Geleceğe ulaşmak hayallerle başlar, fikirlerle şekillenir. En güzel gelecek ise en büyük çabaların ışığında gerçekleşir. O çabayı bizler adına göstermeyen, ışığımızı karartan, umudumuzu çalıp veresiye harcayan sizler yüzünden ne yazık ki uyuyamıyoruz. Çünkü bizler; yapmak adına söz verdiklerinizle, yapamadıklarınız arasında bocalayan gençleriz. Geçim derdinden bizlerle yeterince ilgilenemeyen ailelerimizden, iyi eğitim alamadığımız okullarımızdan, bizlere iş imkânı sunamayan şehirlerimizden, bizlere kötü örnek olan televizyonlarımızdan, şiddetin adresi sokaklarımızdan çok daha fazla suçlusunuz. Çünkü sizler; bizleri yönetmek adına seçilmiş ama yönetmekten çok yönlendirmeyi hedeflemiş yetişkinlersiniz. Dünümüzü kararttığınız yetmediği gibi göz diktiğiniz yarınlarımız için suçlusunuz. Mahvettiğiniz bu günümüz, çaldığınız umutlarımız için suçlusunuz. Gökyüzünün solmuş mavisi, yeryüzünün sararmış yeşili için yine sizler suçlusunuz. Gerçekleştiremediğiniz umutları yola düşmüş arayanlar yeni bir ışık, yeni bir umut adına sokakları karış karış arşınlarken, nefes nefese hak hukuk feryatları koparırken, rahat koltuklarında sükûnet arayan sizler; ya tazyikli suda buluyorsunuz çareyi ya da biberli gazlarda… Çocukluğumuzun o en güzel ve en çocuksu heyecanları içerisinde geçirdiğimiz günler Atamızdan bize armağan bayramlardı sadece. Diğer günlerde ise tamamen başkalaşmış bir dünyanın, kirlenmeye başlamış ülkesinin çaresiz çocuklarıydık… Şimdi ise yine aynı ülkenin âcizane ve zavallı gençleri... Hayatımız boyunca hep stres, hep seçilme gayreti, hep yarış atı gibi koşturma derken, önce çocukluk oyunlarımızı yok ettiniz. Bu yetmiyormuş gibi gençliğimizi de yaşatmayan sınavlarla, kurbanlık koyun gibi seçilen bizleri seçen sizler, bunu bile beceremediniz. Yapboz tahtası gibi oynadığınız sistem bütün umutlarımız için hedeflettiğiniz en önemli basamaktı oysa… SBS, YGS, LYS, KPSS derken oyun oynar gibi oynadıklarınız yüzünden, birileri tarafından kurulmuş bir oyuncak gibi yaşamaya mahkûm edilmekten öte bir şey olamadık, olamayacağız. Sizler ve sizler gibi düşünenlerin bir yerlere gelebildiği bir düzende bizler sadece bir hiç olabiliriz. Örnek aldığımız en büyük Türk, Atatürk’ü söyleyebiliriz. İbret aldığımız ise yüzlercesini. Çok fazla büyümedik henüz. Yönetici koltuklarınıza her 23 Nisan oturtturup isteklerimizi sıralattığınız günler daha dün gibi. O çocuk yüreğimizle olacağını zannettiğimiz dileklerimizin, bir şovdan öte gitmeyen ve gülüp geçilen formaliteler olduğunu sonradan öğrendik. Yaşanabilir bir ülke adına bizler mi çok şey istemiştik yoksa o koltuklar mı sizlere çok büyük gelmişti bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki; iyi örnek olmamıştınız. Yaşanası bir dünya dedik kirlendi savaşlarla. Yaşanası bir ülke ise umutlarda sadece. 81 ili olan bir ülkenin kaç ilinde huzurla yaşamakta insanlar? Ya da ilçeler hatta köyler… Doğu, batı, kuzey, güney fark etmiyor. Umutsuz insanların çığlık çığlığa umut arayışlarının adresi aynı hava, aynı toprak ve aynı ülke… Atamızın Cumhuriyet umudunu gerçekleştirerek o çok güvendiği gençlere emaneti olan ülke bizim ülkemiz. O gençler büyüdü… Büyüdükçe de hep yeniler geldi arkadan. Yol ayrımlarında sona eren birlik ve beraberlik yüzünden gelinen nokta içler acısı ve bizler senin yolunu istiyoruz Atam… Her yerde tehdit, tedirginlik, işsizlik, adaletsizlik ve vahşet var. Sıkıntılar, problemler, dertler değişmiyor. Ne kadar beklesek de değişmeyeceklerinden, ne kadar hayal kursak da gerçekleşmeyeceklerinden korkan; dünü yaşanmamış, bu günü hoyrat ellerde, yarınlarına ise yazık edilmiş umutsuz gençlerden sizlere….