"Çakal aslan oluptur  

Dünyanın nizamıdır bu"  

Kerkük türküsü  

İlk gelen haberler, Türkmenlerle Amerikalıların çatışmaya başladığı şeklindeydi. Buna bir anlam veremedik. Çünkü Türkmenler, ellerinden geldiğince sıcak çatışma ortamına girmemeye gayret ediyorlardı. Evlerinden-barklarından göçe zorlanmalarına, bölücü çetelerin topraklarını ele geçirmeleri çabalarına karşı hep barışçı, adil bir çözüm yolunda gayret ediyorlardı. Nasıl olmuştu da silahlı çatışmaya girişmişlerdi? Üstelik peşmergelerle de değil, doğrudan Amerikan askeriyle.  

Onlara bir saldırının, ancak Barzanî-Talabanî militanlarından gelebileceğini düşünüyorduk. Sonunda durum anlaşıldı ve bizim ne kadar saf olduğumuz da kim bilir kaçıncı defa olarak tescillendi:  

Amerikalılar, tamamı Türkmen olan Tel Afer kentine saldırmışlar. Gerekçe, Suriye'den sızan direnişçilerin orada olması.  

Biz bölücülerin sızdığı bir mezraya aynı şekilde saldırsaydık, ABD'nin tavrı nasıl olurdu acep? Ama bu soruyu sormayalım, geçelim. Malum biz küçüğüz, o büyük.(?)  

Direnişçilerle işgalciler arasındaki çatışmalarda en çok zayiatı, barışçı bir çözüm arayışındaki Türkmenler veriyor. Ölü sayısının 45 olduğu sıralarda, bu toplamın 26 kişisinin Türkmen olduğu belirlenmişti. Gelen haberlere göre artık ölü sayısı 120'yi çoktan aşmış durumda.  

Bizi derinden yaralayan şey; Türkmenlerin canımızdan, ciğerimizden olmaları değil sadece, aynı zamanda Irak'ın en mazlum toplumu olmalarıdır. Yoksa, bütün insanlık şahidimizdir ki biz, birlikte yaşadığımız toplumlarla aramızda bir ayrılık-gayrılık gözetmeyiz.  

Ama zalim-mazlum farklılığını da gözetmeyelim mi?  

Evet, Türkmenler Irak'ın en mazlum toplumudurlar. Dün olduğu gibi bugün de Irak'ın bütünlüğünden yana olmuşlardır.  

Bu birlik-bütünlük sevdalıları, Baasçıların keyfi idamlarına, bölücü çetelerin zulümlerine maruz kalmışlardır. Şimdi de uygun görüldükleri muamele, yeni Irak güçleri ve işgalci koalisyon güçlerince katledilmektir.     

Irak Türkmen Cephesi'nin Türkiye Temsilcisi Ahmet Muratlı, NTV'ye yaptığı açıklamada, ABD güçlerinin teröristlere yönelik operasyonlarının tüm Tel Afer halkına yöneldiğini ve ateş altında kalan Türkmenlerin, kentten göç ettiklerini bildiriyor.  

Çatışmalar nedeniyle kasabadan kaçabilen halk, geceyi yerleşim bölgelerinin dışında geçiriyor. Giriş çıkışların yasaklandığı Telafer'e ambulansların gelmesine de izin verilmiyor. ABD helikopterleri kasabayı bombalarken, halk Telafer'in 1 km dışında çaresiz bekleyişini sürdürüyor. Yasağa rağmen kasabaya yaklaşan insanlara ise ateş açılıyor. ABD ve Irak kuvvetlerinin yürüttüğü operasyonlara, "peşmerge" denilen çeteler de katılıyor.  

Bütün bunlara rağmen Türkmenler, hala Irak'a bağlıdırlar. Irak Türkmen Aşiretler Birliği Başkanı Abdülhamit Beyatlı, "Bir çok insan evlerini terk etti. Irak Hükümeti başta olmak üzere herkesten yardım bekliyoruz" diyor.  

Sokaklarda kaldırılamayan cenazeler, ulaşılamayan yaralılar ve henüz hayatta olanların üzerlerine çevrili, ölüm kusan namlular.   

ABD'ye göre kent, Irak'a sızan yabancı savaşçıların üssü haline geldi. Telaferliler ise bir haftayı aşkın süredir devam eden çatışmalarda asıl sivillerin öldüğünü söylüyor.  

Böyle bir durum, bizim bölücü eşkıyayla savaşmamız sırasında, PKK/KADEK örgütünün üssü haline gelen küçücük bir mezrada bile olsaydı, başta ABD olmak üzere "insan hakları savunucusu" batılılar ne derlerdi acaba? Hay Allah ne çabuk unuttum Biz bu soruyu soramazdık değil mi?  

   Irak Mağdurlar ve Şehitler Derneği Başkanı Yaşar Cengiz "Türkiye'ye sesleniyorum, gelip bölgede incelemeler yapsınlar. Kasabamız yerle bir olmuş durumda. Kasabayı terk eden kadın ve çocuklar çöllerde yaşıyor" diyor.  

Ve bölgeye yönelik hiçbir siyaset geliştirememiş olan Türkiye, "olayları kaygıyla izliyor".  

Ve yönetimimizin en tepelerinde, iki çok ciddi mesele tartışılıp duruyor:  

Başörtüsü ve zina meseleleri.  

Sade vatandaşlar olarak bizler ise, çok üzülüyor ve çok utanıyoruz, çok.