Türkiye Futbol Federasyonu aldığı kararla, Süper Lig ve TFF 1. Lig'de önümüzdeki üç yıl için, yabancı oyuncu statüsünü yeniden belirledi. 

Karar doğrultusunda, 2020 - 2021 sezonunda kadroda 14, sahada 8 yabancı yer alabilecek. 2021 – 20227’de kadroda 12, sahada 7 yabancı, 2022 – 2023 döneminde ise, kadroda 10, sahada ise 6 yabancı olacak. Ayrıca kademeli olarak, altyapıdan gelen oyuncu yer alması zorunluluğu getirildi.

Amacım geçtiğimiz hafta alınan bu kararı burada bir kez daha tekrarlamak değil. Bu kararın alınma nedeni ve her akla geldiğinde federasyonların yazboz tahtası gibi bu konuda sürekli değişiklik yapması.

Prensip olarak yabancı oyuncu sınırlamasının makul ve mantıklı bir rakamda tutulması son derece doğru olduğu kanısındayım. Ancak dünyanın futbolda gelişmiş tüm ülkelerinin yabancı oyuncu kriterleri belli ve kararlılıkla uygulanıyor. Bizde ise aklına esen, “Biraz kurcalıyayım belki iyi olur” diye zaman zaman temcit pilavı gibi ortaya getirdiği bir durumdan öte değil.

Her fırsatta bu konudaki görüşümü yineliyorum bir kez daha dile getireyim. Ben de hem ulusal takımımızın geleceği, hem de takımlarımızın içinde bulunduğu ekonomik darboğaz nedeniyle ne kadar az yabancı oyuncu olursa daha iyi tabi ki. Her ne kadar bu durum yerli oyuncuların fiyatını normalin dışında arttıracak olsa da, yine de para içeride kalacağı için her şekilde daha iyi olacaktır.

Ayrıca, bu durumun kulüplerimizin altyapılarını da hareketlendirir kanısındayım. Çünkü ülke futbolunun geleceği anlamında, yurtdışından gelen, ekmeğini yemiş ve Türkiye’yi son voleyi vurup, emekli ikramiyesi alınan bir yer olarak gören mantaliteye kökten karşıyım. 

Tabi ki, takımlarımız yabancı oyuncu alacaklar, kadrolarında yerli oyunculara ve genç yeteneklere örnek oluşturacak isimlere yer verecekler. Lakin bu makul ve anlaşılabilir bir oranda olmak şartıyla.

Bu noktada takımlarımızın teknik direktörlerine de büyük bir görev düşüyor. Altyapıdan sorumlu antrenörlerle çok ciddi işbirliği içine girmeleri gerek. Özellikle yerli hocaların bu konuda çok özverili olmaları gerektiği kanısındayım. Kulüp yönetimleri de bu konuya çok hassas yaklaşmalı. A takımlarının başındaki hocaların bu koordinasyonunu titizlikle gözlemlemeliler. 

Aslında yalnızca yerli değil, yabancı teknik adamların da bu yöndeki davranışları kontrol altına alınıp, belli kıstaslar getirilmeli.

Bir diğer nokta da, milyon dolarlar alan teknik direktörler altyapı adına kıllarını kıpırdatmazlarken, neredeyse asgari ücret alan altyapı sorumlularından fedakarlık beklemek de tam bir trajikomik durum değil mi? Ekonomik anlamda da sanırım bir adalet tesis edilmelidir düşüncesindeyim.

Hoşçakalın…