İstanbul’un efsanevi dolandırıcısı Sülün Osman’ı; gençleri bilmem ama bizim kuşaklar çok iyi bilir. Geçtiğimiz yüzyılın bu  ünlü dolandırıcısı kitaplara, filmlere konu olmuş, yaptıkları günümüzde de anlatılmaktadır.

İstanbul’da 1923 yılında dünyaya gelmiş; 1948 yılında ilk dolandırdığı da Fatih’teki ev sahibiymiş. 

II. Dünya Savaşının bitimini izleyen yıllarda İstanbul’a zengini ve yoksuluyla birlikte büyük bir göç başlamıştı. Kendilerini akıllı sanan, kolay para sağlamak isteyenlerden bazıları Sülün Osman’ın eline düşmüşler. Kısacası başkalarını avlamak isterken avlanmışlardı. Son derece düzgün konuşan ve karşısındakini ikna yeteneği olan Sülün Osman avlarını önce güzel bir lokantaya götürüp yedirip içirirmiş. Sohbeti koyulaştırdıktan sonra avının ne kadar paraları olduğunu kolayca öğrenirmiş. Ardından kaba tabirle söğüşleme faslı başlarmış.   

Sülün Osman’ın sattıkları ise son derece ilginçti; Taksim Meydanındaki saat, Galat Kulesi ve tramvay bunların başında geliyordu. Ayrıca bazı kamu binaların kiralamış veya onları da satmayı başarmıştır. Anlatılanlara göre tramvayı arka sahanlığında yaptığı pazarlıkla satmıştı. Tramvayı satın alanda vatmana Meserret Oteline tramvayı çek demiş ve o zaman dolandırıldığını anlamıştı.

Galata Köprüsünü satmaya çalışırken tesadüfen yakalanmış ve cezaevinde kendini bulmuştu..Cezaevinden çıktıktan sonra  Beyoğlu’nda kaldığı bir otelde 1984 yılında ölmüş ve kimsesizler mezarlığına gömülmüştür.

Günümüzde; Sülün Osman’a taş çıkartan yeni dolandırıcılarla hemen her zaman karşılaşmamız olasıdır. Sülün Osman gibi güzel konuşarak, karşılarındakileri kolayca kandırırken, teknolojinin bütün imkânlarını ileri düzeyde kullanıyorlar. Sohbet sırasında bir emniyet görevlisi onların teknolojisi bizlerden çok daha ileri diye yakınmıştı.

Günümüzde ortaya çıkan donanımlı dolandırıcılar Sülün Osman’a taş çıkartırcasına eğitimli eğitimsiz demeden insanları dolandırmaktadır. İçişleri Bakanlığı vatandaşları kendilerine polis ve savcı süsü verenlere itibar etmeyin diye ikazlarda bulunuyorlarsa da yine de onlarca insan telefonla dolandırılıyor. Nasıl temin ediyorlarsa ediyorlar; vatandaşların kimlik bilgilerini biliyorlar.  Büyük olasılıkla ileri teknolojileriyle bazı yerlere girerek bilgileri elde etmişler. Birçok yerde kimlik numarası isteniyor; örneğin kargocu bile size teslimat yapmadan önce kimlik bilginizi istiyor. 

Ellerinde kimlik bilgileri olan avlayacakları vatandaşlara telefonla polis amiri süsü vererek arıyorlar.  Öncelikle telefonu açanlara kimlik bilgilerini sıralayarak güven veriyorlar. Ardından o vatandaşla ilgili emniyetteki hayali bir takım suçlamalarda bulunuyorlar; Bazen PKK’’ya yardımda bulunmuşsunuz, bazen de bir olaya adınız karışmış, kimliğinle satış yapılmış diyorlar. Onun dışında akla gelmeyen suçlamalarla vatandaşları korkutuyorlar. Paniğe kapılan vatandaş ne yapacağını şaşırıyor, panikliyor,  bazıları kredi kartıyla ilgili bilgileri kuzu kuzu veriyor… Basından öğrendiğimize göre bazı üniversite öğretim üyelerinden bile korkudan dolandırıcılara para veya ziynet eşyası verenler oluyormuş. Yine basından öğrendiğime göre bir dönemin başbakanlarından biri de ünlü bir dolancı tarafından dolandırılmıştı.   

Bazen de Türkcell’in ismini kullanarak, bu yönde de dolandırılanlar da varmış…  

Dolandırıcıların kullandıkları taktiklerden birisi de karşısındakine evet sözcüğünü söylettikten sonra o sözcüğü konuşma içerisinde bir yere oturtarak banka kartının şifresini açtırıyormuş.  Bir zamanlar televizyonda evet hayır diye bir program vardı. Sunucu Erkan Yolaç bu iki sözcüğünü kullanmayacaksınız diyor ve ne yapıp edip o sözcükleri karşısındakine söyletiyordu. Anlaşılan dolandırıcılar ondan esinlenmiş olmalılar.

Kısacası günümüzün dolandırıcılarının (!)  hepsi birer harika! Çok güzel konuşuyorlar. İnsanı ikna ediyorlar ve arkalarında ise polis siren sesi de olmazsa olmazlardan…  

Şimdi düşünüyorum bugünün teknolojisi Sülün Osman’ın elinde olsaydı; acaba ne yapardı diye…