Süleyman Efendi Hazret’leri, herhangi bir tarikat kurmamıştır. Dernek, vakıf ve parti kurmak gibi, tarikat kurulmaz. Dolayısiyle, “Süleymancılık,” diye bir tarikat yoktur. “Süleymancılar,” diye de herhangi bir camia ve cemaat yoktur. İslam düşmanları tarafından yapıştırılmaya çalışılan, “Süleymancılık,” “Süleymanlı’lar,” yaftalamasını şiddetle ve nefretle redd’ediyoruz.

Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebe’sinden olmak, ilim tedris hususunda onun usûl ve metodunu ta’kip etmek, -ki, ilim tedris hususunda onun usûl ve metodu, “Ashabu Suffe,” usûl ve metodudur. Tarikat ve tasavufta meşrebi, Zikr-i Hafî yolunun, Peygamber’imiz salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimizden i’tibaren, Sıddık-ı Ekber an Zâti’L-athar radiya’llahu anh Efendimizden teselsül eden, bilahare, Muhammed Bahaüddin Şah Nakşibend Hazret’lerinin ismine izafeten, “Nakşibendiyye,” Üveysî olarak Nisbeti Ma’neviyye ile merbut bulunduğu, İmam-ı Rabbânî Müceddidi elf-i sanî Hazretlerine nisbetle, “müceddidiyye’”dir.- şereflerin en büyüğüdür. Haşâ!   bizler Süleyman alan satan bir grup muyuz ki, “Süleymancı, Süleymancılar,” denilsin, ya da bizler birbirimizi tanımayan, Oba mensupları mıyız ki, “Karakeçili’ler, Akdeveli’ler, Aktuğlu’lar, Sarıkeçili’ler,” gibi, kendimizi, “Süleymanlı’lar,” diye ta’rif edelim.

Haşâ! İslam dininde tarikat ve tasavvuf yokmuş! “Cehl’in bu kadarı sehl olmaz, tahsilsiz bu kadar cehl olmaz,” Tarikat demek, Allah’a vusûl-ulaşma yolu demektir. Tasavvuf ise, safileşme, kalbi, Ruh-u Melekî’yi, nurla tezyin, Nefs-i Emmare’yi terbiye ve tezkiye etmektir.

Allah’a ulaşan yollar, nefes alıp-veren mahlukatın, (yaratılmışların) sayısı kadar denilmiştir.

Zikr-i Hafî tarikati aliyye’si, bilahare, “Nakşibendiyye,” olarak tesmiye edilmiştir. Haz. Ebu Bekr es-Sıddîk radiya’llahu anh Efendimiz vasıtasıyla Resul-i Ekrem salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimize vasıl ve müstenid’dir.

Zikr-i Celî Tarikat-i aliyye’si, -ki, bilahare, Abdülkadir-i Geylanî Hazret’lerinin ismine izafeten, “Kadirîlik,” olarak tesmiye edilmiştir.- Hazreti Ali Kerreme’Allahu Vechehû Efendimiz vasıtasıyla yine Resûl-i Ekrem salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimize vasıl ve müsnenid’dir.

Süleyman Efendi Hazret’leri, Silsile-i Saâdât ve Silsile-i Zeheb meyanında unvanları, eş-Şeyh, ebu’L-Faruk, Süleyman Hilmi Silistrevî, (k.s.), el-Ma’ruf, bi TUNAHANI, Efendi Hazret’leri, Zikr-i Hafî Tarikat-i Âliyye’sinin, Tarikat-i Nakşibendiyye’sinin Silsile-i Saâdât ve Silsile-i Zeheb’nin 33.Halkası, Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medar Mürşid ve Müceddid’dir. Tarikat ve tasavvuf’ta Nisbet-i Sahîha ve teselsül esastır.

Camia’mız, hiçbir cihetle, F.E.T.Ö. Terör Örgütü’ne benzetilemez. F.E.T.Ö, terör örgütü’nün başı, A.B.D., Avrupa Birliği, Vatikan, Fener Rum Patriği, Dünya Kiliseler Birliği, Avanjelistler, Mon Tarikatı ve Türk-İslam düşmanı bütün şer kuvvetler tarafından desteklenmektedir. F.E.T.Ö. Haşhaşî’leri İslamî ilimler şöyle dursun, asgarî, Zarûrat-ı diniyye’lerini bile bilmeyen cühela takımıdır. Oysa ki, Camia’mız mensuplarından ekserisi İslamî-Şer’î ilimlere vakıf, geri kalanları ise, en azından, i’tikadı selîm, bihakkın, Zarûrat-ı diniyyelerine vakıf, her tür batıl inanç’lardan arî, i’tikatta, Mâtüridî, amelde Hanafî, ehl-i Sünnet akidesine sahip Müslümanlardır.

Süleyman Efendi Hazret’lerinin, muasırı, muhalif ve muvafık ulema arasındaki en ma’ruf unvanı, “Müteşerrî’,” yani şeriate çok bağlı olması, şeria’tten asla ta’viz vermemesidir. Camia arasından olduğu iddia olunan bazı kimselerden, Şer’i Şerife muğayir, sudur eden hususlar hakkında, bunlar, ya içimize sokulmuş ajan provatörlerdir, ya da aklını peynir-ekmekle yemiş, zaten kıt olan aklını kiraya vermiş meczuplardır. Camia’mız arasında asla böylelerine yer yoktur.

Her Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları gibi, Camiamız mensupları da, temel insan hakları, yaşama, iskan, inanç hürriyeti ve teşebbüs hürriyetine sahiptirler. Ticarî ve Sınâî faaliyetlerde bulunmak en tabi’î  haklarıdır. Camia’mız mensuplarının ticarî ve sınaî teşebbüsleri, alakalı mevzuat gereği Devletimizin kontrolü ve himayesi altındadır. Devletimize karşı bütün mükellefiyyetlerini yerine getiren, istihdama katkı veren, kendi çaplarında Türk Ekonomisine katkı veren bu teşebbüslere karşı çıkmak, en azından, en tabi’î insan haklarına karşı çıkmak demektir.

Yurt çapındaki ve gönül coğrafyamızda bulunan, yurt ve kurs’ların hamisi, vakıf ve dernekler, Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu Müdürlüğün bağlı bulunduğu siyasi otorite, dernekler İçişleri Bakanlığı, Sivil Toplumlarla İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından sürekli teftiş altındadırlar. Ayrıca yurtlar, Mülkî İdarî Amirliklerince, Kur’ân kursları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca sürekli olarak denetlenmektedirler.

Camia’mızda asla bir ruhban sınıfı yoktur. Her toplumda, asgarî günlük dünyevî ve zahirî işleri tedvirle vazifeli kimselerin bulunması tabi’î’dir. İki kişi bile bir yolculuğa çıksalar, menzil-i maksude salimen ulaşmak için içlerinden birisini yetkili kılarlar. Tıpkı bunun gibi, eşitler arasından birisinin bir adım öne çıkarılması, dünyevî, zahiri ve günlük işlerde ona itaat edilmesi asla onun “Layüsel vela yuhtî,” olduğunu göstermez. Herkesin, şahsı, sahip olduğu şirketleri hakkındaki tasarrufları, hata ve sevapları kendisini ilgilendirir ve kendisini bağlar.

Camia’mızın umumunu veya Şahs-ı Ma’neviyyesini alakadar eden bir hususta bir hata, halel ve zühul görülürse, Camia ileri gelenleri tarafından gerekli ikazlar yapılır.

Camia’mız, yerli, Millî, Vatanını seven, “Vatanı sevmenin imandan olduğunu kabul eden,” bu Aziz Millet’in bir ferdi olmaktan, Şehid’lerimizin kanlarıyla sulanmış bu mübarek toprak üzerinde yaşamaktan, gurur duyan, al bayrağımızın ile’lebed bu semalarda dalgalanması, şehadetleri dinimizin temeli olan ezanların minarelerden yükselmesi için canını vermeye hazır olan bir topluluktur. Aziz Milletimiz de buna şahid’dir. Böylesine bir Camia için, “Haricî bir İstihbarat örgütü tarafından kontrol ediliyorlar,” iddiası yakışıksız, şen’î bir iftiradır. Şiddetle ve nefretle redd’eder, tel’în ederiz.

Camia’mızın yurtlarında barındırılan tahsil çağındaki çocuklarımız, Devletimizin resmî okullarında okuyan, ekserisi dar gelirli vatandaşlarımızın çocuklarıdır. Yer yer, Devletimize “taşımalı eğitim hususunda da destek verilmektedir. Bu yurtlarımız, orta ve yüksek öğrenimde yüzbinlerce talebe’yi barındırmak suretiyle Devletimizin yükünü hafifletmektedir.

Bir yurt binasının inşa’sının sonra da idaresinin devlet bütçesinde neye mal olduğu dikkate alınırsa, bu yurtlarımızın Devletimiz için ne ifade ettiği kolayca anlaşılır.

Bu yurtlarda barındırılıp, Devletimizin muhtelif kademelerdeki okullarında tahsil gören genç’lerimizin, içki, kumar, şans oyunları ve her tür kötü alışkanlıklara, kısaca suça bulaşma nisbetleri sıfırdır. Bu yurtlarda barınıp hayata atılan insanlarımız, bıraknız, sanık-zanlı olarak, şahid olarak bile olsa karakollara da’vet edilmemiş, haklarında herhangi bir ta’kibat (kovuşturma başlatılmamıştır.

Son zamanlarda tedavüle sokulan, yok, Diyanet Rapor’uymuş, yok, internet ortamında köşe yazıları ve makalelermiş, bunların hiçbirisi, ne bilgiye ve ne de belge’ye dayanmaktadır.

Hepsi çok kolay cerh edilebilecek yalan, iftira ve buhtanlardan ibarettir. Başta Diyanet Rapor’u olduğu iddia edilen karga’ların bile güleceği garabetteki sözde Diyanet Rapor’u olmak üzere, bütün itham, yalan, iftira ve bühtanları cevaplandıracağız..