Hafızası güçlü ve mükemmelliğin detaylarda saklı olduğunu bilenlerin hatırlayacağı, sporu futbol ve biraz basketbol, biraz da voleyboldan ibaret sayıp neredeyse tüm diğer branşları yok var sayanların ise güç hatırlayacağı bir olay aşağıda okuyacağınız.
2011 yılında Avustralya eyaletinde gerçekleşen ‘Kimberley Ultra Maratonu’ sırasında yarış parkurunda çıkan orman yangınında vücudunun yüzde atmışından fazlası yanan atlet Turia Pitt, yaşanan bu facianın hemen sonrasında çok sayıda ameliyat geçirdi. Pitt, vücudunun ve yüzünün çeşitli bölgeleri için hala da birçok operasyona girmek zorunda.
Sözünü ettiğimiz yarışmayı organize eden Hong Kong merkezli Racing The Planet firması bu talihsiz durum sonrasında, Turia Pitt ve aynı şekilde ağır yanıklar alan bir diğer atlet Kate Sanderson'a eyalet mahkemesince, ‘sporcuların sağlığını korumak için yeterli tedbirleri almadığı gerekçesiyle’ suçlu bulunmuş 450 bin dolar tazminat ödemeye mahkum edilmişti. Ancak, Maraton öncesinde modellik yapan Pitt, yangının vücuduna verdiği zararı gidermek adına şu ana dek yaptırdığı operasyonlara yaklaşık üç milyon dolar harcadı. Ayrıca, hadiseden günümüze dek yaşadığı iş göremezlik de olayın üzerine eklenince, organizasyon firmasına dava açan Pitt’in avukatı firma ile on milyon dolarlık bir tazminat bedeli karşılığında anlaştı.
Yani kısacası, Pitt bu kaza nedeniyle Racing The Planet’ten tam on milyon dolar alma hakkını elde etti.
Kuşkusuz hiçbir insan sağlığına dair sorun yaşamak istemez. Ancak eğer böyle bir hadise başına geldiyse de bu olayı maksimum düzeyde lehine çevirebilmek adına da elinden gelen her şeyi yapar değil mi?
İşte bu olayda Turia Pitt, belki de yaşamı süresince hiçbir şekilde sahip olamayacağı bir servete de sahip oldu. Yinelemekte yarar var. Değme servet, dünyanın parası bile olsa, hiçbir sağlık probleminin ne bedeli ne de diyeti olabilir. Ancak dedik ya, eğer böyle bir yazgı varsa ve de engellenememişse, durumu 26 yaşındaki sporcu Turia gibi lehe çevirmek de var tabi ki.
Şimdi dilerseniz bu olay çerçevesinde konuya farklı bir noktadan bakalım; şayet bu kaza bizde, yani Türkiye’de yaşansaydı ne olurdu, neler olurdu?
Bakın olacakları, olabilecekle hemen bir çırpıda sıralayıvereyim.
Bir kere kesinlikle, etkinliği organize eden firma olaydan sıyırmak için akla gelebilecek her türlü hukuki boşluktan yararlanır ve işin içinden sıyrılırdı. Sıyrılamasa dahi, böylesine büyük bir parayı asla ödemezdi. Zaten böyle bir rakamı ceza olarak belirleyebilecek bir hukuk ve hukukçunun da olduğunu asla düşünmüyorum.
Hiç uzağa gitmeyelim; Bırakın sporu, ülkemizde iş yerinde sigortalı olarak çalışan işçinin değil kaza geçirip yaralanması, ölmesi bile kimin umurunda. Hangi patronu böylesine rakamları ödemeye mahkum kılıyor.
Soma faciasının tüm acılarını halen yaşamıyor muyuz? Yaşamını yitiren 302 canın hangisinin ailesine on milyon dolar tazminat ödenir sizce? Kaldı ki bir tarafta ölüm, bir diğer tarafta ise, kaza sonucu ağır yaralanma var. Ancak sonuçta yaşanan bir can kaybı değil. Hangi durum kötülerin içinde tercih edilebilir?
Konuşmaya geldiği zaman mangalda kül bırakmayan siyasetçilerin bana göre utanması gerek diye düşünüyorum. Bakın hangi rejimle, hangi yönetim rejiminde olursa olsun, asıl olan şeyin hiç tartışmasız insan öğesi olması gerekir. Bir devletin en önemli değeri, her şeyden önce sosyal devlet olabilmesidir. Meydanlara çıkıp, halkın karşısında eyyam ve hamaset dolu söylemler yapmak değildir siyaset ve devlet adamlığı. Tabi ki konuyu sadece siyaset ve siyasetçiye de mal etmemek gerek. Hukuk ve bağlı bulunduğu kanunlara da atfetmek gerek hadiseyi.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, mevcut kanunlarımızın da bu anlamda ‘güdük’ ya da ‘yetersiz’ olduğu bir gerçek. İşte tüm bunlar bir araya geldiğinde de, sosyal anlamda gelişmiş ülkelerle aramızdaki o fark ortaya çıkıyor. Bir tarafta yangında yaralanan sporcuya on milyon dolar tazminat verecek bir hukuk ve anlayış, bir diğer tarafta ise, neredeyse göz göre göre yaşamı hiçe sayılarak çalıştırılıp ölüme gönderilen insanımız ve Türkiye.
Ne dersiniz, daha fazla konuşmaya gerek var mı?