Dünyanın pek çok ülkesinde halkın bir kesiminin antimilitarist düşünce ve fikirlerin etkisi altında kaldığı ve bu fikirlerden oldukça etkilenen bazılarının da zaman zaman bu düşüncelerini yayma gayreti içinde oldukları görülegelmiştir. 20 nci yüzyılın bizim kuşağın da içinde yaşadığı ikinci yarısında, ülkemizde genellikle antimilitarist fikirlerin daha çok aşırı solcular arasında yaygın olduğu göze çarpardı. Antimilitarist düşünceleri her ne kadar sınırlamak mümkün değilse de, bu antimilitarist düşünce sahipleri askerliği, üretmeden devamlı tüketen, ülke ekonomisinin en büyük yükü olarak görürler, kısa sürede kalkınabilmek için ekonomi üzerinden bu yükün kaldırılması gerektiğini bilge tavırlarla anlatmağa çalışırlardı. 20 nci yüzyılın sonlarından itibaren antimilitarist düşünce ve fikirlerin bu defa aşırı sağcılar arasında daha yaygın olduğu, hatta bu düşünce ve fikirlerin, ordumuzu yıpratmak için alabildiğine ve açık açık kullanıldığını üzülerek izlemekteyiz. Özel Kuvvetlere mensup iki subayın komutanlıkça aldıkları bir görevi ifa ederken bir suikast ile suçlanmaları üzerine antimilitarist düşünce ve fikirler birden öne çıktı. Herkes eteğindeki taşları döktü, insafsız ve ölçüsüz saldırılar alabildiğine devam etti. Neler söylenmedi, neler! Ordumuz, disiplinsizlikle özdeşleşen yeniçeri ocağına benzetildi. Derhal lağvını isteyenler çıktı. Görevli hakimin zehirleneceği, hatta takip edildiği iddiaları ortaya atıldı. Askeri makamların gerçekleri gizlediği, hatta birçok kanunsuz olayların Ordu tarafından yapıldığı imaları ayyuka çıktı. Hatta birçok PKK eylemlerini bile TSK’nin sırtına yüklemeye çalışanlar görüldü. Tarih; barışın rehavetine kapılan, bütün ortak ve yüce değerleri aşındıran, ordularını iş yapamaz hale getiren milletlerin acı sonları ile doludur. Bu nedenle ilk çağlardan beri milletler bir hükümet yönetiminde teşkilatlanarak “devlet”i meydana getirmişler ve bu devlete öncelikli olarak; halkının güvenini sağlamak, o’nu refaha kavuşturmak ve bekasını temin etmek görevlerini vermiştir. İşte devlet bu öncelikli görevler için birçok teşkilatlar yanında, ta baştan beri önce ordusunu kurmuştur. Ordu o devletin ve halkın güvenliğini sağlar, geleceğini teminat altına alır. Ordu halkın kutsal ve yüksek değerlerinin, egemenliğinin, dininin, diyanetinin, malının, canının koruyucusudur, bekçisidir. Ordu bu görevini savaşta bizzat savaşarak, barışta da caydırarak yerine getirir. Her ne kadar bugün moda olan deyim “komşularla sıfır problemli bir dış politika” ise de bu politikaların gücünün ülkenin, ülkenin gücü ile doğru orantılı olduğu unutulmamalıdır. Sayın Genelkurmay Başkanının son olaylar karşısındaki tutumu, TSK’nin hiç bir şeyi gizleme gayreti içinde olmadığının açık kanıtıdır. Hislerine hakim olamayanlar aksini de ifade etmiş olsalar bile, komutanlığın bu tutumu halkımızın TSK’ne güvenini ve TSK’nin halkımızın gönlündeki saygınlık ve itibarını artıracaktır.