasına; Taymır yarımadasında konuşulan Dolgancadan, Basra körfezinin doğu kıyılarına yakın İran coğrafyasındaki Kaşgaycaya kadar az nüfuslu, az konuşanı bulunan Türk dilleri ele alınmaktadır. Yazıların tamamı ilmî çalışma hayatının mühim bir bölümünü bu projede ele aldığı Türk diline adayan yazarların kaleminden çıkmıştır. Yazarların önemli bir bölümü aynı zamanda ele aldığı dili konuşan şahıslardır.  Proje makalelerinin dilleri, sayı bakımından İngilizce başta olmak üzere Türkçe, Rusça, Kazakça, Özbekçe ve diğer Türk dilleridir.

UNESCO'nun yaptığı araştırmanın vahametini fark eden Ankaralı bir grup ilim adamı, ölüp gidecek olan Türk dillerine dikkat çekmek maksadıyla Tehlikedeki Türk Dilleri için bir internet dergisi yayımladılar.  Dergiye, www.tehlikedekidiller.com  adresinden ulaşılabilir.  Milletlerarası hakemli derginin yayın kurulunda Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ülkü Çelik Şavk ve Prof. Dr. Nalan Büyükkantarcıoğlu, Başkent Üniversitesi'nden Prof. Dr. Süer Eker, Frankfurt Goethe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Marcel Erdal ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nden Doç. Dr. Eyüp Bacanlı yer alıyor. Dergide yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan veya yok olma riski altında bulunan Türk dillerine yönelik makalelere yer veriliyor.

Kaybolan sadece Türk dilleri değil, insanlığın ortak kültür mirasıdır. Dolayısıyla diğer dillerle ilgili araştırmalar da derginin gündeminde. İlk sayı ‘Türk Dillerinin Akrabaları - Komşuları’ kapağıyla yayımlandı. Yeni sayıda Nogaylar, Nogayca ve Nogay kültürü ele alınıyor. Ayrıca Rusya'da ve Gürcistan'da dil politikaları, Teleütlerin durumu, Karaçayların müzik kültürü gibi mevzular var.

Tehlikedeki Türk Dilleri, sanal bir dergi projesinden ibâret değil. Yaklaşık 45 bölümden oluşan, dört cilt halinde ‘Tehlikedeki Türk Dilleri Kitabı’ da aynı sitede okunabiliyor. 

Sitenin adresi: http://ayu.edu.tr/yayin_detay/190/tehlikedeki-turk-dilleri 

BİLGİLİK

2016 YILI İTİBARİYLE DÜNYADA TÜRK NÜFUSU

OĞUZ ÇETİNOĞLU

Türklük, ırk temeline dayalı bir kavram olmayıp kültür temeline, aidiyet duygusuna bağlı bir kavramdır. Zâten insanlarda saf ırk aramak boşunadır. Saf, bozulmamış ve yeryüzünde göründüğü günden bu yana ilk günkü durumunu koruyabilmiş insan bulmak mümkün değildir. Ancak çevre ile hiçbir irtibatı olmayan çok ilkel kabilelerde bu özelliğin bulunabileceği iddia edilmektedir. 

Türkler tarih boyunca endogami ve egzogami uygulamamışlar, kendilerinden olmayanlara kız vermişler, onlardan gelin almışlardır. Saf ırk kavramının geçersizliği buradan kaynaklanmaktadır. 

Buna rağmen Türk ırkının bütün özelliklerini taşıyan insanlar tabii ki vardır. Bu özellikler, çok az fizikî, daha çok da kültür bakımındandır. Türk olmanın en belirgin göstergesi Türkçe konuşmaktır. Fakat gerek yönetimi altında yaşadıkları ülkenin siyasî baskıları, asimilasyon politikaları ve sair sebeplerle dilini unutmuş Türkler bulunabilir. Bunları Türk saymamak, sosyolojik câhillik hatta ilim cinâyetidir. 

Sosyolog olmamakla birlikte, ırklar üzerinde en derin araştırmaları yapan, Ankara Türk Ocağı’na devam edenlerin, ülkücü gençlerin ‘Galip Ağabey’ olarak andıkları Galip Erdem, bu konuda en doğru sonuçlara ulaşmıştır. Rahmetli Galip Ağabey’imize göre;  Türklük, aidiyet meselesidir. Bir insan ‘Ben Türk’üm’ diyorsa, O’nun Türk olduğunu kabul etmek mecburiyetindeyiz. Elbette, Türk olduğu bilinmekle birlikte, bilinen ve bilinmeyen çeşitli sebeplerle Türk olmadığını iddia edenlerin de Türk oldukları kabul edilmelidir. 

Türk Dünyası’nda; Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırım dâhil her bölgede yaşayan Türkler içerisinde, Türk olduklarını kabul etmeyen Türklere rastlamak mümkündür. 

Azerbaycan’da ‘Ben Azeri’yim’, Kazakistan’da ‘Ben Kazak’ım’, Kırım’da ‘Ben Tatar’ım’ diyen Türkler vardır. Bu çarpık ve üzücü durumun 2 istisnası vardır: Ahıskalı Türkler ve Gagavuz Türkleri… Onlar Türk olduklarının bilincindedirler. Üstelik Gagauz Türkleri Ortodoks Hıristiyan’dır. Türkçe konuşurlar. İsimleri Slav kültürüne, soyadları Türk kültürüne göredir. Stephan Topaloğlu, Svetlana Gülüseven gibi… 

Dünya üzerindeki Türklerin sayısını işte bu sebeplerle kesin olarak belirlemek mümkün değildir.

Başka sebepler de vardır: Komünist ülkelerde doğru dürüst nüfus sayımı yapılmamıştır. Türk olmalarına, Türk gibi yaşamalarına rağmen idârî baskılardan korkulduğu için Türk olduğunu söyleyemeyen aileler vardır. Nüfus sayımı sonuçları açıklanırken gerçekleri gizleyen, yönetimleri altındaki insanların milliyetlerini kabul etmeyen, onları yerli halk ile aynı gruba dâhil eden ülkeler de bulunmaktadır. Mesela İran… Ülkede 38.000.000 Türk olmasına rağmen, Türklerin sayısının 3.000.000 olduğu resmî kayıtlarında görülmektedir.     

Türkler dünya üzerinde çok geniş alanda yaşayan milletlerin başında gelmektedir. Bu sebeple dünyadaki Türk nüfusunun ne kadar olduğu kesin olarak bilinmiyor. 

Aşağıda dünyadaki Türk nüfusunun gerçeğe en yakın rakamları verilmektedir. 

Bağımsız Devletler:

• Türkiye………………………………………………………………………………79.815.000

• Azerbaycan……………………………………………………………………………9.165.000

• Kazakistan…………………………………………………………………………...18.532.000

• Özbekistan…………………………………………………………………………...29.194.000

• Türkmenistan………………………………………………………………………….6.775.000

• Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet…………………………………………………………304.000

• Kırgızistan……………………………………………………………………………..6.300.000

•Tacikistan……………………………………………………………………………… 1.000.000

Türklerin Özerk veya Azınlık Olduğu Devletler: (Asya Kıtasında)

• Rusya…………………………………………………………………………………15.000.000

• Afganistan…………………………………………………………………………….11.000.000

• İran……………………………………………………………………………………38.000.000

• Çin…………………………………………………………………………………….40.000.000

• Diğerleri (Hindistan ve Pakistan'da Türk İmparatorlukları dönemlerinden kalan

 ve bugün Türkçe konuşamayan milyonlarca Türk asıllı olduğu bilinmektedir. Fakat 

sayı verilememektedir. (Buraya iyimser olmakla birlikte hakikate en yıkın rakam alınmıştır)…………... 5.000.000  

Ortadoğu’da:

• Suriye…………………………………………………………………………………...1.600.000

• Irak……………………………………………………………………………………...2.500.000

• Lübnan……………………………………………………………………………………500.000

• Ürdün……………………………………………………………………………………..500.000

• Suudi Arabistan………………………………………………………………………... 400.000

• Diğerleri…………………………………………………………………………………..500.000

Avrupa ve Balkanlarda:

• Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve diğer Avrup ülkelerinde …...…… 2.000.000 

• Bulgaristan………………………………………………………………………………1.200.000

• Yunanistan………………………………………………………………………………...320.000

• Romanya…………………………………………………………………………………..120.000

• Makedonya………………………………………………………………………………..110.000

• Kosova……………………………………………………………………………………..40.000

• Ukrayna………………………………………………………………………………….. 480.000

• Moldova…………………………………………………………………………………..300.000

• Diğerleri…………………………………………………………………………………..300.000 

Afrika’da:

• Mısır………………………………………………………………………………………350.000

• Libya………………………………………………………………………………………100.000

• Tunus……………………………………………………………………………………….50.000

• Cezayir……………………………………………………………………………………100.000

• Diğerleri…………………………………………………………………………………..100.000 

Kuzey Afrika ülkelerinde Türk olduklarını bilen Fakat Türkçeyi unutan veya çok az 

konuşabilen Türk asıllı olanların sayısı tam olarak bilinmemektedir.

Amerika Kıtasında:

• Kanada……………………………………………………………………………………..80.000

• ABD………………………………………………………………………………………150.000

• Güney Amerika…………………………………………………………………………….50.000

Avustralya…………………………………………………………………………………250.000

YEKÛN………………………………………………………………………………  272.283.000

KUŞBAKIŞI

TARİHÎ VE KÜLTÜREL BOYUTLARIYLA ALEVÎLİK

Tarihî arka planı bakımından Alevîlik, göçebe Türk oymaklarının İslâm’ı benimsemeye başladığı 10. yüzyıldan günümüze kadar devam eden uzun bir süreci kapsar. Asya’nın bozkırlarında başlayan bu süreç Anadolu’ya, oradan Balkanlar’a kadar uzanmış, Selçuklu ve Osmanlı’dan sonra modern Türkiye’de de devam etmiştir. Prof. Dr. İlyas Üzüm, 13,5 X 19,5 santim ölçülerinde 191 sayfalık eserinde, Alevîliğin tarihî ve kültürel boyutlarını, objektif bakış açısı ve farklı yaklaşımlarla ortaya koyuyor. 

İSAM-İSLAMÎ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ YAYINI. İSAM 

İcadiye Bağlarbaşı Caddesi Nu: 40 Üsküdar 34662  İstanbul. Telefon: 0.216-474 08 50   

Belgegeçer: 0.216-474 08 74 e-posta: [email protected]   www.isam.org.tr  

ARIBURNU 1915:

Haluk Oral'ın yaklaşık 20 yıllık çalışmaları neticesinde, adeta iğneyle kuyu kazarcasına derlediği belge, obje ve hâtırâların bir ürünü olan bu kitap, klasik bir tarih çalışması veya bir harp tarihi incelemesi değildir. Merkezinde Çanakkale Savaşı'nın can alıcı bölümlerinden birini oluşturan Arıburnu Savaşlarından insan manzaraları yer alıyor. Yazar, 504 sayfalık kitabında, daracık bir sahil şeridinde ölüm ile hayat arasına çekilen o incecik çizgide iki tarafta şekillenen insan hikâyelerinin izlerini tâkip ediyor.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI:  

İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri) 

Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr  e-posta: [email protected]  

UYGARLIK, BATI VE ÖTEKİLER:

Bu kitabın ele aldığı ana soru, bir modern çağ tarihçisinin ortaya atabileceği en ilgi çekici soru olarak değerlendirilebilir. Avrasya kara kütlesinin batı ucundaki birkaç küçük siyasî yapı, 1500’lü yıllardan itibaren Doğu Avrasya’nın daha kalabalık ve birçok bakımdan daha gelişkin toplumlarını da kapsamak üzere dünyanın geri kalan kesimine hâkim olma yoluna tam olarak niçin girdi? 

Buna bağlı ikinci soru şu: Batının geçmişteki üstünlüğüne ilişkin iyi bir açıklama bulabilirsek, geleceği konusunda bir öngörü ortaya koyabilir miyiz? 

Bu gerçekten batı dünyasının sonu ve yeni bir doğu çağına geçiş mi demektir? Başka bir ifâdeyle, insanlığın daha büyük kısmının Batı Avrupa’da Rönesans’ın ve Reform hareketinin ardından ortaya çıkan medeniyetin sönüşüne mi şâhit olmaktayız? Neil Fergusan yazmış, Nurettin Elhüseyni tercüme etmiş. 

YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK: 

İstiklal Caddesi Nu: 161-161/A Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-252 47 00 Belgegeçer: 0.212-293 07 23 www.ykykultur.com  e-posta: [email protected]  

KISA KISA / KISA KISA…

1- OSMANLI ORDUSUNDA BİR NEFER: İbrahim Arıkan, Selman Soydemir, Abdullah Satun. Timaş Yayınları. 

2- TEŞKİLAT-I MAHSUSA’DAN KUVA-YI MİLLİYE’YE: İhsan Aksoley, Mehmet Hastaş.

3- ARAYAN ADAM 1 ve 2: Reha Oğuz Türkkan. Pozitif Yayınları. 

4- SÖZÜM TÜRKÇE ÜSTÜNE: Mustafa Argunşah. Kesit Yayınları.    

5- HÜSEYİN HÜSAMEDDİN EFENDİ: Hüseyin Menç. Amasya Belediyesi 

DERKENAR: 

OKUMAK…

*Almanya'da, 7.500 kişiye bir halk kütüphanesi var. Türkiye'de 68.500 kişiye bir halk kütüphanesi… 

*Almanya'da, halk kütüphanelerinde 104.000.000 kitap var. Bizde 13.000.000

*Almanya nüfusunun % 10’u halk kütüphanesine üyedir. Türkiye'mizde % 1’i…

*ABD'de bir yılda 85.121 farklı türde kitap basılırken, Türkiye'de yalnızca 6.151 farklı türde kitap basılıyor.

*Türkiye nüfusunun % 40’ı hayatı boyunca kütüphaneye hiç gitmemiştir.  % 31’i bir kere gitmiştir. Kütüphaneye gidenlerin yalnızca % 8’i kitap okumak için gitmiştir.

*Japonya nüfusunun % 62'si günlük olarak gazete tâkip ediyorken, bu oran bizde yalnızca % 5’tir. *Japonya'da bir yılda toplam 5.000.000.000’a yakın kitap basılırken, Türkiye'de yalnızca 25.000.000. kitap basılıyor.

*Japonya'da kişi başına 25, İngiltere'de 12, ABD'de 8 kitap basılırken; Türkiye'de 12.089 kişiye bir kitap düşüyor.

*Kişi başına kitaba harcanan para bakımından karşılaştırma:

Norveç’e 137 dolar, Almanya’da 122 dolar, Avusturya’da 100 dolar, Türkiye’de 0,45 dolar...

*Gazete okuma alışkanlığımız:

Bin Norveçliden 558' i, bin Japondan 557' si, bin Finliden 445' i, bin İsveçliden 430'u, bin Türkten 61' i gazete okuyor.

*Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından düzenlenen rapora göre Türkiye okuma alışkanlığında 173 ülke arasında 86. sırada yer alıyor.

*İnsanlarımız günde ortalama 5 saat televizyon seyrediyor. Kitap okumaya yılda sadece 6 saat ayırabiliyor. Sebebi sorulduğunda;  baş ağrısından veya uykusu gelmekten söz ediliyor. Kitap okuma alışkanlığı olmayanların başının ağrıması, uykusunun gelmesi son derece normaldir. Bunlar sebep değil, sonuçtur. Sebep: kitap okuma alışkanlığımızın olmayışıdır.