Irak Savaşı'nın ardından gelişmiş ülkeler arasında yaşanan petrol sağlama güvenliği konusundaki savaş, petrol fiatlarının katlanmasına neden oldu.  

Petrol, Uluslararası ilişkilerde belirleyici unsur olmakta devam ediyor.  

Yeri geldi, içimiz yanarak hatırlatıyoruz.. Can Azerbaycan'ın ilk devlet başkanı, cennetmekan Ebulfeyz Elçibey'in, yüzyılların düşünü hayata geçirmek üzere uzattığı kardeş elini tutamamanın cezasını hep çekeceğiz.  

Tarihin yüzyılda bir önlerine koyduğu fırsatları değerlendiremeyen milletler, bunun vebalini çok ağır ödemişlerdir.  

Bu bağlamda, Clinton'un, "21. yüzyıl Türkler'in olacaktır, eğer isterlerse" söylemi, petrol fiatlarının her şahlanışında başımıza balyoz gibi inecektir.  

Dünyanın ortalama 26 yıl ömrü kalan petrol rezervlerini paylaşmak, kontrol altına almak konusunda "gelişmiş ülkeler" (siz bunu emperyalist ya da korsan ülkeler olarak da okuyabilirsiniz), uluslararası hukuku ayaklar altına alarak ülkeler işgal ederken, bir "kardeşlik işbirliği" ya da bir "ekonomik federasyon" kurma becerisini gösteremeyen bizleri tarih affedecek midir?.  

Hiç sanmıyoruz.  

Çünkü, bu beceriksizliğimiz, başta petrol ve doğalgaz olmak üzere, bölgenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmalamaya niyetlenenlerin cesaretini arttırmıştır, dolaylı yoldan teşfik etmiştir.  

Kuruluşunun 80'inci yıllarında, cumhuriyetimizin kuruluş ilkeleriyle hiç bağdaşmayan tutumumuz sayesinde, Anadolu "barajına takılmayan emperyalist ülkeler Orta Doğu'da, Kafkasya'da, Afganistan ve İç Asya'da askeri üsler kurabilmişlerdir.  

HAMASET DEĞİL, KÜRESELLEŞME GERÇEKLERİ  

Söylediklerimizi hamaset, ütopya olarak değerlendirenler ve "Elçibey'in elini uzattığı anlamda tutmak kolaymıydı, izin verirler miydi?" diyenler, küreselleşme gerçeklerini hatırlatanlar elbette çıkacaktır.  

Bizim, böyle düşünen ve konuşan, daha doğrusu konuşturulan "güdümlü bülbüller"e soracağımız soru nettir: "Süper güç"ün ordularını, uydurma tehdit senaryoları ile peşlerini takıp Irak'ı işgal ettirenlerin aslı hedefleri petrol ve doğalgaz değil miydi? Bu gerçek hergün biraz daha netleşirken, saldırı gerekçeleri bir bir masallaşırken, "süper güç"ün Irak'ın zenginliklerini yağmalaması, Orta Doğu haritasını yeniden düzenlemeye kalkışması bir korsanlık değil midir?  

Haçlı seferlerini olduğu gibi, emperyalist akımları da durdurabilme konusunda dünyada eşi görülmemiş bir Kurtuluş Savaşı yaşayan bir milletin zengin petrol yatakları olan kardeş bir ülke ile "ekonomik işbirliği" gerçekleştirmesi, birilerinin elbette hoşuna gitmeyecekti, ama bu "ekonomik federasyon"a "yasal değildir" diyebilecekler miydi?  

GAP gibi dünyanın 8'inci büyük projesini kendi olanakları ile hayata geçirebilen Türkiye'nin, kardeş ülke Azerbaycan'la elele vererek "Bakü-Ceyhan"ı gerçekleştirdiğinde doğacak güç odağının kazandıracağı saygınlık, Orta Doğu, Kafkasya ve İç Asya'daki korsanca davranışları düşünce aşamasında engelleyebilirdi.  

Türkiye, "yıpratılmış" ekonomisine rağmen, beli kırılmış tarımına rağmen, kullanamadığı yeraltı ve yerüstü zenginliklerine rağmen, Orta Doğu'da hesabı olanların öncelikle dikkate almaları gereken bir güç. Bu büyük gücün petrolü olan kardeş bir ülke ile elele vererek Bakü-Ceyhan gibi bir projeyi hayata geçirmeye kalkışması, dünya siyaset arenasında boşa güreşenleri elbette rahatsız edecekti.  

Engellemeler de olacaktı.  

Oldu da...  

Fakat, dünya tarihinin akışını değiştirme uğrunda "kimyasal darbelerle" safdışı bırakılan Elçibey'in, Özal'ın, Aliyev'in şehadetlerinin ve Ecevit'in gaziliğinin çok daha kutsal, anlaşılabilir ve gelecek nesillere ilham kaynağı olacak bir anlamı olabilecekti.  

SAVAŞMAK ZORUNDAYIZ  

Sovyetler'in dağılmasının ardından bağımsızlığa kavuşan kardeş devletlerle elele verme konusunda Demirel'in aşırı tedbirli davranması günü kurtarmış olsa bile, emperyalistlerin Türkiye üzerindeki emellerinin rafa kaldırılmasına yetmemiştir. Cumhuriyet öncesinde Türkiye'yi parçalama konusunda yazılan senaryo, rejisör değiştirmiş olarak adım adım hayata geçiriliyor.  

Sonuç alabilirler mi bilinmez, ama başımızda dolanan kara bulutları dağıtabilmek için zorlu bir mücadele vermemiz gerekeceğinden kimsenin kuşkusu yok artık.  

Söz petrolden açıldı, nerelere vardı...  

Petrol konusu, enerji konusu önemli konular.  

Devam edeceğiz...  

 

KÜPE: Güçlü bir kılıç öbür kılıcı kınında tutar.  

George Herbert