Dile kolay tam bir asır geçmiş "Çanakkale Geçilmez" düsturun yazılmasından bu yana. Bir yanda tüm teknolojik donanıma sahip itilaf güçleri, diğer tarafta yokluklar içerisinde inançlı ve bu toprakların gerçek sahipleri...
Metre kareye 6.000 merminin düştüğü koca bir savaş arenası. Bugün bile her neresinde 3 metrelik bir kazıda bulunulsa hala savaş mühimmatı ile karşı karşıya kalınan ve kanla yıkanmış kutsal topraklar...
18 Mart 1915 şanlı tarihimizde yerini alırken Türk'ün ne denli toprağına sahip çıktığını bütün dünyaya gösteren ibretlik bir derstir aynı zamanda. Ulu Önder Atatürk' de işaret ettiği gibi yurt da ve dünyada barışı kendine ilke edinmiş Türk Milleti, kimsenin toprağında gözü olmadığını ama kendine bir saldırı olduğunda neler yapacağının bir göstergesidir aynı zamanda bu 18 Mart başarısı...
Burada stratejik hedef neydi? Boğazların zaptı, dolasıyla İstanbul'un işgali, tek bir hamleyle Osmanlı'nın Almanlardan yardım görmesini engelleyerek, aynı zamanda müttefikleri Rus cephesinin ikmalini ve takviyesini tamamlamaktı. Fransız ve İngiliz savaş gemilerinin Osmanlı bataryalarını susturmaya daha sonra da Çanakkale Boğazına döşenmiş mayınları taramaya çalıştıkları bir deniz harekatıydı. Fakat ne yazık ki 18 Mart'ta çok ağır kayıplara uğrandığından harekat iptal edildi. Daha sonra kara harekatına girişseler de, Albay Mustafa Kemal'in dahi savaş savunmasıyla burada daha fazla dayanamayıp defolup gittiler.
Çanakkale Cephesi, Osmanlı'nın I. Dünya Savaşı’nda savaştığı 9 cepheden sadece bir tanesiydi. Yorgun, yoksul, bitap vaziyetteki Osmanlı, sadece elinde kalan Anadolu’yu korumakta çok zor bir durumdaydı. Böyle moralsiz bir haldeyken bütün dünyanın gıpta ile baktığı eşsiz önder Mustafa Kemal ATATÜRK, Osmanlı'nın mirasçısı olarak aziz Türk Milletinin önüne düşerek bugün ki demokratik ve laik cumhuriyeti inşa etmiştir. 
Bir yandan düne bakarak gururlanıyorum, diğer taraftan bugüne bakarken ise hüzünleniyorum!