20. Asır, Deccal’in döneminde, Tâgûtî  İdare’nin  kapkaranlı zulmetinde, Ümmet’e Deniz Feneri,  IşıkKuleleri ve hidayet meş’alesi olmuş,ma’nevî dinamiklerimizin dışında kalanları, ma’aleseaf,son yıllarda kaybettik. Onun için “ Kaht-ı Rical,” dedik.Aralarından ba’zılarıyla yollarımızın sık sık, kesiştiği,yıllarca omuz omuza, mücahade ve mücadele’de bulunduğumuz bu zevat teker teker, aramızdan ayrılmış ebediyyete intikal etmişlerdir.

Ankara Üniversitesi, Mülkiye Mektebi’ni bitirdikten sonra,Mülkiye mesleğine intisap etme yerine, Diyanet İşleri Reisliği’ne intisap eder, bir müddet, devrin, Diyanet İşleri Reisi, Merhum, Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’nun Kalem-i Mahsus vazifesinde bulunur.Burada, aradığını  bulamadı, İstanbul’a geldi,19621 Anayasa’sının getirdiği kısmî  ferahlık sebebiyle, Türk Matbuatında, dinî  Neşriyat filizlenmeye başlamıştı.1959 yılında, İstanbul ve Anadolu’dan ba’zı zengin, Milliyetçi-Muhafazakârİşadamlarıyla, İstanbul Üniversitesi hoca’ları tarafından, Takvim,Gazete-Dergi ve dinî kkitap neşriyatı yapmak üzere kurulmuş,” Sönmez Neşriyat Anonim Şirketi,”’nin çıkarmakta olduğu,Haftalık, “ YENİİSTİKLAL,” Gazetesi’nin başına geçti.Merhum,Mehmed Şevket Eygi ile  yollarımız, 1964 Yılı başlarında kesismişti.Bendeniz, İstanbul- Çatalca’da Tekâmül okutuyordum, Çatalca’da, Kurs- yurd’un pek yakınında tarihî, Ferhad Paşa Camii vardır, Cami, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore ediliyordu.Restorasyon sırasında, Mihrabın sağında Kıble tarafındaki pençere’de yuvalanmış bir Arı Kovanı’na rastlandı, uzun bir müddet sağım yapılmadığı için, usta arıcılar çağrıldı, oğul arı kovanına yerleştirildikten sonra takriben 20 kg. Bay sağıldı.Her zaman olduğu gibi, haberi İstanbul Matbuatı çok abartılı bir şekilde manşetlerden verdiler. Ba’zı gazete’ler,” Tarihî Câmii’de, restorasyon sırasında, bir ton bal bulundu,” diye manşet attılar.Alt manşetler ise,” Kur’ân Kursu Talebesi Bal’a doydu.” Sanki bir ton bal çıkmış, bütün çıkan balları Kur’ân Kursu talebesi yemiş gibi bir hava oluşturdular, Diğer, kurs-yurd’ların talebesi ve hoca’ları bizlere takılıyordulardı.” Bir ton balı yediniz de biraz olsun bize ayırmadınız,” diyorlardı.

Şeavket Bey de, merak saikasıyla, Çatalca’ya gelmişti. Kendisini misafir ettik:ders halkasına katıldı, talebe ile ders dinledi,Çarşamba akşamıydı, Hatm-i Hâcegân-ı Nakşî   halkasına dahil oldu. İki gün Çatalca’da misafir ettik, talebe ile Tahrana çorbasına kaşık salladı, bulgur pilavi yedi,derse,hatme oturdu, karşılıklı, münasebetlerimizin devamına karar verdik,kendisini uğurladık.

Çatalca, 1964 yılının ilk aylarında 4,500 nüfusa sahip bir İlçe idi.Çatalcalı, Ali Paşa Camii, Ferhad Paşa Camiu vöe Kaleiçi Camii olmak üzere üç Tarihî Cami vardı,fakat İlçe halkından beş vakiet namaz kılanyedi kişiydi. Aradan geçen,58 seneye rağmen beş vakit namaz kılanları isim isim sayabilirim:Fırıncı Osman Efendi,onun fırınında kürekçi İrfan Ağabey, Manifaturacı Ali Taşkın, Bakkal Rauf, Maramkoz, İlhami Yılmaz ve Börekçi Arnavut Kardeşeler...

Şevket İstanbul’a dönünce,Telefonla, bu haftadan i’tibaren, Çatalca’da Bakkal, aynı zamanda Gazeteler Bayii’ de olan, Pınar Kardeşler Firmasına, her hafta 50 sadet YENİİSTİKLAL   Gazetesi göndermesini rica ettik, iadesiz satışı te’min ettik, talebe’yi de boş zamanlarında gazete okumaları hususunda teşvîk ettik.

Şevket Bey, Bugün   günlük gazete’yi çıkarmaya başladı, Günlük BÂBIÂLÎDE SABAH  Gazetesini devr’aldı, o yıllarda, demoklesin kılıcı gibi müslümanların başının üstünde sallanan, Türk Ceza Kanu’nunun 163. Maddesine muhalefetten  mahkum edildi, yurtdışına çıktı, uzun bir müddet sürgün hayatı yaşadı.O yurtdışında bulunduğu sırada, Türkiye 12 Mart 1971 Muhtırası ile yeniden vesayet idaresinin boyunduruğunun altına girmişti.Örfî İdare gazetelerini kapattı. Kendisiyle temasa geçerekSıkıyönetimce kapatılan, Bâbıâlîde Sabah Gazetesinin İmtiyaz Haklarını devraldım.Bu gazete’nin imtiyaz Sahibliğinde, kendisiyle halef-selef olmuştuk.

Benim Muharrirlik hayatımının ilk yazıları,1965-1969 yılları arasında, Şevket Bey’in gazeteleri, bugün ve BÂBIÂLÎDE  SABAH Gazete’ lerinde, ikinci sahife,  Ortamakale  olarak  neşr’edilmişti. Şevket Bey, Yurtdışında sürgünde iken,Türkiye’de gazeteleri, Türkiye’nin başat gazeteleriyle tiraj yarışına girmiş, herbir gazete,300-400 bin tirajlara ulaşmıştı. Diğer taraftan kurduğu, Bedir Yayınevi      önemli eserlere imza atıyordu.

Merhum, Bahaeddin Ulusoy,” İşinizin Başında değilseniz, o iş sizin değildir,” derdi.Şevket Bey, sürgünde iken, burada, hem gazetelerde, hem de Bedir Yayınevin’de ihmallere, hatta, ihanetlere ma’ruz kaldı.Gazete’lerinden birisini biz devralmıştık, diğer gazetesi bugün ise, bir müddet yalpaladıktan sonra, imtiyaz hakkı, Ankara’da bir Fetö’ cü’nün eline geçti ve nihayet kapanıp gitti.

Şevket Bey’in elinde, Sultanahmed Yerebatan Caddesinde, Tabloit boy baskı yapabilen bir matbaası vardı.Bir-iki yardımcısı ile birlikte bir müddet daha Tabloit boy, “BÜYÜKGAZETE,”yi çıkardı. Devam ettiremedi,ba’zı günlük gazetelerde sürekli Makale’leri yayınlandı. Ömrünün sonuna kadar, müslümanların   günlük hayatlarında, Yüce İslâm Dini’nin izzet ve şerefine halel getirmemeleri hususunda mücadele etti.Ona göre,her müslüman, nezih,nazik,kibar olmalıydı, bu hususlarda insanlara da örnek teşkil etmeliydi. Kendisi,Sultanahmed Camii’nin gölgesindeki mütevâzî evinde kedileriyle birlikte nezih bir ömür sürmüş,zarafetiyle,nezaketiyle ve nezahatiyle başkalarına örnek olmuş ve bu hal üzere ebediyyete intikal etmiştir.Ruhu şad, Mekanı cennet, Makamı âlî olsun...