Son günlerde ilimiz, gündemden düşmeyen bir sorunla çalkalanıyor. Başbakan, Recep Tayip Erdoğan’ın “ucube” yakıştırması ile gündeme gelen ve aynı hızla Türkiye gündemine, adeta bomba gibi düşen bu yıkılsın- yıkılmasın sorunu, Kars halkını bile neredeyse ikiye bölmüş durumda. Sorun, tamamen bakış açısıyla alakalı aslında. Tüm heybetiyle Kars’ın birçok yerinden görülebilen bu heykelin, henüz tamamlanmamış olduğundandır ki, bir bakışta ne anlam ifade ettiği anlaşılamadığından, kimileri için gereksiz bir masraftan başka bir şey değil. Kimileri içinse asla yıkılmaması gereken bir sanat eseri. Ben bu konuda kendi çapımda bir araştırma yaparak, “yıkılsın” “yıkılmasın” tartışmalarının kaynağı olan bu heykel için, Kars halkının ne düşündüğünü çözmeye çalıştım. Her iki düşünceye de sahip olan insanların karmaşık düşünceleri arasında asıl sorunun ne olduğunu anlamak çok da zor olmadı aslında. Asıl sorun, eski belediye ile yeni belediye taraflılarının heykele de o gözle bakmalarıydı. Yani heykelin sanatsal değerinden çok belediyesel değeri, bakış açısını özetleyen en büyük etkendi. Heykele, tarafsız gözle bakanların düşünceleri çok daha anlamlı ve insanları düşünmeye davet eden nedenlere dayanıyor bence. Kars’ın en büyük sorununun heykel gibi görülmesinden ve sadece bu konuyla şimdiye kadar hiç olmadığı derecede Türkiye gündemine gelmesinden rahatsız olanların sıkıntısı, çok daha önemli sorunların hep es geçildiğiyle alakalı. Serhat şehrimiz Kars, dertlerle harmanlanıp sıkıntılarla yoğrulmuş bir kent. Sesimizi duyurmak için feryatların bile yetmediği bir düzende, bir heykelle gündeme oturmak şaşırtıcı aslında. Öncelikle Bu heykele olağanüstü bir gayretle emek veren heykeltıraş Mehmet Aksoy’u, emeğinden ve o emeğe aynı olağanüstü gayretle sahiplenmenin yürekliliğini gösterdiğinden dolayı yürekten kutluyorum. Kars’ın çok daha önemli yaralarının kanadığı bir gerçekle iç içe yaşamanın acısını tadarken, açıkçası heykelin yıkılıp yıkılmayacağının tartışmalarının içinde yer almak çok da anlam ifade etmiyor bana göre. Benim asıl takdirim; koruma, sahiplenme ve yaşatma çabalarından dolayı, heykeltıraşadır. Günümüzde, elzem olarak koruma altına alınması gereken onca değer göz ardı edilirken, tek bir heykel adına tek bir kişiden çıkan bu güçlü “Hayır” dan alınması gereken çok önemli bir ders var aslında. Koskoca bu ülke coğrafyası ne talanlar, ne yıkımlar gördü de böyle bir sahiplenme ve böyle bir yüreklilik gösteremedi kimse. Onca değer, avuçlarımızdan kayıp giderken karşısında güçlü bir duruş yerine arkasında el sallayanlara şahit olduk. Her yıkım içimizden bir şeyleri yıktı ama sustuk. Bu ülke toprağının her karışı kutsaldır. Ona parsel parsel uzanan ellere aynı yüreklilikle “dur” diyebilenler yerine susanlara şahit olmak kaderi oldu bu ülkenin. Mirasını korumak adına böyle güçlü duruşlara duyduğumuz özlemle kutlamak istiyorum bir kez yine. Kars, tarih kokan ve sanat eserleriyle görselliğe hemen her yerde imza atan ender illerden biridir. Yüzyıllardan bu yana inanılmaz mücadelelere direnerek bu güne gelmiş fakat bu gün ise, kıymeti bilinmeden çürümeye terkedilmiş onca sanat eseri sahiplenme, yaşama ve yaşatma adına yüreklilik bekliyor. Ayrıca, 90 bin yiğidi bir kalemde silmiş bir ülkede, bu haksızlığa susan ve yaşanmış olan bir gerçeğe sahip çıkmayan insanların; Kars’ın tek sorunu haline gelmiş bu heykel olayından alması gereken dersler var. Bir taştan bir sanat eseri yaratmak zoru başarmaktır. Ona tüm karşı çıkmalara rağmen, bütün benliğiyle sahip çıkmak ise yürekliliktir. Bir karardan bir destan yaratmak; imkânsızı başarmaktır. Ona sahip çıkmamak ve yıllarca yok sayarak yaşamak ise vicdansızlıktır.