İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet DURAKOĞLU ile seçime günler kala 23 Haziran’ da yapılacak olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini detaylı bir şekilde konuştuk.  YSK tarafından iptal edilen ve tekrarlanacak olan seçim ile ilgili verilen kararın hukuki olarak yorumu, ‘’ Sandığa Sahip Çık’’ sloganı ile harekete geçen İstanbul Barosu’nun her sandığa bir  avukat  ve demokrasi nöbetlerinin neden tutulduğuna, YSK’nın iptal kararına karşı 49 baro tarafından ortak basın açıklaması yapılmasının temel amacı ve alınan ortak kararların değerlendirdik.

YSK tarafından iptal edilen 31 Mart İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi bir hukukçu olarak nasıl yorumluyorsunuz? 

Bize göre 31Mart Seçiminin iptal edilmesi için hiçbir hukuki gerekçe yoktur. YSK tarafından 06.05 2019 tarihinde açıklanan “gerekçesizlikle malul” gerekçeli karar, rakam kalabalığı ile gerekçe oluşturmaya çalışmıştır. Bu karar, Anayasa, yasa ve YSK’nın kendi içtihatlarına aykırı olarak alınmıştır. Kararın içine girerek hukuksal değerlendirmelere girişmeyi, hukuk ciddiyetiyle bağdaştıramıyorum.

YSK tarafından iptal ve yenileme yönünde verilen karar, demokrasimiz için çok ciddi bir tehdit konumundadır. Seçimlerin iptal edildiğinin açıklandığı andan itibaren, kazanan/kaybeden algısından uzakta kalarak yaptığımız değerlendirmede bu saptamayı yapmakta duraksamadık. Yaklaşımımıza temel olan düşünce şöyle beliriginleşiyordu: Sandık demokrasi için son derece önemli bir enstrümandır. Sandığın “seçme” özelliği kadar “değiştirebilme” özelliği de vardır. Asıl bu özelliği, demokrasinin iteneğidir. YSK kararı, sandığın değiştirebile özelliğini tümüyle ortadan kaldırmıştır. Açık deyişle sandık, “seçilmesi bekleneni” seçerse değerli, değiştirirse değersiz konuma getirilmiştir.

YSK'nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimlerinin iptaline ilişkin kararından hemen sonra 49 Baro tarafından ortak basın açıklaması yapılmıştır. Ortak basın açıklaması neden yapma gereği duydunuz temel amacınız nedir? Alınan ortak kararlar var mı?

Bu tesbitleri yapan bir kurumsallık olarak, bu kez de tesbitlerin gereğinin yapılması üzerinde çalışmaya başladık. Bu bağlamda, demokrasiye dair kaygılarımızı başka meslek odalarıyla ve emek dünyasıyla paylaşmayı ve ortaklaşarak güçlenmeyi hedefledik. Biraraya geldiğimizde kaygılarımızın ortak olduğunu hissedince, kavgalarımızı da ortaklaştırabildik. Kendi kesimlerimiz içinde, 23 Hazirana dönük çalışmalar yaparken, birlikteliğimizin doğurduğu sinerjiyle toplum kesimlerinde yeni ve geniş dalgalar yaratabildiğimizi gördük.  

İstanbul Barosu tarafından organize edilen ‘’Sandığa Sahip çık’’ sloganı ile 23 Haziran’da her sandıkta bir avukatımızla demokrasiden yana nöbetteyiz şeklinde gönüllü olarak avukatların sandıklarda yer almasına ilişkin talepleriniz var avukatların sandıklarda bulunması neden önemli?

Çünkü YSK, aslına tamamen Seçim Kurullarında gerçekleşen bir usulsüzlüğü, halka mal ederek o usulsüzlükten hukuksuzluk üretmişti. Oy kullanan yurttaşların en küçük bir katkısı olmaksızın gerçekleşen “sandık kurulu oluşumundaki usulsüzlükler” giderek,  seçimin yenilenmesiyle seçmene yüklendi. Üstelik bu yüklenme, demokrasiye yönelik bir tehdide de dönüştü. 

İşte tam da bu aşamada, demokrasimizin hukuka ihtiyacı olduğunu saptayıp, bu ihtiyacı en iyi de bizim giderebileceğimizi düşündük. Sandık başlarında, sandığa sahip çıkma çabalarımız özünde demokrasiyi sahiplenmekten başka bir amaca yönelik değildir.

Avukatlar için seçim güvenliği eğitim seminerleri düzenliyorsunuz hatta Avukatlar için seçim güvenliği el kitabı dahi bastınız buna neden ihtiyaç duydunuz buradaki amaç nedir?

Sandığa sahip çıkarken, bu iradeyi ortaya koyan tüm yurttaşlardan daha farklı biçimde, bir bilgi ve bilinçle yaklaşmak arzusudur bu... Seçim hukuku, çok özel koşulalrı bulunan ve özellikle de sayım sonrasındaki itirazları bakımından, özel usuller içeren bir nitelik taşıdığı için, hukukun özel bir alanı olagelmiştir. Bu alanı, meslektaşlarımızı bilgi ile donatarak, tartışarak, yorumlayarak, niteleyerek kazanmak ve bunu ortaya çıkan sorunlarda kullanabilmek amacıyla yaptığımız çalışmalardan birisi olarak değerlendirdik.

İstanbul Barosu olarak demokrasi için dayanışma nöbetleri tutunuz hala devam ediyorsunuz. Demokrasi nöbetlerine meslek odaları, emek dünyası sivil toplum kuruluşları sanatçılar ve bir çok barodan nöbetlere destek verildi toplumun farklı kesimlerinden destek almanızı nasıl yorumluyorsunuz?

YSK kararının hukuktan yoksunluğu ile oluşturduğu yetmezliği halka anlatabilmek, hukukçular olarak bizim görevimizdi. Üstelik, geldiğimiz noktada bu yetmezlik demokrasimizi de tehdit etmekte ise, Baro olarak büsbütün etkin olma zorunluluğu doğmuştu. Önce bu zorunluluğa tüm Barolarımızı ortak etmek üzere çağrı yaptık. Ortaklaştığımız Barolar ve onların levhasındaki mesleştaşlarımızdan olağanüstü ilgi gördük. Bu meslektaşlarıma minnettarım. Tarih, onların bu emeklerini çok ayrıksı bir bakışla yazacaktır. Onlarla birlikte hergün İstiklal Caddesinde nöbetler tuttuk. Hergün bir Baro Başkanı meslektaşım, nöbete katılıp demokrasi bayrağını gösterdi. İstanbul dışından aldığımız katkı, çok anlamlıydı. Şimdi o Baro Başkanı dostlarım, kendi illerinde 23 Haziranın örgütlenmesini yapıyorlar. İstanbullu avukatlar, başka kentlerden gelen meslektaşlarıyla dayanışarak, demokrasi için el ele verecekler. Tarihsel bir önem taşıyan dayanışma yaşayacağız. Demokrasinin hukuk ihtiyacını biz karşılayacağız. Tarih de bunu yazacak.

Meslektaşlarımızla birlikte, demin de açıkladığım gibi, meslek odaları ve emek dünyasıyla da dayanışmanın bayrağını bu “demokrasi için dayanışma nöbetlerinde” gösterdik. Onların demokrasiye dair bu özel katkıları da çok anlamlıydı. Anlattık ki, 23 Haziranda sandıklara sadece oy değil, bilincimizi de atacağız. Demokrasi bilincimizi.

RÖPORTAJ: AV. MEHMET ŞAH ÇELİK