Bilmiyorum bu kaçıncı kez dile getirişim; vakit o vakit değil futbol dünyası artık eskisi gibi bol sıfırlı rakamların çöpe atılacağı bir alan hiç değil. Hele hele Türkiye gibi ekonomik sıkıntıların diz boyu olduğu bir ülkede hiç mi hiç değil.

Alın size ispatı. Geçtiğimiz günlerde dört büyük takımımızın bizzat kendilerinin açıkladığı dokuz aylık bilançosuna baktığımızda, mevcut zarar tablosunun geçen bu süreçte de yukarı doğru ivmelendiğini görüyoruz. 

Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor arasında bu süreci en az zararla kapatan takım Fenerbahçe olmuş. Vedat Muriç ve Jailson gibi oyuncuların satışından kasasına para giren Sarı Lacivertlilerin zararı 102 milyonun üzerinde. Finansal anlamda ve de total olarak en büyük borç rakamı Fenerbahçe’nin. Mevcutta 2.5 milyar liraya yakın borcu olan Fenerbahçe’nin özkaynağı da 900 milyon lira civarında negatif durumda. 

Galatasaray, bu dokuz aylık sürecin en çok zarar eden markası. Sarı kırmızılar bu dönemi 321 milyonun üzerinde. Geçmiş dönem zararları ise 1 milyar 320 milyon lira kadar. Finansal borcu da 1 milyar 800 milyonun üzerinde olan Galatasaray’ın üzerinde Galatasaray'ın üzerinde 2 milyar 444 milyon 286 bin liralık temlik bulunuyor. Ayrıca, Mustafa Cengiz ile Abdurrahim Albayrak'ın 202 milyon 500 bin liralık şahsi kefaletinin olduğunun da altını çizmemiz gerek.

Söz konusu süreçte Beşiktaş’ın zararı 278 milyon kadar. Geçmişten gelen 1 milyar 536 milyonun üzerindeki total zararı olan Siyah Beyazlı kulübün, özkaynağı 1 milyar 570 milyonun üzerinde negatif durumda. Finansal borçları 2 milyar 107 milyon civarındaki Beşiktaş’ın 5 milyarın üzerinde de temliği var. 

Bu dört takım arasında en az zararı olan takım Trabzonspor, 142 milyon civarında bir zarar açıkladı. Bordo Mavililerin geçmiş dönemden 843 milyonun üzerinde zararı olduğunu görüyoruz. Finansal borçlarda rakiplerine göre daha az bir bakiyesi bulunan Trabzonspor'un, toplamda 964 milyon kadar borcu var.

Yukarıdaki meblağları, genel anlamda yuvarlayarak yazmama rağmen, rakamlara boğulmuş bir metin olduğunun farkındayım. Ancak, maalesef bunlar ekonomik gerçekleri ifade ediyor. Her fırsatta vurgulamaya çalıştığım gibi, bacasız sanayi futbolun çarkları, günümüz dünyasında tüm zamanlara oranla çok daha acımasız bir şekilde dönüyor. Ve bu dönüş esnasında ayakta kalabilmek de aynı şekilde zorlaşıyor.

Türk futbolunun lokomotifi durumundaki dört kulübümüzün hali de yukarıdaki verilerden anlaşılacağı üzere pek iç açıcı değil. Dilerim tüm kulüpler, konulan hedefle ekonomik dengeyi aynı potada harmanlayamayan hiçbir anlayışın başarılı olamayacağı gerçeğini artık anlarlar diyor, bugün kavuştuğumuz mubarek Ramazan  ayının ülkemize ve tüm dünyaya hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Hoşçakalın…