Trabzon’un Of ilçesinde doğan Yavuz Atalay’ın Beyaz Saray hikayesi, ortaokuldaki amatör radyo yayıncılığı ile başladı ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) başkenti Washington DC’ye kadar uzandı. Gazeteciliğe başlamasının ikinci yılında ABD’de gazetecilik yapmaya karar veren Atalay ilk olarak dil eğitimi için, işadamlarının bursu ile ABD’ye gitmiş ve Türkiye’ye döndüğünde de Akşam Gazetesi ile anlaşıp, medya grubunun Washington Temsilcisi ve Beyaz Saray Şef Muhabiri olarak ABD’ye geri dönmüş. Şu anda, Beyaz Saray’a serbest geçiş kartı olarak da bilinen ‘Hard Pass’ sahibi olan tek Türk gazeteci. Atalay, geçtiğimiz günlerde, ABD Başkanı Donald Trump’a Ermenistan’ın Azerbaycan’ı işgalini sormuş ve Başkan Trump’ın verdiği yanıtla da gündem olmuştu. Biz de Atalay’a hem bu anları hem de ABD Başkanı ile röportaj hedefini ve tabi bir de Kushner ile olan röportajına ilişkin iddiaları sorduk.


Röportaj: Anıl Sural

Fotoğraf: Rona Doğan

Önce Vatan Gazetesi Washington DC



Öncelike bize kısaca kendinden bahseder misin?

Trabzon, Of doğumluyum. Uzunca bir süre de doğduğum köyde yaşadım. Eğitimimin bir kısmını köyde, bir kısmını da yakındaki çevre okullarda tamamladım. Radyoya merakım vardı. Ortaokulda kendi soy ismimle online radyomu kurdum. Böylece amatör olarak da olsa, medya sektörüne girdim. Daha sonra profesyonel bir şekilde mesleğimi devam ettirdim. Şimdilerde ise, Akşam Gazetesi ve 24 TV’nin Beyaz Saray Şef Muhabirliği’ni yapıyorum.



ABD’ye geliş sürecin nasıl oldu peki? Dil sorununu nasıl çözdün?

Gazeteciliği profesyonel olarak yapmaya başlamamdan kısa süre sonra ABD’de gazetecilik yapma fikri kafamda oluştu. Önce dil sorununu hallettim. İlk olarak aldığım burslarla ABD’de bir dil okuluna gittim. Hem dil öğrendim hem de ABD hayatını… Dil okuluna giderken aynı zamanda burada gazetecilik de yaptım Dil okulum bittiğinde Türkiye’ye döndüm ve Akşam Gazetesi ile anlaştım. Ardından tekrar ABD’ye dönerek görevime başladım.


ABD’de gazetecilik yapmak yabancı biri için epey zor. Başkente ilk geldiğinde neler hissettin? Mesela, ne yapacağını bilemediğin anlar oldu mu? Nasıl başladın gazeteciliğe ABD’de?

Dil sorununu aştığınızda kolayca gazetecilik yapabileceğinizi düşünüyorsunuz ama öyle olmadığını zamanla görüyorsunuz. Dil okuluna giderken, az da olsa bir şeyler yapmaya çalıştığım için, Akşam Temsilcisi olarak geldiğimde çok zorlanmadım ama buna rağmen ne yapacağımı bilmediğim anlar oldu. Bu anlarda, fikir almak ve danışmak gibi faktörler devreye giriyor. Yani bu anları kuyuya düşmek olarak tanımlarsak, birilerinin gelip seni çıkarması gerekiyor. Ben o çevreyi, dil okuluna giderken yapmıştım. O nedenle zorlandığım anlarda, işin içinden çıkmayı başarmak nasip oldu. Göreve başladığımda yapmış olduğum röportajlar ve haber dosyaları da bunu okura gösterdi.
Beyaz Saray’a serbest geçiş kartına sahip tek Türk gazetecisin. Bu kartın hikayesinden ve niçin rutin olarak Beyaz Saray’ı takip ettiğinden bahsedebilir misin?

Benim ABD’de gazetecilik yapma hayalim, ABD Başkanı ile röportaj yapma hayalinin bir sonucu. Dolayısıyla bu aynı zamanda niçin rutin olarak Beyaz Saray’ı takip ettiğimi de açıklıyor. Karta gelince… “Hard Pass” olarak geçiyor, Türkçesi “Serbest Geçiş Kartı”… Şu anda buna sahip tek Türk medya kuruluşu Akşam Gazetesi ve onun temsilcisi olarak benim. Uzun süre Beyaz Saray’ı takip etmemizin neticesinde, gizli servis ve Beyaz Saray Basın Ofisi’nin onayıyla bize verilmesi uygun görüldü.


Beyaz Saray’da haber yakalamak kolay oluyor mu veya üst düzey yetkililere soru sormak?

Yabancı bir gazeteci için her ikisi de oldukça zor. Şöyle düşünün, Beyaz Saray yetkilileri basına ayıracakları zamanlarının yüzde 95’ini -haklı olarak- ABD’li gazetecilere ve medya kuruluşlarına ayırıyor. Geriye yüzde 5’lik bir kısım kalıyor. Bu yüzde 5’lik kısımda yarış oldukça sert. Akşam Gazetesi olarak BBC, AFP, The Guardian gibi üst düzey kuruluşlarla yarışıyoruz. Soru sorarken de bu istatistik geçerli. Onun için, biraz farklı olmak zorundasınız ve rutinleri, alışılagelmiş yolları değiştirmek zorundasınız.


Soru sormak zor diyorsun ama geçtiğimiz günlerde, kritik bir anda kritik bir soruyu ABD Başkanı Donald Trump’a yöneltin ve cevabını aldın. Tüm dünya Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısına ilişkin ABD Başkanının ilk açıklamasını senin sorun neticesinde verdiği cevapla öğrenmiş oldu… Neler söyleyeceksin?

Biliyorsunuz ki, Covid-19 nedeniyle Beyaz Saray’a girişler kısıtlı. Yine aynı gerekçeden ötürü, Beyaz Saray içerisinde düzenlenen etkinliklere, Başkan Trump’ın veya basın sözcüsünün basın toplantısı düzenlemesi etkinlikleri gibi, katılım daha da kısıtlı. Örneğin benim soru sorduğum toplantıda muhabir olarak bulunan kişi sayısı on altı idi yanlış hatırlamıyorsam. Ve orada giriş izni olan tek Türk medya kuruluşu bizdik. Ve sorumuzu sorduk. Başkan Trump da yanıtladı. Bir gazeteci olarak benim için güzel anlardan biriydi. Başkan Trump’a Beyaz Saray brifing odasında soru soran, en azından şimdilik, son gazeteciyim. Malum koronavirüsten dolayı başka basın toplantısı gerçekleşmedi.


Yine de soru sormak zor olsa-gerek ya da yetkililere ulaşmak…


Evet, öyle. Hatta biz sırf bunları aşabilmek için Beyaz Saray Muhabirleri Derneği Başkanlığı’na aday olduk.



Aslında buna değinmeniz iyi oldu. Ben de soracaktım. Beyaz Saray Muhabirleri Derneği Başkanlığı’na aday olabilen ilk Türk Gazeteci de oldunuz. Bundan bahseder misiniz?

Sonunda kaybetmiş olsak da, güzel bir seçim kampanyası yürüttük. Dediğim gibi neticesinde kaybettik. Ama olsun… Adaylığımızın üç amacı vardı. Birincisi Türk Medyasının derneğe dikkatini çekmekti ki bunu başardık. İkincisi, ABD Medyasının azınlık olan gazetecileri göz ardı etmemesi idi ki bu anlamda seçim kampanyasında ortaya koyduğumuz vaatler vardı. Kısmen bunu da başardık diyelim. En azından ABD Medyasının dikkatini bu yöne çekmeyi başardık. Üçüncüsü ise seçimi kazanmaktı. Onu kaybettik. 



Merak konusu olan konuyu sormak istiyorum. Senin bir röportajın vardı, Başkan Trump’ın damadı ve aynı zamanda kıdemli danışmanı olan Jared Kushner ile… Çok fazla spekülasyon oldu bu konuda. Detaylarından bahsetmek ister misin?

O röportaja ilişkin çok haksız ve gerçek dışı eleştirilere hatta iftiralara maruz kaldım. Yazmakta olduğum bir kitap var. Bu kitapta tüm detaylarıyla aktarmayı düşünüyorum ancak tekrar altını çizmek istiyorum, bazı -çizgisiz- gazetecilerin(!) iftiralarına maruz kaldım. Hem de nedenini bilmediğim bir şekilde… Yayınladığımız Kushner röportajının içeriğinde de yer verdiğimiz gibi kendisiyle ayaküstü konuştuk. Bunu da haberleştirdik. Sonrasında ise oldukça çirkin iftiralara maruz kaldık.



ABD’de önemli röportajlara ve özel haberlere imza attın. Bunlardan biri ve en son yaptığın röportaj Başkan Trump’ın Baş avukatı Rudy Guiliani idi. Özel haber olarak, ABD’de bir hastanenin Covid ünitesine ve Yoğun Bakım Ünitesine girip çekim yapabilen ilk Türk gazeteci oldun. Zor mu bunları gerçekleştirmek?

ABD’de en zor olan, üst düzey isimlerle röportaj gerçekleştirmek. Eğer Türk gazeteci iseniz, maalesef ki, röportaj almak oldukça zor. Mesela New York’un eski Belediye Başkanı ve Başkan Trump’ın Başavukatı Rudy Guiliani röportajı için 3 ay boyunca Trump International Otel’e gidip geldim, ikna etmek için. Halbuki ABD’li bir medya kuruluşu için bir hafta oldukça yeterli bir süre. Bunun tam tersi bir şekilde, bilgi toplamak ise oldukça kolay. Araştırma için gerekli kaynaklara erişim kolay. Onun için haber yapmakta veya bulmakta pek zorluk çekmiyorum. Sadece izin alma noktasında zorluk çekiyoruz. Hastane haberi buna bir örnek olabilir. İzin konusunda çok zorlandık. Ama neticesinde yapıyorsunuz ve okunuyor, izleniyor.



Son olarak bize Beyaz Saray’daki işleyişten bahsedebilir misin? Gazeteci Beyaz Saray’da ne yapar? Daha doğrusu bir Beyaz Saray Muhabiri ne yapar ondan bahsedebilir misin?

Beyaz Saray Muhabiri iseniz, Beyaz Saray basın bültenine abonesiniz demektir. Bu da, bir gün önceden, Beyaz Saray’ın ve Başkan’ın programının mailinize gelmesi demek. Programı aldıktan sonra, ne yapacağınıza karar veriyorsunuz ve uyandığınızda direkt ona göre hareket ediyorsunuz. Şu noktayı da atlamak istemiyorum. Bir Beyaz Saray Muhabiri, Beyaz Saray’a ilişkin her şeyi takip etmez.  Mesela, Oval Ofis’teki programları takip eden x medya kuruluşu için çalışan muhabirle, yine aynı x medya kuruluşu için çalışan ve basın odasındaki toplantıyı takip eden muhabir aynı olmayabilir. Beyaz Saray’da çeşitli basın grupları var. Beyaz Saray Grubu, Washington Grubu, Seyahat Grubu gibi gruplar.