Ankara savaşından önce Timur, Türk köylerini yakıp yıkan Ermeni çetelerini yakalayıp, huzuruna getirmişti.

Ermeni çetecilerine; "Öldürmek iyi midir ?" diye sordu. Korkudan cevap veremediler.

Timur devam etti; "İyi olmasa öldürmezdiniz. Bebedeki çocukları kıtır kıtır kesmezdiniz. Yapmaktan hoşlandığınız bir işin size de yapılması caiz değil midir? Kendinize iğneyi batırmadan başkasına çuvaldızı batırmamalıydınız. Mademki halt ettiniz, şimdi siz de çuvaldızın nasıl can yaktığını öğreneceksiniz." 

Timur emrini verdi. Teröristler onar kişilik gruplara ayrıldılar. Hepsinin başları iple bacakları arasına sıkıştırılmıştı. Gruplar çukurlara dolduruldu. Çukurlar dolunca üzerlerine tahta örtüldü. Tahtalar da toprakla kapatıldı. Timur, Türk’e zulmedenin sonunun bu olduğunu söyledikten sonra, tarihe yazılan şu sözleri söyledi;

"Bir gün tarihçiler bu yaptıklarımı biçimsiz kelimelerle yazacaklar ve beni ayıplayacaklardır. Fakat onlar kuru kamışı mürekkebe daldırıp akıllarına geleni çizenler 4 bin değil, 4 kere 100 bin değil, 400 bin kere 100 bin baldırı çıplağın bir Türk’ün aşık kemiğine değmeyeceğini bilseler ve benim yanmış Türk köyleri, kazığa vurulmuş Türk kadınları, duvarlara mıhlanmış Türk çocukları önünde ciğerimin nasıl yandığını sezseler biraz insaf ederler, beni kötülemezler!"

Şerafeddin Ali Yezdi, 15. yüzyılda İran'da yaşamış Farslı ünlü bir Timur Devleti tarih yazarıdır. Şerafeddin Ali Yezdi genç yaşta Yezdiyerlisi bir öğretmendi. Timur ve zamanının birinci el kaynağından biri Şerefüddin Ali Yezdî'nin "Zafernâmesi"dir. Eserinde Timur’u göklere yükseltmiştir. 

Timur, XV. asrın başında güçlü siyaseti ve üstün dirayeti sayesinde başkenti Semerkant olmak üzere büyük bir Türk Devleti’ni kurmuş, egemenlik alanını Horasan’dan Hindistan’a Bağdat’tan Kırım ve Moskova’ya kadar genişletmiş, hayatının son günlerinde Çin üzerine yürümüştür. Timur’un hedefine erişmesi için sık sık saf değiştirdiği, siyaset oyununu iyi becerip başardığı aktarılmıştır. Bozkır göçebe hayatı geleneğinin aksine saray hayatına önem veren Timur; başkent Semerkant’ı eşsiz mimari eserlerle dünyanın cenneti haline getirmiş, sarayını ilim, irfan ve medeniyetle süslemiş, fethettiği bölgelerden âlim, edip ve tarihçileri sarayına intikal ettirmiştir.