YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!... (5/10) 

Mehmet Ali – 16.12.2018, 21:38

2-Sual sahibi Adem Gencer kardeşimiz de "Nasıl olur da Mektuplar Risalesi Kemal Beyabimiz zamanında yayınlanabilir, madem şüpheli unsurlar var.” diyerek Kemal Ağabeye de zımnen hatasızlık izafe eder gibi olmuştur. (Sözden anlaşılan bu, kardeşimizin öyle bir maksadı olup olmadığını bilemeyiz) Yani "Kemal Ağabey, içinde şüpheli unsurlar olan bir kitabı yayınlatmaz, mutlaka görür, bilir, olmadı, pîrân ona bildirir, hata yaptırtmaz.” Ben, "Böyle inanırsanız cevapta sıkışırsınız.” dedim. Oysa buyurduğunuz gibi onları müsaviler arasında topluluğu idare için bir adım öne çıkmış bizim gibi bir beşer görürseniz cevap kolaydır. "O da bir beşerdir ve yanılabilir, yanıltılabilir.” Bu bakış, itikadımızı da hiç bozmaz, kavi tutar. Selam ve hürmetler.

Azîz Kardeşim, Mehmed Ali Beyefendi. 

Şer’î’ölçü budur. Bâriz unvanı, “Müteşerrî” olan bir Zât-ı Muhterem’in evladına yaraşan da Şer’î’ölçülere a’zamî dikkat ve i’tina, Şer’î’ölçüler dahilinde harekettir. 

YORUMCU’LARA CEVAPLAR VE MUTALA’ALAR!.. (5/10) 

Adem Gencer – 19.12.2018, 07:56

Dâr-ül-harbde, bir Müslümanın, kazanmak şartı ile, kumar, faiz ve sigorta yolu ile para kazanmasının caiz olduğu, (Kuduri, Cevhere, Vikâye, Hindiyye, Mebsut, Dürr-ül Muhtar, Redd-ül Muhtar) gibi muteber eserlerde yazılıdır. Aynı husus Mecmaul-enhür ve Dürerde de, (Lâ ribâ beynel müslimi vel harbiyyi fi daril harbi = Dâr-ül-harbde, Müslüman ile kâfir arasında faiz yoktur) hadis-i şerifi ile bildirilmektedir.

HOCAM BURDA cevaza  ESAS OLAN unsur ne? Benim anladığım Müslümanın kazanması şartı. 1.Şimdi günümüz bankacılık sektöründe bankadan alınan faizde asıl kazanan bankanın kendisi değil mi? Banka yüz kazanıyorsa 20’sini veriyor. 2. Bankada ne kadar çok kişinin parası varsa banka o kadar çok kazanıyor ve asıl kârı da faiz olduğuna göre faiz almak için bankaya para yatıran herkes haram işlem yapan bir kuruma ortak olmuş olmuyor mu? Bu caizse alkol ticareti yapan şirkete de ortak olamaz mi? 3. Hz. Üstazımızın banka ile ilgili sözleri var mı? 

Aziz Kardeşim Adem Gencer Beyefendi. 

Ribâ, Meysir, (kumar)’da, hurmet (haramlık) esastır. Dârü’L-Harb’de Müslüman ile harbî arasında olabilecek bir muamele’de, Müslüman’ın mutlâk kazanması ve kârlı çıkması durumunda, düşmanın elindeki mâlî gücü za’afa uğratma ve düşmanı’n mağlubiyetine sebebiyyet verme hikmetiyle istisnâ vardır. 

Daha önce bu zemin’de bu husus arîz-amîk tedkik edilmiş, gerekli cevaplar verilmiştir. 

Dârü’L-Harb’de olacaksınız, Müslüman’la harbî, fiî’lî mukâtele halinde olacak. “El-Harbü Huda’tün,” (Harb hîle’dir) hadis-i Şerifi’nin Mâsarakı olarak, her tür hîle ve oyun mübahtır, Doğruyu söylemeyebilir, kazanacağından emin ise şans oyunları oynayabilir. Pek tabi’î faiz de alabilir. Ancak, Vatanımız, işbirliği içinde bulunduğumuz Gönül Coğrafya’mız, İ.İ.B.T. (İslâm İşbirliği Teşkilatı içinde, halkının kâhir ekseriyyeti Müslüman olan İslâm Ülkeleri Dârü’L-Harb değildir. 

Diğer taraftan, Nato, Cento, Avrupa Birliği ve benzeri ittifaklarla müttefik olduğumuz ülkeler de bizim için, Dârü’L-Harb değildir. Bu bakımdan, ribâ, kumar için istisnâlar asla geçerli değildir. Banka muamele’lerinden alınan ve verilen faizler kesinlikle haramdır. 

Müteşerrî; Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Süleyman Hilmi Silistrevî (K.S.) Efendi Hazret’leri, âyeti Kerimeler ve sahîh hadis’lerin hükümleri dışında ne söylenebilirdi ki! 

Merhûm, Büyüğümüz, Beyağabeyimiz, Kemal Kacar, sınâ-î ve Ticârî faaliyetlerinde bankalarda, ticârî ve tasarruf hisabı açtırmaz, kredi, çek-sened kullanmazdı. Filhâkîka, o devrin tâcirleri ticârî hayatlarında son derece ihtiyatlı ve müdebbirâne davranırlar. Meselâ yüz liraları varsa, yetmiş beşiyle yatırım-ticârî faaliyette bulunurlar, yirmi beşini dâima ihtiyatta tutarlardı. Nukûd ve kıymetli eşya’nın muhafazası için, Bankalar’da, kasa kiralar ve orada muhafaza ederdi. 

Bu günlerde Sosyal Medya’da, internet vasatında tedâvüle sokulan hoş bir hikâyecik var. Banka’ya yatırdığı vâdeli mevdûatın fazini almak için Banka’ya giden, kılığından-kıyâfetinden, sakalından-bıyığından, “Hacı” olduğu varsayılan amca, Banka’da, paranın sayılıp kendisine verilmesini beklerken, bir taraftan parayı sayan, diğer taraftan sol elinde tuttuğu bardak ile çay içen, banka me’mûre’sine, “Kızım, sol elle çay içmek haramdır.,” demiş... Me’mûre: 

- “Hacı Amca! Ne yapayım? Sağ elimle senin faiz paralarını sayıyorum da,” demiş... 

- GURBETTEN SILAYA, - 19.12.2018, 10:54, 19.12.2018, 10:59, 19.12.2018, 11:07

“Yorumcu Mehmed Ali Kardeşim. Bu Cemaatin nasıl başa geçtikleri bilinmeyen idarecilerinin ulu’laştırılması yeni bir şey değildir. Almanya’dan gelmiş bir arkadaşım bana şöyle demiştir. Bir inanıyoruz ki, Kemal Ağabeyimiz ................... Ben bunları bu Mustafa Hoca’ya yaza yaza mürekkebim bitti. O da hep bu zırvaları te’vil etmekle meşgul!... Yok efendim bir-kaç kendini bilmez bunları yapıyormuş... Filân... bir tâne (bir kişi demek istiyor) göster bakalım, bu Cemaatin içinde yok ki, kimi gösterecek? İşte bu gazete’de fikir jimnastiği yapıp duruyor. Bu Cemaatten artık hiç bir ......... olmaz.” 

Yıllarca Kemâl Ağabeyimiz, Hz. ......... diye yurtlarda konuşmalar yaptılar ................... diyenleri bile gördük, biz. Mustafa işi gücü vurup-yıkmak zırvaları te’vil etmek, bolca yalan-yanlış nostalji yapmak bu. Siz gençler Kur’ân’dan ve sahih sünnetten ayrılmayın. Tarîkat tasavvuf size göre değil, ilim öğrenin okuyun hâkîkate talip olun...” 

Beyefendi! Bakınız, siz yorumlarınızda bendenize hep hakaret ediyorsunuz. Ben ise, her şeye rağmen, size, “Beyefendi,” diye hitap ediyorum. Yorumlarınız’da İmanıma, iz’ân ve şuuruma, Ahlâkıma, edebime muhalif, kelâm ve kelimeleri nokta nokta ile, geçtim. 

Sepetinde pamuğu olmayanlar veya pazara sürmeye bir şeyi kalmayanlar sepetteki bayatlamış, cılk yumurtaları satmaya kalkarlar. İddia ettiğiniz şen’î yalan ve iftiralar, ya da süfehâ’nın iddialarına bu zeminde defa’atle cevap verildi. Safsata-Zırva’lar, te’vil götürmez. Şer’i Şerife, Sünneti Resûle, Zikr-i Hafî, Tarîkat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin esâsâtına aykırı, hiçbir şeyi aslâ te’vil etmem. Yorumunuzda doğru olan iki kelime var! Aksini söyleyen süfehâ’ya hak ettikleri cevabı veririm, gerekirse, “Vurup-Yıkarım,” Bu zeminde sık sık, bir tespitte bulunuyorum. “Akl-ı Selîm,” Akl-ı Selîm’leriyle hareket etmeyenler “Süfehâ” (sefihlerdir). 

Arap’lar, “El-cünûn Mi’etün,” ba’zıları da, “El-Cünûn Elfün,” Yâni, (Yüz türlü veya bin türlü delilik vardır)

Yorumunuzda tekrarladığınız ve benim ba’zılarını nokta nokta, geçtiğim safsata ve zırvaları söyleyenler ne kadar sefîh iseler, bunlara bakarak, Yüce İslâm Dini’nin Rükn-ü Sâlisi Aslî’sini inkâr etmek de aynı derece de sefîh’liktir. 

M.Öz – 19.12.2018, 13:02

Rahmetli Mürsel Tokgöz Hocaefendi’den naklen : Demiryollarında müdür olan Necdet Bey vardı, Hz. Üstazımız (K.S.) onun babası ile tanışırlardı. Sene 1957 veya 58, Mürsel ve Seyfeddin hocaefendiler ile beraber Necdet Bey ile görüşmüşler. Necdet Bey çalışma arkadaşlarının bir kooperatif kurduklarını ve Bahçelievler’de (Ankara) ev inşaatına başlayacaklarını, kendisini de kooperatife kaydettiklerini ve kooperatifin banka kredisi aldığından bahsederek faiz hususunda sormuş.  Faiz faizdir, bunu tevile lüzum yok, iyilikler kötülükleri siler, götürür, Hud-114” mealindeki ayette buyrulduğu gibi çok ibadet edersiniz, bunun günahını inşAllah siler” buyurmuşlar.

Aziz M.Öz. Remzini kullanan Kardeşim. 

Helâl addetmemek, “Canım ne olacak?” diye hafife almamak kayıd ve şartıyla ribâ’yı alan-veren, Mürtekib-i Kebîre’dir. Yâni, büyük günahlardan birisini işlemiştir. Kişi, ribâ’nın (Faiz’in) haramlığını inkâr etmedikçe, hafife almadıkça ehl-i Sünnet akidesine göre, kâfir olmazlar. Fakat, ribâ, Kur’ân-ı Kerim’de, en zecrî bir şekilde haram kılınmıştır. “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcûd faiz alacaklarınızı terkedin.” Şâyet (faiz hakkında söylenenleri), yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir, ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” (Bakara 2/278, 279). 

Azîz Kardeşim. Hûd Sûresi’nin, 114. Âyeti Kerimesi, “Gündüzün iki ucunda, gece’nin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.” 

Âyeti Kerime’de geçen “Hasenât” (iyiliklerden) birisi de, 5 vakit namazdır. Resûl-i Ekrem salla’llâhu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki; “Ne dersiniz, sizden birisinin kapısı önünde bir ırmak bulunsa da her gün beş def’a onda yıkansa kendisinde kir namına bir şey kalır mı? Ashâb “Hayır”, dediler. Bunun üzerine Resûlullah buyurdu ki; işte beş vakit namaz da bunun gibidir ki, Allah o sâyede bütün hataları arıtır.” 

Hasenât, kişinin kendisiyle alakalı, dünyevî-uhrevî maslahatı için yaptığı ameller, güzellikler, Amel-i Sâlih, kendi zâtıyla birlikte, başkalarının da faydalandığı, güzelliklerdir. 

İbn-i Abbas radiya’llâhu anh, “Hasenât” beş vakit namaz’dır. Kebîre’den, (büyük günahlar’dan) içtinâp edilmesi şartıyla, bütün küçük günahlar için kefarettir. Büyük günahlar için tevbe edilmelidir. Tevbe-i Nasûh ise, tevbe ettiğin günah’tan bir daha dönmemek üzere rücudur. Günümüzde, yok mesken kredisi, yok araç kredisi, yok tüketim kredisi, yok ihtiyaç kredisi, Faize elini kaptıranın kolu, kolunu kaptıranın bütün vücudu harap oluyor.