ANTALYA DA’VA’SI!... (10)

Antalya Davasında, Merhum Büyüğümüz, Kemal Kacar’ın ve diğer bazı maznunların müdâfîleri, Avukat Merhum, Prof.Dr. Muammer Aksoy ile, Avukat Naci Budak idiler. Birileri, Merhum Büyüğümüz, Kemal Kacar’ın müdafaasını üstlenen, Prof.Dr. Muammer Aksoy’un, akademik ve siyâsî geçmişinden hareketle bir senaryo yazmış, ebediyete intikal etmiş ve artık kendisini müdafaa etmekten mahrum, Büyüğümüze, yalanlar isnad etmiş, iftira ve buhtanlarda bulunmuştur.

“Tarih, Haziran 21.1982 yer Fazilet Han Sultanahmed: O tarihte Ardahan’da görev yapmakta olan yüzbaşıyım. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden henüz daha iki yıl bile geçmemiş, yurt sathında pek çok Kur’ân Kursu ve öğrenci yurdu kapalı. Darbe iktidarı Cemaatin bütün mülküne el koymanın peşinde  kararname hazırlamış, Cemaat yöneticileri-başta Kemal Kacar Beyağabeyimiz olmak üzere-Antalya’da tutuklu olup idam ile yargılanıyorlar. Bir vesile ile İstanbul’a gelmiştim. O günkü şartlarda iletişim imkanları zayıftı. Cemaate ait Fazilet Neşriyat’ın Sultanahmed’deki merkezine geldim. Kemal Ağabey’in cezaevinden tahliye edildiğini orada öğrendim. Bir-kaç gün önce serbest kalmış, Fazilet’e gittiğimde oradaki ofisindeymiş, geldiğimi haber verdiler, hemen kabul etti. Hizmet eden kişilere, “Husûsî görüşmemiz var rahatsız etmeyin!” diye talimat verdiler. 27 yaşında genç bir subaydım. Böyle büyük bir zât’ın benimle görüşecek husûsî ne meselesi olabilirdi? Cemaat mensubu 7-8 muvazzaf biriydim. O gün orada benim bulunmam bir tevâfuk muydu? Büyük bir zât’ın karşısında olduğumun şuurundaydım. Husûsî meselelerin istişâre edileceği bir olgunlukta olduğumu düşünmüyordum. Asker olmam dolayısıyla bu konuya muhatap olduğumu düşündüm. Ne de olsa devir, askerlerin devriydi. Tahmin ettiğim gibi de çıktı.”

Senaryodaki bu iddialardan hangi birisini tashih edelim ki: 12 Eylül 1980 Darbe-i hükûmetinden sonra, Türkiye çapında, Camia’nın idare ettiği hiçbir Kur’ân Kursu ve yurt kapatılmamıştır. Anadolu’da bazı ilçelerde, işgüzar, müftü ve diğer idarecilerin ihbarlarıyla, az sayıda dernek hakkında, C.Savcılıklarınca takibat başlatılmış ise de, hepsi hakkında takipsizlik kararı verilmiş hiçbir dernek hakkında herhangi bir dava ikame edilmemiştir. Antalya Davası hariç, Türkiye’nin başka hiçbir yerinde, Camia mensuplarında hiçbirisi hakkında da herhangi bir dava ikame edilmemiştir.

Camia’nın hükm-ü şahsına ait, ne o devirde ve ne de şimdi hiçbir mal varlığı-mülkü- bulunmamaktadır. Camia mensuplarının da aralarında bulunduğu, hala açık şirketler vardır, bazı gafillerin Camia’ya mal ettikleri, menkul ve gayr-i menkuller bu şirketlere ait’dir. Yok Efendim: “Cemaatin bütün mallarına el koymak için kararname hazırlanmış, devrin Başbakan Yardımcısı Merhum Turgut Özal dahil bakanların tamamı imzalamışlar, devrin Adalet Bakanı, sol kökenden gelmiş, Cevdet Menteş, Kenan Evren’e direnmiş de, bu yüzden, Camia mensupları arasında Cevdet Menteş’e karşı bir sempati oluşmuşmuş?.. Hiçbir zaman böyle bir kararname hazırlanmadı, olmayan mal varlığı için  hiç kararname hazırlanır mı? Günümüzde, “Cevdet Menteş” ismi sorulsa, bu iddianın sahibi de dahil, Camia’dan hiçbir kimse böyle bir ismi hatırlamaz.

“Cemaat yöneticileri-başta Kemal Kacar Bey Ağabey olmak üzere, Antalya’da tutuklu olup idamla yargılanıyorlar,”mış! İddianın sahibi bildiğim kadarıyla avukat, zahmet edip, Antalya Davası dosyasını tedkik edebilseydi, Merhum Kemal Kacar ve diğer maznunlardan bazılarının, idam ile değil, T.C.K.’nın, ceza üst sınırı, azamî iki yıl olan maddelerine muhalefetten muhakeme edildiklerini öğrenebilirdi. Merhum Büyüğümüzün tek sırdaşı olduğunu iddia eden kimse, Kemal Bey’in, 11 ay kadar Antalya Cezaevinde kaldığını iddia ediyor, ama o da yanlış. Merhum Büyüğümüz, Antalya Cezaevinde, sadece, 8 ay, 12 gün mevkuf kalmıştı.

SIRDAŞ(!) KEMAL BEY AĞABEYLE NASIL VE NEREDE BULUŞMUŞ?!...

“Hapisten çıktıktan sonra Sultanahmed’de bulunan büro’da kendisini ziyâret ettim. Odaya kimsenin alınmamasını istedi, “Seninle bir sırrımı paylaşacağım. Bu sırrımı cemaatte H.Kumaş dahil paylaşacak kimsem yok” buyurdu. İstihbaratın yanî, “M.İT.”in kendisini cezaevinde bir anlaşmaya zorladığını, kendisinin de bu anlaşmayı kabul etmek zorunda kaldığını belirtti. Kemal Bey Ağabey’e iki durumdan birini tercih etmesi teklif edilmişti. Ya kendisi ve 16 idareci/hoca arkadaşı ortadan kaldırılacak ve cemaatin bütün mülküne el konulacak ya da cemaatin tasfiyesi ve askerî idarenin emrine girmesi için idare ile işbirliği yapacaktı. Eğer bu anlaşma sağlanırsa, Amerika veya Türkiye’de en yüksek seviyede imkanlara hâiz bir dünya hayatı garanti edilecekti. Büyük miktarda para da teklif ediliyordu. Kemal Ağabey, “Ben bu anlaşmaya gönülden nasıl “Evet... derim. Ama kabul etmediğim takdirde bu kişiler söylediklerini yapacak güçte ve kararlılıktalar. Bu sebeple anlaşmayı kabul ettim ve bu şekilde tahliye edildim. Diğer arkadaşlarımız da serbest kalacaklar. Bundan sonra artık bu anlaşma çerçevesinde neyi ne kadar ve nasıl yapabileceksek öyle olacak... “Bu sırrımı ben hayattayken kimseye söylemeye mezun değilsin...”

Deli saçması, hezeyan mecmûası desem hafif kalır. Zekasına, dirayetine, üstün idare kabiliyetine, akl-ı Selimine tedbirine, mâlî kudretine yakînen vakıf olanlar bir tarafa, kendisini uzaktan tanıyanlar bile böylesine çok çirkin bir teklifin hiçbir makam, hiçbir mevki ve hiçbir şahıs tarafından yapılamayacağını, yapılmaya cüret edilemeyeceğini bilir.

Hayal mahsulü, bu hezeyan teklif aslında tahlile bile gerek duyulmadan, çöp sepetine atılacak değersiz satırlardan ibarettir. İddiaların hiçbirisi mâvak’a mutabık olmadığı gibi, bu iddiaların hayal âleminde bile, Merhum, Kemal Kacar Bey Ağabey’e izafe edilmesi mümkün değildir... “Kendisiyle birlikte ortadan kaldırılması plânlanan-düşünülen 16 idareci/hoca kimlermiş, âkibetleri ne olmuş? Sırdaş(!) müfterînin iddiasına göre, anlaşma kabul edildiğine göre, cemaat tasfiye edilecek, askerî idare’nin emrine girmesi için idare ile işbirliği yapılacaktı. İşbirliği yapıldı mı, cemaat askerî idarenin emrine girdi mi? Anlaşma sağlandığına göre, Amerika veya Türkiye’de en yüksek seviyede imkanlara hâiz bir dünya hayatı Bey Ağabey için garanti edildi mi, edilmedi mi? Teklif edilen, “büyük miktarda para” ne kadardı ve Ağabey’e, ne miktarda para ödendi?

Merhum, Bey Ağabey Kemal Kacar Bey, hiç kimselere söylemediği-söyleyemediği sırlarını yalınızca size vermişti ya, herhalde bunlar hakkında da bir şeyler söylemiştir. Haydi, açıkla da görelim...