Geçen haftanın gündemini oluşturan, Galatasaraylı Marcao’nun Kerem’e kaba tabirle meydan dayağı atmasından daha fazla, Fatih Terim ve başkan Burak Elmas’ın tavrı benim için daha önemliydi gerçekten.

Yemin ederim ki, ben Fatih Terim’in basın toplantısında söylediklerinin, olayın sıcaklığı nedeniyle ve de o an için tansiyonu düşürmek adına olduğunu düşünmüştüm. Hemen ertesi gün, Kerem’i de yanına alarak bir basın toplantısı düzenleyerek Marcao’ya hak ettiklerini söylemesini, ayrıca da ilk uçağa biletinin kesilmesini sağlayacağını beklemiştim.

Başkan Burak Elmas’ın da yönetimi acilen toplayarak, tüm dünyaya örnek oluşturacak kararlar alacağını sanmıştım.

Ancak maalesef bu olmadı. Terim, olayın soğumasını sağlamak amacıyla, Marcao’ya takımdan ayrı çalışmasını sağladı. Başkan Burak Elmas da, kulüp televizyonuna yaptığı açıklamada, kulüp içi disiplin talimatından bahsedip olayı tasvip etmediklerini, Marcao’dan savunma istediklerini ve sadece kendi hevesleri için Galatasaray’da alınması istenen aksiyonların kimse tarafından Galatasaray’a dikta edemeyeceğini ifade etti.

Yahu sevgili başkan, neyin savunması bu? Hangi şart ve koşul, bir futbolcunun kendisinden yaşça daha küçük bir futbolcuyu sahanın orta yerinde, kafa atıp yumruklamasına nedendir? Böyle bir tablonun ortaya çıkması, ekonomik anlamında ne kadar zorluk oluşturursa oluştursun o vakanın kahramanının ipinin çekilmesini gerektirmez mi? Türk futbolunun kilometre taşlarından biri olan Galatasaray camiası ve yönetiminin, böylesine kritik bir olayda radikal davranması beklenmez mi? Fatih Terim gibi öfke ve agrasyonu örneklerle sabit ikonik bir teknik direktörün, böylesine bir olayda, bu denli ‘zevahiri kurtaran’ bir tavır takınması nasıl açıklanabilir?

Yukarıdaki sorular dizinine daha bir sürü ekleme yapabilirim. Ancak neye yarar ki, Galatasaray anlaşılan o ki, bu durumu basit ve de sıradan bir biçimde kapatacak. Muhtemelen 120 bin EURO ceza ve TFF’nin vereceği PFDK cezasıyla olay geçiştirilecek.

Yani, Marcao efendi Brezilya’dan gelip benim ülkemde çuvalla para kazanacak ve benim vatanımın genç bir evladını milyonların önünde dövecek. Tıpkı yine Galatasaray’da ve yine Brezilyalı Melo’nun İtalyan Riera’yı dövmesi gibi kapanıp gidecek.

Bu hadiseyi bir Türk futbolcu başka bir ülkede yapsa, bir kazığa oturtmadıkları kalır. İngiltere Türkiye maçında, Alpay Özalan’ın tamamen oyunun gerginliğinde Beckham’a kaçırdığı penaltı sonrası yaptığı hareket hafızalarımızdadır. Alpay’ın Ada’daki futbol hayatına maloldu. Üstelik de, eylem bu olayın binde biri bile değildi…

Vah, vah, vah. Gerçekten vah, vah, vah…

Hoşçakalın…