Yıl 1914. Osmanlı Devleti'nin başında Sultan Reşat bulunmaktadır. Hükümet İttihat Terakki Partisi'nin elindedir. Enver-Talat-Cemal üçlüsü ve Alman Genelkurmayı, düzenledikleri bir planla, 29 Ekim de Rus limanlarını gereksiz yere bombalatmışlar ve Osmanlı Devleti'ni bir oldubittiyle Almanlar’ın yanında I. Dünya Savaşı’na sokmuşlardı. 

Çanakkale, Kafkasya, Filistin, Mısır, Hicaz, Irak, Yemen, Makedonya ve Galiçya savaş alanı olmuştu. İngiltere, Fransa ve Rusya kara ve deniz askerleriyle, ordu ve donanmalarıyla bir kere daha çullanıyordu. Ama bu sefer Osmanlı’yı tarih sahnesinden silmek üzere geliyorlardı. Böylece, Halife'nin “mukaddes toprak” dediği Osmanlı mülkü dört bir yandan tecavüz ve taarruz altındaydı. Yozgatlı Başçavuş Rıfkı’nın, Kilisli Abdullah Çavuş’un, Bursalı Nurullah oğlu Ali'nin, Erzurumlu Onbaşı Lütfi'nin ve daha binlerce ana kuzusu on beşli Osmanlı kahramanının kanlarıyla sulanmış topraklardan bir bölümü de Galiçya idi. 

Batı’ya yürüyüşün yol güzergâhı Galiçya, I. Dünya Savaşı yıllarında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir eyaletidir. Doğusunda Rusya'ya bağlı Podolya, Beserabya ile Bukaovina Eyaleti, kuzeyinde Rusya'ya bağlı Polonya, batısında Silezya, güneyinde Karpat Dağları ve Macaristan vardı. Yüzölçümü 80 bin kilometrekare idi. Podolya yaylasının bir kısmını ve Karpat Dağları’nın kuzey kısımlarını içine alan Galiçya arazisi, genel olarak engebeli ve yüksek, dağları az bir yayla gibiydi. Galiçya'daki iklimin sertliği ve bütün bölgelerin mevsim yağışlarını alması dolayısıyla savaşa şartlarında özel donanım ve gereçlere ihtiyaç vardı. 

Galiçya halkının çoğunluğu Lehçe, bir kısmı Ukraynaca- Rutence, kalanları ise daha başka dilleri kullanıyordu. Doğu Galiçya'da Ukraynalılar, batıda Lehler çoğunluktaydı. Yüksek tabaka, şehirlerde ticaretle uğraşanlar ile Musevilerden oluşuyordu. Galiçya adi, 1144'te Rus Prensi Vladimirko tarafından kurulmuş olan Halitch - Galitch şehrinin isminden türemişti. Osmanlılar, fethettikleri bölgelerin halklarına kendilerine göre isimler vermişlerdi. 

Avusturyalılar’a Nemçe, Polonyalılara Leh, Macarlar’a Beç gibi... Galiçya bölgesinin asil unsurunu oluşturan Lehler ile ilk siyasi münasebetlerimiz Çelebi Sultan Mehmet zamanında başlamış, Osmanlı bayraklarının gölgesi II. Beyazıt zamanında Lehistan toprakları üzerine düşmüş, akıncılarımız Kanuni döneminde Galiçya topraklarında at koşturmuşlardı. XVI. Yüzyıl sonlarında tamamen Osmanlı himayesine girdi Lehistan. XVII. Yüzyıl sonlarında ise güney toprakları doğrudan Osmanlı tarafından yönetildi. Bu uzun hâkimiyet dönemi Leh kültüründe derin izler bıraktı. 

“Büyük” olma sorumluluğu bilinci ile Osmanlı, hem Macarlar’ı hem de Lehlileri Avusturya ve Rusya'ya karşı korumak için tarih boyunca büyük fedakârlıklarda bulundu. Özellikle Ruslar, Balkanlar’ı ve bu arada stratejik önemi büyük olan bu toprakları ele geçirmek için sürekli uğraşıp durmuştu. Lehliler, bağımsızlıkları ve milli benliklerinin devamı için Osmanlı’ya karsı duydukları minneti su sözleriyle dile getirmişlerdi: 

“Bizim hürriyetimiz, Türk atları Vistül Nehri’nden su içtikleri müddetçe bakidir.” 

Cihad -ı ekber çağrısıyla Galiçya'da çarpışan ve şehit düsen 15 bin evladımız, Vistül Nehri’nde atlarını sulayan atalarına layık kahramanlıklar gösterdiler. Ceddimizin “İslâm memleketi” kıldığı toprakları savunmak için şehit oldular. 15 bin vatan evladı o topraklara düştü Galiçya, en az Çanakkale kadar şeref tablomuzdur. Bitti, tükendi denilen Osmanlı, Çanakkale'de nasıl İngiliz ve Fransızlar’a tarih boyunca unutamayacakları bir hezimet yaşattıysa, Galiçya'da da tüm olumsuz şartlara rağmen Ruslar’a yenilginin acısını tattırmışlardı. 

Galiçya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kurulusundan, İttifak Devletleri'nin I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgilerine kadar, Avusturya tacına bağlıydı. Ve bu imparatorluğun bir eyaletiydi. I. Dünya savaşı başladığı zaman, Galiçya' ya göz koymuş bulunan ve uzun zamandır gizli ajanları vasıtasıyla hazırlık yapmış olan Rusya, 1914 Eylül’ünde Doğu Galiçya' yı işgal etmiş, 1915 Mayıs’ında ise Alman ve Avusturya hücumu karşısında çekilmek zorunda kalmıştı. 

I. Dünya Savaşı sırasında müttefiklerimize yardım için asker gönderdiğimiz Galiçya Cephesi’nde, 33 bin asker ve subaydan meydana gelen 15. Kolordumuz 15 bin şehit ve yaralı vermişti. Ruslar’a karşı savaşan ordumuz, her türlü imkânsızlığa rağmen kahramanca çarpışmış ve üzerine düsen görevi layıkıyla yerine getirmişti. Ne var ki, I. Dünya Savaşı’nın, aralarında bizim de bulunduğumuz müttefik devletler cephesinin yenilgisiyle sonuçlanması, genel sonucu değiştirmemişti. 

Kısacası; Çanakkale'de, Sina'da, Yemen'de, Kafkasya'da bizlerden Fatiha bekleyen şehitlerimiz kadar şerefle ve rahmetle anılmayı hak eden, isimleri ve hizmetleri tarihin tozlu sayfaları arasında kalmış, vefasız nesiller tarafından unutulmuş Galiçya kahramanlarını da hatırlamamız gerekiyor.