Aldığı kararlar her zaman arzulanan, beklenen sonuçları vermemiş olsa da MHP, siyasi tarihimizde önemli roller oynamış bir partidir. Oy oranı yüksek olmasa da, siyasi tablonun oluşumunda ve gelişmelerin yön bulmasında her dönemde belirleyici bir ağırlığı olmuştur. Türkiye’yi ve halkının politik bilinç düzeyini bilenlerin her hükümet denkleminde MHP faktörünü dikkate almaları gerekir. 
MHP’nin, daha doğrusu MHP Lideri Bahçeli’nin koalisyon ve erken seçim konusundaki tutumu değişik yorumlar yapılmasına neden oluyor. 
Kafalar karışık, ama Bahçeli’nin yapmak istedikleri o kadar da sır değil. MHP Lideri, Ak Parti’nin bugüne kadar izlediği ve asla onaylamadığı politikaların olumsuz sonuçlarına ortak olmak istemiyor olabilir. 
İktidara ortak olma şansı yüksek olmasına rağmen, bu şansı CHP’ye ikram eden Bahçeli, Ak Parti’yi, izlediği politikaların olumsuz sonuçlarıyla başbaşa bırakmak istiyor da olabilir. 
MHP, Meclis Başkanı seçimlerindekine benzer bir taktikle, oylamaya katılmayarak, Ak Parti’nin yeni bir seçim heyecanı yaşamadan tek başına hükümet kurmasının önünü de açabilir (güven oylamasında 276 şart değil). Kuşkusuz, bu kararın uygulaması toplumda şok etkisi yaratacaktır. Bahçeli, toplumun her kesiminde sorgulamaya neden olacak bu kararının gerekçelerini millete daha kolay anlatmasını sağlayacak koşulların oluşmasını bekliyor olabilir. 
Gordiyon’un düğümünü çözecek kılıç bu kez de MP’nin, daha doğrusu MHP Lideri Bahçeli’nin elinde.  
M. KEMAL SALLI
Dikkatinizi çekmiştir, 7 Haziran seçimlerinden bu yana partiler arasında süregelen koalisyon oluşturma ve hükümet kurma pazarlıklarından dışarıya yansıyan görüntü, Ak Parti’nin hükümet kurmaktan çok, belli bir amaca yönelik olarak zaman kazanma arayışında olduğudur. Cumhurbaşkanı ve Ak Parti kurmayları hergün anket yaparak HDP’ye ve MHP’ye kaptırdıkları oyları ne ölçüde geri çağırabileceklerini görmeye çalışıyorlar. 
Koalisyon, erken seçim ya da MHP’li bir başka sürpriz formül.. Ak Parti’nin en kısa zamanda kararını vermesi gerekiyor. Türkiye’nin zaman kaybetme lüksü yok; çok vahim sonuçlar doğurabilecek arayışlara biran önce nokta konulması gerekiyor. 
7 Haziran seçim sonuçlarını değerlendiğimiz “Sandıktan Çıkan Tehlikeler” (03.07.2015) başlıklı yazımızda, bu sonuçlar çerçevesinde siyaset pratiğinin Ak Parti ile MHP ortaklığını gündeme getirmesinin sürpriz olmayacağını belirterek şöyle demiştik: 
“Seçim sonuçları Türkiye’nin önüne çözümü çok zor, ama ertelenmesi, görmezden gelinmesi mümkün olmayan üç büyük problem koymuştur: ekonomik kriz, Kürt sorunu/çözüm süreci ve Suriye/Kürt Koridoru… Bunların bileşkesi de güçlü hükümet sorunudur.”
Ülkenin önündeki sorunlarına çözüm üretecek bir hükümete acilen ihtiyacı var, ama partiler arası görüşmelerden bugüne kadar ciddi bir hükümet modeli çıkmadı. Koalisyon ya da dışardan destekli bir azınlık hükümeti için MHP’nin desteğine ihtiyaç var. Ak Parti ile CHP arasında haftalardır sürdürülen görüşmelere bakmayın siz, Meclis Başkanı seçiminde uğradığı hezimetten sonra, Kılıçdaroğlu’nun Davutoğlu ile koalisyon hükümeti kurma şansı zaten kalmamıştı. “Türkiye’de Meclis başkanına verilen oyların rengi, olası bir koalisyonun yapısını da belli eder”, denilir.  Bu nedenle, siyaset tarihimizin inceliklerini çok iyi bilen Deniz Baykal da, Ak Parti ile CHP arasında sürdürülen nafile turları şöyle değerlendiriyor: “Tiyatro!”
Anayasa’ya göre 63’üncü hükümetin 45 gün içinde kurulması gerekiyor. Koalisyon pazarlıkları sil baştan.. Ardından nafile turlar.. Olmadı, Kasım 2015’te erken seçim.. Peki, bütün dünya ülkelerinin yakından izlediği Türkiye’nin zaman kaybetmeye, belirsizlik süreci yaşamaya tahammülü var mı?” 
TÜRKİYE’DEKİ SEÇİM SONUÇLARI TÜM DÜNYAYI İLGİLENDİRİYOR
“Küresel aktörlerin uluslararası hegemonya rekabeti nedeniyle Cehennem çukuruna dönüşen Ortadoğu’da, Türkiye’nin, küresel aktörlerin paylaşım savaşından etkilenmemesi mümkün değildir. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, Ortadoğu siyasi haritasını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek için bölgeyi kan gölüne dönüştüren küresel sistemin, Türkiye’deki seçim sonuçlarına ilgisiz kalması elbette düşünülemezdi. Nitekim, Obama yönetimine yakınlığı ile tanınan Amerikan İlerleme Merkezi (CAP) adlı stratejik araştırmalar kuruluşu da, seçimlerden çıkabilecek sonuçlara göre Türkiye’nin olası davranışlarına ilişkin yol haritaları çalışmaları yayınlamış, olası koalisyon seçeneklerinden söz etmişti.
MHP Lideri Bahçeli, Meclis Başkanı seçimi öncesinde, “Ben koalisyonda yokum” diyordu, ama CAP’ın Türkiye Uzmanı Michael Werz imzasıyla yayınlanan raporda Ak Parti’nin MHP ile hükümet kuracağı söyleniyordu. Hatırlayacaksınız, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de, “Vatandaş olarak söylüyorum, Ak Parti-MHP koalisyonu daha kolay görünüyor” demişti. 
Ağzımızdan yel alsın, ama Suriye’de meydana gelebilecek istenmeyen gelişmeler nedeniyle, Ak Parti-MHP koalisyonunun bir “savaş hükümeti” bağlamında gündeme gelmesi her zaman mümkündür. Nitekim, Meclis Başkanlığı seçimi sonucunu değerlendiren CHP lideri Kılıçdaroğlu, MHP’nin tutumu nedeniyle tarihi bir fırsatın kaçırıldığını söylerken, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da, “Başkanlık MHP eliyle AKP’ye teslim edildi. Koalisyon seçeneği de bu hatta yürüyor” diyordu.”
BAHÇELİ GORDİYON DÜĞÜMÜNÜ ÇÖZMEYE Mİ HAZIRLANIYOR?
 “…Seçim sonuçlarını herkes kendi siyasi görüşü çerçevesinde değerlendirdi, yorumladı. Ak Parti’nin tek başına hükümet kuramayacağı gerçeğinden hareketle çeşitli koalisyon örnekleri öneriliyor, tartışılıyor. Gazetelerimizin çoğu seçim sonuçlarını, “Sandıktan Koalisyon Çıktı” manşetiyle değerlendirmişti; fakat, Meclis başkanı seçim turları bazı koalisyon hesaplarını dinamitleyecek şekilde sonuçlandı. Son turda MHP geçersiz oy kullanınca, Ak Parti adayı İsmet Yılmaz Meclis Başkanı oldu; CHP cephesinde büyük bir şok yaşandı.” 
“…Düne kadar iş çevrelerinin dayattığı Ak Parti-CHP ortak hükümetine oldu-bitti gözüyle bakılıyordu, ama Meclis başkanlığı seçimlerinde MHP’nin oy pusulasına kendi adaylarının adını yazarak geçersiz oy kullanmaları, koalisyon olasılıklarına yeni ufuklar açmış oldu.”
3 Temmuz tarihli “Sandıktan Çıkan Tehlikeler” başlıklı yazımızdan alıntıladığımız bu satırlarda da vurguladığımız gibi, seçim sonuçları geniş tabanlı bir koalisyon öneriyordu, ama köklü bir koalisyon kültürü olmayan Türkiye’nin seçim pratiği, ülkenin sorunlarını sırtlayacak güçlü bir koalisyon formülüne şans tanımıyordu. 
Peki, seçim sonuçlarının önümüze koyduğu sorunlar nelerdi ve ne yapmamız gerekiyor?
Seçim sonuçlarının Türkiye’nin önüne koyduğu çözümü çok zor, ama ertelenmesi, görmezden gelinmesi mümkün olmayan ekonomik kriz, Kürt sorunu/çözüm süreci ve Suriye/Kürt Koridoru ve bunların bileşkesi de güçlü hükümet sorunları nasıl çözülecek?
MHP SİYASİ TARİHİMİZDE ÖNEMLİ ROLLER OYNAMIŞ BİR PARTİDİR
Ak Parti-CHP koalisyonundan umut yok. Cumhurbaşkanı ve Ak Parti kurmayları hergün yapılan anketleri dikkatle değerlendiriyorlar. Ak Parti 276’yı yeniden yakalayabilecek bir oy potansiyelini yakaladığına inanırsa, Kasım’da erken seçime karar verebilir. Fakat anketler bu konuda umut vermezse ve HDP’nin daha da güçlendiğini ortaya koyarsa, o zaman, 3 Temmuz tarihli yazımızda sözünü ettiğimiz “kehanet” yani MHP’li formül gündeme gelecektir. 
 Aldığı kararlar her zaman arzulanan, beklenen sonuçları vermemiş olsa da MHP, siyasi tarihimizde önemli roller oynamış bir partidir. Oy oranı yüksek olmasa da, siyasi tablonun oluşumunda ve gelişmelerin yön bulmasında her dönemde belirleyici bir ağırlığı olmuştur. Türkiye’yi ve halkının politik bilinç düzeyini bilenlerin her hükümet denkleminde MHP faktörünü dikkate almaları gerekir. 
Ülkenin seçmen yelpazesi ile seçim sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, ortaya çıkan tablonun, sonuçta son sözü MHP’ye verdiği gerçeği gözardı edilmemelidir. MHP’nin, Osmanlı’nın çöküş döneminde Balkan faciası gibi büyük mağduriyetler yaşamış, vatan ve milletin bölünmez bütünlüğü konusunda çok duyarlı olan ailelerin uzantısı olan seçmen tabanı, partinin kararlarında her zaman etkili olmuşlardır. O nedenle, Ak Parti ile CHP arasında, “Türkiye’de Meclis başkanına verilen oyların rengi, olası bir koalisyonun yapısını da belli eder” gerçeğini haklı çıkaran nafile turlar sürdürülürken, gözler hep MHP’de ve Bahçeli’de olmuştur. 
……………
Ülkenin tehlikeli boyutlara ulaşan kutuplaşma ve gerilim ortamında yapılacak bir seçim düzeltmesinin siyasi tabloyu ne ölçüde değiştireceğini kestiremeyiz. Üstelik, taşımalı sistem uygulansa bile, PKK’nın seçimlere müdahil olma girişimlerinden dolayı,  Doğu illerinde kutuplaşma ve gerilimin artma olasılığı oldukça yüksektir.
Siyasi belirsizliklerin öncelikle ekonomiyi çok olumsuz etkilediği bir süreçte MHP, yine ülkenin geleceğini belirleyecek bir parti olarak öne çıkıyor. Taşımalı sistem uygulansa bile, erken seçim emanet oyların eski sahiplerine dönmelerini sağlayamayacaksa, mevcut siyasal yapıyı değiştirmeyecekse, o zaman ne yapılması gerekiyor? 
MHP, Ak Parti ile koalisyona “evet” dese ya da güvenoyu yoklamasının yapıldığı oturuma katılmasa, Türkiye’nin hükümet sorunu kısa sürede çözülebilir. 
Şimdi yanıtını bulmamız gereken soru şu: Ak Parti kurmayları, hergün yapılan anketlerden, “erken seçim mevcut siyasi tabloyu değiştirmez” gibi bir izlenim edinirlerse ve seçime gitmeden iktidarlarını sürdürecek bir formül arayışına girerlerse, MHP Lideri Bahçeli böyle bir formülün hayata geçirilmesine destek verir mi?  
BAHÇELİ, ALDIĞI RADİKAL KARARLARLA TAHMİNLERİ ALTÜST ETMİŞ BİR LİDERDİR
Siyaset pratiği ne ölçüde izin verir bilemeyiz, ama MHP Lideri Bahçeli’nin siyasi geçmişinde aldığı radikal kararlarla tahminleri altüst ettiği bilinen bir gerçektir. Hatırlanacağı gibi Bahçeli, partisi Ecevit Hükümeti’nde koalisyon ortağı iken (DSP, ANAP,MHP), ABD’den ithal Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş’in erken seçim önermesine “Hodri Meydan” demiş ve yapılan seçim sonrasında MHP Meclis dışına savrulmuş ve Ak Parti’nin Türk siyaset sahnesine çıkmasının önünü açmıştı (2002). Bu yıl yapılan Meclis Başkanı seçimlerindeki tutumu nedeniyle de, başkanlığın Ak Parti’ye altın tepside sunulmasına neden olmakla eleştirilmişti.
Bahçeli, Ortadoğu siyasi haritasının yeniden şekillendirildiği bir kritik süreçte, ülkesinin hükümetsiz kalmasını elbette istemez. Fakat, 2002’de verdiği kararla partisinin Meclis dışına savrulmasına, bu yıl yapılan Meclis Başkanı seçimlerindeki tutumu nedeniyle de, başkanlığın Ak Parti’ye altın tepside sunulmasına neden olmakla eleştirilen Bahçeli’nin bazı koşulların oluşmasını beklediği anlaşılıyor. 
MHP lideri Bahçeli düne kadar, “Koltuk merakıyla ne ilkelerimizden cayarız ne de makam mevki tutkusuyla inançlarımız pazarlık konusu yaparız” diyordu, ama Meclis Başkanı seçimlerindeki Ak Parti adayı İsmet Yılmaz’ın MHP’nin dolaylı desteği ile seçilmesi CHP kulislerinde şok yaşanmasına neden olmuştu. Bu sonuç, Ankara kulislerinde çok çetin ve değişik boyutları olan pazarlıklarının yapıldığını ortaya koyuyordu. 
İçinde bulunduğumuz bölgesel ve küresel konjonktürde yapılacak bir erken seçim mevcut siyasi yapıyı değiştirmeyecekse, ülkenin huzuruna, birliğine bir katkı sağlamayacaksa, nafile turları biran önce noktalayıp ülkenin kaderini üstlenecek bir hükümet formülüne yoğunlaşmak mecburiyetindeyiz. 
2. Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’yı yakıp kavuran siyasi olgunluktan yoksun ideolojik ve siyasi çatışma ikliminden uzaklaşarak, toplumu kutuplaştıran sorunlara çözümler ve toplumun huzurunu sarsan gerilimi ve terör saldırılarını bitirecek formüller üretmek zorundayız.
İçeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler Türkiye’nin huzurunu, birliğini, bütünlüğünü tehdit eden bir grafik çizerken, mevcut siyasi tabloyu değiştirmek amacıyla yapılacak bir erken seçim zorlamasının ekonomiyi rayından çıkarma olasılığı da gözden uzak tutulmamalıdır.  
AK PARTİ’NİN “SEÇİMSİZ İKTİDAR” FORMÜLÜ MÜ?
MHP’nin, daha doğrusu MHP Lideri Bahçeli’nin koalisyon ve erken seçim konusundaki tutumu değişik yorumlar yapılmasına neden oluyor. 
Kafalar karışık, ama Bahçelinin yapmak istedikleri o kadar da sır değil. MHP Lideri, Ak Parti’nin bugüne kadar izlediği ve asla onaylamadığı politikaların olumsuz sonuçlarına ortak olmak istemiyor olabilir. 
İktidara ortak olma şansı yüksek olmasına rağmen, bu şansı CHP’ye ikram eden Bahçeli, Ak Parti’yi, izlediği politikaların olumsuz sonuçlarıyla başbaşa bırakmak istiyor da olabilir. 
MHP, Meclis Başkanı seçimlerindekine benzer bir taktikle, oylamaya katılmayarak, Ak Parti’nin yeni bir seçim heyecanı yaşamadan tek başına hükümet kurmasının önünü de açabilir (hükümet kurulmasında 276 şart değil). Kuşkusuz, bu kararın uygulaması toplumda şok etkisi yaratacaktır. Bahçeli, toplumun her kesiminde sorgulamaya neden olacak bu kararının gerekçelerini millete daha kolay anlatmasını sağlayacak koşulların oluşmasını bekliyor olabilir. 
Gordiyon’un düğümünü çözecek kılıç bu kez de MP’nin, daha doğrusu Bahçeli’nin elinde.  Türkiye’nin daha fazla hükümetsiz kalmaması gerektiğinin bilincinde olan Bahçeli, “Yeter!” deyip kılıcı indirir mi? Kesin bir şey söyleyemeyiz, ama Bahçeli’nin, “Koalisyon konusunda yalnızca elimizi değil, gövdemizi de taşın altına koyabiliriz” söylemini bu çerçevede değerlendirmek gerekir düşüncesindeyiz.