Efendim, geride bıraktığımız Kurban Bayramı nedeniyle, geçtiğimiz hafta sizlerle birlikte olmadığımız süreçte, spor dünyasının gündemini ağırlıklı olarak Almanya’da devam eden 2024 Avrupa Futbol şampiyonası oluşturdu. Bizim Çocuklar’ın da yer aldığı 24 takımın, dörderli altı gruptaki mücadeleleri içinde bulunduğumuz sıcak yaz günlerini daha bir katlanılabilir hale getirdi hiç kuşkusuz.
Portekiz, Çekya ve Gürcistan’la birlikte F Grubu’nda yer alan Montella yönetimindeki A Milli Futbol Takımımız ilk maçında futboluyla değil ancak, skoruyla gönülleri fethetti ve ilk maç programını lider tamamladı. Gürcistan önünde 3-1 kazanan takımımız, özellikle savunmada yaptığı hatalarla olumsuz sinyaller vermesine karşın, aldığı galibiyetle Portekiz'in karşısına çıktı. Gürcistan önünde gollerimizi atan Mert Müldür ve Arda Güler’in gollerindeki teknik ve estetik yalnızca bizi mutlu etmekle kalmadı. Mert Müldür’ün golü, busatırları yazdığım ana kadar turnuvanın en iyi golü olarak kayıtlara geçti. Arda Güler ise, gerek attığı gol, gerek ortaya koyduğu performans anlamında değerlendirildi ve Arda maçın oyuncusu seçildi. Burada durup şu soruyu sormak isterim. Düz mantıkla bakarsak, attığı mükemmel golüye Mert Müldür ve maçın oyuncusu Arda Güler’in bir sonraki
Portekiz maçında da da sahada olmasını beklemek normal değil mi?
Sanırım bu soruya 100 kişinin 99’u, “Evet” yanıtını verecektir.
Ayrıca, futbolun en basit ilkelerinden birisi, “Kazanan takım, sakatlık dışında değiştirilmez” uygulamasıdır. Ancak maalesef sayın Montella, Portekiz karşısında bu iki oyuncuyu kulübeye çekti. Sonuç ne oldu? 3-0 kaybettik. Tabi ki, yenilginin tek nedenini Arda ve Mert’in yokluğuna bağlamamak gerekir. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Montella’nın deplasmandaki Hırvatistan galibiyetiyle başlayan serüveni, Letonya ve 72 yıl sonra, hem de deplasmanda gelen Almanya galibiyeti sürecindeki kadro mühendisliğinin maçlar ilerledikçe geriledi.
Bakın sadece bir maç nedeniyle, adamı asmak değil amacım. Ancak, başarılı bir teknik adamın sahip olması gereken niteliklerden birisi, hatta en önemlisi kadro mühendisliği ve oyuncu grubuna turnuva psikolojisini aşılaması olmalıdır.
Dediğim gibi mesele sadece bir Portekiz yenilgisi değil. Tabi ki Portekiz’e yenildik diye, enseyi karartacak değiliz. Kaldı ki, Çarşamba akşamı (yarın) Çekya’dan alınacak bir puan dahi bizi grup ikincisi olarak gruptan çıkarır. Ayrıca, en iyi üçüncülerden de çıkmak mümkün. Hemen Şunu da ekleyeyim.
Ben bu turnuvada takımımızdan umutluyum ve yolumuzun daha da uzun olduğunu düşünüyorum.
Yineleyeyim, mesele tamamen bir durum değerlendirmesi ve mantık doğrultusundan uzaklaşmadan hareket etmek yani, Nasrettin Hoca misali; testi kırılmadan önlem almak…
Şimdilik bu kadarıyla yetinmek istiyor ve inşallah gelecek haftaki yazımızda,
‘Bizim Çocuklar’ ve Montella için mutluluk ve övgü dolu satırlar karalamayı umuyorum.
Hoşçakalın…