"Eğer şunun bunun teveccühünden kuvvet almaya tenezzül ederseniz, halinizi bilmem fakat atiniz (geleceğiniz) çürük olur."  

Atatürk  

 

Ne zaman ABD ve AB'ye öfkelerimizi dile getirsek, çözüm olarak Rusya ile bir ittifak teklif eden görüşlerle karşılaşıyoruz. Oysaki henüz Rusya'da belirginleşmiş bir dış politika tavrı söz konusu değildir.  

Rusya'da "Avrupalılık, Asyalılık, Avrasyalılık, Slavlık, Ortodoksluk" alternatifleri tartışılır durur. Yani kafalar karma karışıktır. Kendisi ne yapacağını bilmeyenle nasıl bir ittifak yapacaksınız? İşte son G-8 toplantısında, ABD menşeli Geniş Ortadoğu Projesi'nin altına imzasını attı bile.  

Bugünkü şartlarda, ABD ve AB'yi dışlamak anlamında Rusya ile birlikteliği düşünmek kadar saçma sapan bir şey tahayyül edemiyorum. Çünkü Rusya'nın birinci derecedeki tercihi, onlarla beraber olmaktır.  

18 Mart tarihli yazımızda Rusya'nın batı eksenine oturma arzusunu. "Ya Rusya, AB ve ABD'ye Yaklaşırsa" başlığıyla incelemiştik. O yazımızda Rus devlet adamlarının gönlünde, Avrupa ile yakınlaşma isteğinin çok eski olduğunu belirtmiş ve son dönem yöneticileri olan Gorbaçov, Yeltsin ve Putin'in aynı doğrultuda düşündüklerini belirtmiştik.  

Tezimize delil olarak gösterdiğimiz örnekler; Gorbaçov'un 1988 tarihli "Glasnost" isimli eseri, Rus İzvestiya gazetesindeki 2004 yılında yayınlanan "RUS-AMERİKAN STRATEJİK ORTAKLIĞI" doğrultusundaki yazılar ve Putin'in yeni atadığı Başbakan Mihail Fradkov'un özelliğiydi.  

Önceden beri ABD tarafından Yahudi aleyhtarı olmakla suçlanan Rusya'da, Başkan Putin kendi yardımcılığına Yahudi Sergei Yesterjemski'yi getirerek, ABD ile ilişkilerini iyileştirecek önemli bir adım atmıştı. Sonra daha önemli bir adım olarak Başbakanlığa Mihail Fradkov'u atamıştı ki bu şahıs, hem bir Yahudi hem de AB uzmanıdır.  

Uzun bir tarihi süreç içerisinde, "Atlantik'ten Urallara Kadar Bir Avrupa" içinde yer alma rüyası gören Rusya'yı, "Genişletilmiş Avrupa Projesi" en azından şimdilik tatmin etmiş durumdadır. İlerde Avrupa ile daha fazla hemhal olma yolları arayacaktır.  

ABD ile ilişkilerine gelince, gazetemizin yazarlarından Emekli Tümgeneral Sayın Armağan Kuloğlu ve Sayın Fatma Elif Salkaya'nın müşterek imzalarıyla çıkan bir yazıda, benimle aynı tespitte bulunduklarını gördüm (Stratejik Analiz Dergisi, Nisan 2004 sayısı).  

Yazarlarımız, "Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra gerek bölgesel, gerekse uluslar arası etkinliği büyük ölçüde azalan Rusya, günümüzde uğradığı büyük güç kaybını telafi edebilmek için ABD ve AB ile yakın ilişkiler geliştirmeye çalışmaktadır" demektedirler.  

Bu tespitlerini dayandırdıkları gerekçelerden biri, İrina Zvyagelskaya imzalı bir yazıdır. 1 Aralık 2003 tarihli ve "Daha Geniş Ortadoğu için Nasıl Bir Strateji" isimli o yazıda, "GOP" Rusya açısından değerlendirilmekte ve şu görüş dile getirilmektedir:   

"Bölgede yaşanan sorunlardan fazlasıyla etkilenmekte olan Rusya'nın, bölgeye ilişkin çıkarlarının büyük bir bölümü ABD ile örtüşmektedir."  

Bu örtüşen menfaatler neticesinde, haklı olarak tepkiler gösterdiğimiz Amerika'nın "Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" (GOP), G-8 toplantısından ABD-AB-Rus ortak projesi olarak çıktı ve oracıkta biz Ortadoğuluların yöneticilerimize tebliğ edildi.  

18 Mart tarihli yazımızda biz de Rusya'daki gelişmeleri ve kaynakları göstererek demiştik ki, "Rus-Amerikan ortak projeleriyle karşılaşabiliriz ve bu türden hiçbir gelişmeyi sürpriz saymamalıyız." İşte GOP öyle bir ortak yapım oldu.  

Türkiye'ye düşen Rusya, ABD veya AB taraftarlıklarından birini seçmek değil, ustaca bir denge politikası takip etmektir.  

Yazımızın alt başlığı olarak aldığımız, Atatürk'e ait  uyarıyı lütfen tekrar dikkatle okuyunuz. Kendilerini "Atatürkçü" diye tanıtanlarımızın, bu tür ikazları neden dikkate almadıklarına hayret etmekteyim. O cümlenin hilafına olarak, bizde hiçbir proje üretilmez. Hep yabancıların projelerinden seçmeler yapma cihetine gidilir.  

Rus Avrasyacılardan N. Trubetskoy 1925 yılında şöyle diyor: "Türkler ve Ruslar yeni soyut ve teorik düşünceler ortaya koyamazlar, başkalarının hazırladığı projeleri kabullenme yoluna giderler."  

Rusya, "Bağımsız Devletler Topluluğu" oluşturmakla o özelliğinden birazcık da olsa uzaklaşmış oldu. Bugünkü güçlü görünüm ve itibarını, önemli ölçüde o yapılanmaya borçludur.  

Türkiye kendini ve komşularını güvenli ve güçlü konuma getirecek bir proje ortaya koyamayacak mıdır?  

Kanaatimce sık sık tekrarladığım teklifim olan "Ortadoğu Savunma Paktı" için uygun bir ortam doğmuştur. Şartlar bahsettiğimzi denge politikasına zarar vermeden, böyle bir organizasyonu mümkün kılmaktadır. Yarın bu konuyu ele alalım.