4 Kasım 2012’de Türk siyasal hayatının önemli partilerinden biri olan MHP’nin 10.Olağan Büyük Kurultayı yapıldı. Kurultay neticesinde mevcut Genel Başkan Dr.Bahçeli ve ekibi 725 oyla MHP’yi altıncı dönem yönetme yetkisini yeniden aldılar.Koray Aydın 441 oy ve Musavat Dervişoğlu ise 48 oy alarak kurultay salonundan ayrıldılar.

Türk siyasetinin “seçeneksizlik” çaresizliğine mahkûm edildiği bir atmosferde MHP’yi “alternatif yapma” iddia ve söylemi ile ortaya çıkan eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın’ın adaylığı ve yürüttüğü çalışma MHP Genel Merkezini oldukça tedirgin etti. İşlerin artık eskimiş komuta mantığı ile yürüyemeyeceğini ve partinin “politikasızlık” labirentinde çırpındıkça halkın gözünde sürekli bir itibar erozyonu yaşadığını düşünen tabanın iradesi, delege bazında yüzde 40’lık bir yansımayla ilk güçlü ihtarı çekmiş oldu. Kongrenin sonuç aritmetiğinin dışında, salondaki atmosfer ve salon dışında partilerinin kaderine yön vermek için gelen on binlerce ülkücünün “Başbakan Koray!” sloganları ile dile getirdiği hissiyat; MHP seçmeninin mevcut yönetimin hareketi iktidara taşıyacağına dair inancını kaybettiğini göstermekteydi.

Kongrenin başlangıcında ufak tefek, her partide görülebilecek türden,”emirde robot” takımının münasebetsizliklerine muhalefet muhatap olduysa da, salondan yükselen “Başbakan Koray!” sloganları eşliğindeki heyecan dalgasının terbiye edici etkisi çabuk görüldü.

Genel Başkan Dr. Bahçeli; iki saatlik uzun, edebi ve bir Ülkü Ocakları Genel Kurulunda yapılabilecek anıtsal değerde bir konuşma yaptı. Partinin geleceğine ilişkin olarak tek satır etmedi. Vaat ettiği “ülkücü iktidar” hedefine ulaşmak için ne gibi yeni siyasetler uygulayacağına dair tek söz söylemedi. Hatta konuşmayı dinlerken bir arkadaşımın espri ile karışık; “Genel Başkanın altı aydır Ocak Genel Başkanlığı’nı niye boş tuttuğu anlaşıldı. Ocak Genel Başkanlığını da üstlenecek anlaşılan” sözü, konuşmaya ilişkin en veciz değerlendirmeydi.

İzmir Eski İl Başkanı Musavat Dervişoğlu; delegenin duygularına seslenen bir konuşma yaptı ve “aday olamaz diyorlardı oldum.” diyerek asıl geleceğe yatırım yaptığının işaretini verdi.”Bu yarışta ben de varım” dedi.

Koray Aydın ise; yeni önerilerde bulunan, programı olan tek konuşmayı yaptı. Genel Başkan’a cepheden yüklenmeyi doğru bulmayan Aydın; “partiyi üyeye dayalı, önseçim usulünü esas alan yeni bir yapıya kavuşturacağını, tüzüğü antidemokratik unsurlardan arındıracağını” söyledi. “Milletvekillerinin önseçimle seçileceğini” söylemek sadece MHP açısından değil Türk demokrasisi açısından da mühim bir adım olacaktı. Koray Aydın’ın konuşmasında insanların en çok beklediği Genel Başkan’ın on beş yıllık icraatının açıkça kritik edilmesiydi. Oysa Aydın, kampanyasını yürütürken de “ülkücü ahlaka aykırı” diye değerlendirdiği, hareketi kavgaya sürükleyebilecek tutum ve davranışlardan uzak durmayı tercih etmişti. Dr. Bahçeli yanlısı yazılı ve sosyal medyanın üzerine yağdırdığı tezvirata rağmen Aydın ve arkadaşları üsluplarını, nezaketlerini bozmadan, demokratik hak olarak gördükleri bir mücadeleyi medeni bir üslupla yürütmeyi tercih ettiler. Kaldı ki; gerek kongre sürecine giderken yapılan tartışmalar ve gerekse kongre sırasında Bahçeli’nin kendi siyasetlerini savunmaktan kaçınan tavrı bana Fransız düşünür Aleksis de Togueville’nin bir rejimin meşruiyetini yitirmesine ilişkin değerlendirmesini hatırlattı: “Bir siyasi rejimin öz uzmanları ve ondan nemalanan kesimler dahi açık yüreklilikle, cepheden savunusunu yapamıyorsa o rejim meşruiyetini yitirmiştir. Çökmeye başlamıştır.”Kongre sürecinde Koray Aydın ve arkadaşları her gittikleri yerde “nasıl bir parti yaratacaklarını” anlatmakla meşgulken, Devlet Bahçeli yanlısı kalemler muhalefete çamur atmakla, Koray Aydın’a ülkücü düşmanlarının dahi kullanmadığı bir üslupla saldırmakla meşguldüler.”Yönetim değişmelidir” baskısı karşısında genel havaları;”Evet ama Koray Aydın’la değil…”Üstelik “Aydın’la neden olmaz?” sualine verdikleri cevaplar ise; muktedirlerin itibarsızlaştırma, çamur atma siyasetinin gereği olan “Yüce Divan” yargılamasının ötesine geçebilmiş değildi. Mahkemenin neticesi ortada olduğu halde; başkalarının attığı çamurun izine sığınarak siyaset yapmaları ayrı bir hüzün kaynağı oldu. Ayrıca dümanın hançeriyle ülküdaşını vurmak ülkücülüğün neresine sığardı,bilinmez… Sonuçta; icraatlarını savunamadıkları ,”kalmalıdır çünkü…” diye rasyonel sebepler sıralayan cümleler kuramadıkları bir yönetimi yeniden görevlendirdiler.

Yaş kuşağı itibari ile 1980 sonrası MÇP ve sonrası döneminde yetişmiş yaş aralıkları 30-45 civarındaki ülkücüler kahir ekseriyetle Koray Aydın’ı desteklediler. O kuşak ki yılarca MHP’yi ayakta tutmuştur. Milliyetçi olmayı seçmişlerdir ve duruşlarını bozmamışlardır. Kongre neticesi tecelli edince bu kuşağın temsilcilerinden, Aydın’la yürüyen bir arkadaşla konuştuğumda espri ile karışık şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz kasabalardan kentlere yürümeyi hedeflemiştik. Ama delegenin takdiri… Bir de bizim otobüsün tekerlekler kare teker… Yuvarlak tekerlek olmadığı için biz de yürüyüş yavaş oluyor(!) Allah geçinden versin ama elbet bir gün bu ağabeylerimizin naçiz vücutları toprak olacaktır. Ama milliyetçi hareket ilelebet payidar kalacaktır. Biz baştakine bakmaksızın partimizin varlığını koruması için mücadeleye devam edeceğiz. Türk milliyetçiliğine Haçlı seferi açılan bir dönemde başa kızıp gövdeye küsecek halimiz yok. Umarım bundan yönetim bir ders çıkarır. Daha etkin ve üretken bir siyaset yapsınlar da beni yanıltsınlar diliyorum.

Kongrenin en trajik ve yaralayıcı anı ise; Dr. Bahçeli’nin yaptığı teşekkür konuşması idi. Alparslan Türkeş’in 1991’den itibaren uygulamaya koyduğu demokratikleşme ve merkeze yürüme/DAĞILAN MERKEZİ MİLLİYETÇİ OMURGA ÜZERİNDE YENİDEN İNŞAA ETME siyasetinin umudu olarak 1997’de Genel Başkan seçilen bir siyasetçinin; muhalefeti “başını kaldıran fitne yılanı olarak “ nitelemesi talihsiz olmanın ötesinde gerçekten trajikti. İnsanların çocuklarından bile istemeye utandığı sorgu kabul etmez kör itaati, zamanın ruhuna aykırı kapıkulu sadakatini bir siyaset adamının talep etmesi için artık siyasetçi olmanın ötesine geçip kendini “hikmetinden sual olunmaz” bir ruhani olarak görmesi gerekmez mi?

Sonuç itibari ile görülen o ki; mevcut yönetim partinin iskeletine altıncı defa sahip olsa da, Koray Aydın ile temsil edilen “yönetimde değişim fikirde öze dönüş” hareketi kongre salonundan tabanın umudu ve hareketin ruhu ile çıkmıştır.