Sporun hiçbir yerinde olmaması gereken üç şey sanırım, doping, şike ve bahis olmalı.

Sakın, “Mübarek bayram gününde nereden aklına geldi bu konu?” demeyin. Çünkü, sporun hangi branşına, neresine elinizi nereye atsanız altından bu üç illetin çıktığını görüyorsunuz. Gün geçmiyor ki, doping, şike ve bahis skandalları patlamasın. 

Şikenin nasıl bir dert, ne kadar ağır bir bela olduğunu son beş yılda çok iyi anladık herhalde. Toplumun tamamına yakınının tutkuları arasındaki futbolun nasıl kirlendiğini, nasıl kirletildiğini ve suların nasıl bulandırıldığını ülkece yaşayıp gördük. ‘Havası kaçmış gazoz’ haline dönüştüğünü, tiryakisi olduğumuz keyiften uzaklaştığına yakın bir biçimde tanıklık ettik.

Aslına bakıldığında, spor tarihinin çok çok esiklerine kadar gidiyor şikenin izleri. Ancak yakın zamana geldiğimizde bu işin artık cılkının çıktığını ve ucunun bucağının gelmediğini görüyoruz. Dünyanın hemen her yerinde, spor tarihçileri, zaman zaman ‘hatır şikeleri’nin yapıldığını bazen bu hatır şikesi karşılığında hediyelerin verildiğini söz ederler. Lakin, günümüze geldiğimizde, dünyada birçok insanın haritada yerini bile işaret edemeyeceği ülkelerde (Vietnam, Angola, Sri Lanka vb.) dahi, mevcut koşullar içinde şikenin yapıldığı biliniyor.

Şikenin, sulandırılmışı olan teşvik te aynı kategoride kuşkusuz. Ha, “Bana yenil sana şunu vereyim” demişsin, ha, “Şunu yen sana bunu vereyim” demişsin. Değişen hiçbir şey yok. ‘Hoca Ali’, ‘Ali Hoca’ misali…

Doping… Adı bile sinirlerimi altüst edip, midemi bulandırıyor. Emek hırsızlığından, kahpelikten başka bir şey değil. Haksız bir biçimde, elde edilen hiçbir başarı insanı mutlu etmemelidir. Hiç kimse, hak edilmemiş bir başarıya el uzatmamalıdır. Üstelik bu doping illetinin, insan sağlığına verdiği zararlar net bir biçimde ortaya konmuşken, bu işi yapanların Allah layığını versin diyorum. Bir de bu işi, neredeyse milli bir görev şuuruyla, sistematik bir biçimde yapan Rusya gibi ülkeler olduğunu düşünmek bile tanımlanamaz felaket…

Veee, bahis… Mazisi çok olmayan bir musibet daha. Spor Toto’dan başka legal futbol bahis oyunu bilmeyen bir topluma, enjekte edilen gerçek bir zehir.

Dünya coğrafyası üzerinde her yöreye bulaştırılan ve kesinlikle aşısı olmayan bir virüs...

7’den 77’ye, büyük bir çoğunluğun içine çekildiği tam bir felaket girdabı. Üstüne üstlük, legalleştirilerek sözüm ona, kaçağın kontrol altında tutulduğu iddia edilen, tam bir facia odağı…

Kısacası, altına konan tüm bu dinamitlere rağmen başarı beklenen bir spor dünyası…

Tam burada, sık sık aklıma gelen ve yeri geldiği her an da yazmaktan keyif aldığım, Atatürk’ün, “Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözünü söyleyerek nokta koyayım dilerseniz. Ulu önder, sporda bile, neredeyse bugünleri görüp mesajlarını o günlerden vermiş değil mi?..

Hayırlı bayramlar.