Balıkesir Üniversitesi Öğrencileri tarafından 2017 yılında kurulan “Tiyatro Piyes Doğaçlama Topluluğu’’  az zamanda çok güzel işlere imza atmayı başaran ve şehrin yerlerini sahne gibi kullanan güzel bir ekiple geçen hafta İstanbul Barosu Tiyatrosu oyuncularından oluşan ‘Cübbesizler’ doğaçlama ekibi ile Balıkesir Üniversitesinde ortak bir gösterimde bulundular. Geceye moderatör olarak katkıda bulunmaktan keyif almakla birlikte, ekibin kuruluş amaçları ve hedefleri hakkında Tiyatro Piyes Doğaçlama Topluluğu kurucusu Önder ALTINÖZ ile konuştuk.

Önder bey doğaçlama topluluğunu kurmaya nasıl karar verdiniz?

Yaşadığınız kentin dinamikleri içerisinde yoğun bir iş veya eğitim temposu içerisindeyken pencereden kafanızı çıkartıp derin bir nefes almak istersin ya sonra sokakta oynayan çocukları izleyip yüzünde istemsizce beliren tebessümü kaybetmemek için kendine bir kahve koyarsın işte tüm suç o kahvede. Sokakta yürüyen insanları izledin mi hiç? Birçoğunun farklı hayatı farklı yaşam tarzları var ve birçoğu sadece küçük tebessümlerle hayatını sürdürüyor. Gülmek kavramı belki de birçok insan için ütopya olmuş vaziyette. Tabi bunu etkileyen birçok faktör bulunuyor. Yine bir gün sokağa çıkıp insanları izlerken fark ettiğim bir detay vardı; Gülmüyorlar, konuşmuyorlar ve sadece yürüyorlardı. Herkesin içerisinde bulunduğu garip bir telaşe vardı. Bu telaşe kişinin hayatını topyekûn sömürüyordu. Küçük ama önemli sonuçlar doğurabilecek bir soru sordum kendi kendime; bu insanlara ne katabilirim ve bunu nasıl yapabilirim? 

Geçmiş dönemde bazı özel ve devlet kurumlarından tiyatro dersleri almıştım. Hatta özel bir sanat merkezinde birkaç oyun yönettiğimde oldu. Hayatı bir tiyatro sahnesi gibi gören; insanların kahkahalarıyla mutlu olabilen bir birey olarak kendi alanımda bu katkıyı sağlayabileceğimi düşündüm. O gün Tiyatro Piyes ‘in Miladı oldu.

Çalışmalar nasıl başladı?

Değişime ilk önce kendi çevremden başladım. Bir kafe ile anlaşıp oraya küçük bir sahne yaptım ve çevremdeki 4 arkadaşım ile birlikte ileride binlere ulaşacağımızı bilmeden kendi çapımda eğitimler vererek ilk önce onlara bir şeyler katma yoluna gittim. Tabi sosyal medyanın burada etkisi büyük oldu. İzleyicilerimizi sosyal medyadan bulup küçük oyunlarla küçük tebessümlere kaynak oluyorduk. Daha sonra daha çok kişiye ulaşmaya karar verdik ve yine sosyal medyayı kullanarak oyuncu arayışına koyulduk. Beklentilerimizin çok üzerinde gelen talepler neticesinde doğru yolda olduğumuzu anlamıştık ve bir anda 50'nin üzerinde oyuncusu olan sağlam ama küçük adımlarla ilerleyen bir tiyatro haline dönüştük. Anlayacağın ok yaydan çoktan çıkmıştı. Eğitimler ve gösterilerle sürekli büyüyen bir topluluk olma yoluna girmiştik bile. 

Klasik tiyatro yapmak yerine neden doğaçlama?

Bu sorunun aslında birden fazla cevabı var. Ama benim için en önemli cevabı şu "Daha fazla kişiye daha fazla katkı sağlamak."

Eğer bir yazılı metin oynayacak olsaydık bir sezonda bir ya da birkaç oyun çıkararak belirli sayıda kişi ile çalışıp belirli sayıda kişiye gösteri yapabilecektik. Benim hedefim bunun çok üzerindeydi. Bu hedef doğrultusunda doğaçlama benim için bulunmaz Hint kumaşı sayılırdı. Daha öncesinde herhangi bir doğaçlama tiyatro yönetmemiş olmamın verdiği acemilikle bende aslında bir eğitim sürecinin içerisindeydim. Bu konuda birçok tiyatrodan ve birçok üstadımdan aldığım tüyolar bu eğitim sürecinin hızlanmasında büyük rol oynadı. 

Doğaçlama bana göre kişiyi birçok alanda geliştirmesi ile çok büyük önem arz etmekte. Öncelikle tabi tiyatronun kazanımlarını da göz önünde bulundurmak gerek. Çevrene dönüp bir baktığında en büyük kişilik sorunlarının başında özgüvensizlik geliyor. Topluluk önünde konuşamama, asosyallik temelli birçok kişilik sorununun daha yaygın olduğunu görüyoruz. Bence doğaçlama ve tiyatro birleşimi bu ikisinin en etkili ilacı.

Yaptığımız tiyatro düzeneğinde belirli oyuncularla belirli seyircilere oynama alışkanlığından çıkarak olaya yeni bir anlam kazandırdık. Bizim seyircilerimiz de oyuncumuz haline gelebiliyor. Hafta sonu izlemeye gittiğin bir tiyatronun bir anda oyuncusu olduğunu öğrenmek tabi en başta seyircilerimizi çok şaşırtmıştı. Ama eğer amaç daha fazla kişiye daha fazla katkı sunmak ise bu yöntemin geçerli bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Şu anda toplamda binden fazla üyesi olan ve her geçen gün büyüyerek ilerleyen bir tiyatro; Tiyatro Piyes. Doğaçlama ise bizim anahtarımız.

İlk defa farklı bir tiyatro ile ortak bir gösteri yaptınız. Bu konuda neler söylemek istersin?

İstanbul Baro Tiyatrosu Cübbesizler ekibi ile ilk tanışmamız bir festivalde gerçekleşti. Topluluğumuzu temsilen bir gurup üniversite öğrencisi olarak gittiğimiz festivalde bulunan tiyatrolarla tanışıp onların deneyimlerinden faydalanmak ve onlarla ortak projeler gerçekleştirmek istiyorduk. Cübbesizler bu isteğimize yanıt veren tek tiyatro oldu. Küçük bilinmeyen ve kendi çapında bir yerlere gelmek için çabalayan onlarca tiyatrodan yalnızca birisi olan Tiyatro Piyes ‘in bu davetini hoşgörü ile karşıladılar ve bizi kırmayıp bulunduğumuz şehre kadar gelip gösterimize neşe ve mutluluk kattılar. Hem oyuncu arkadaşlarım hem de ben o gün oldukça heyecanlıydık. Bu heyecan yalnızca sahneye çıkmanın heyecanı değildi çünkü biz Tiyatro Piyes olarak bu gösteriyi ciddi bir adım olarak nitelendiriyorduk. Küçük bir kafenin deposunda 4 kişi ile başlayan bu macera yavaş yavaş üzerinde konuşulabilir bir hal alıyordu. Bu bence fırtına öncesindeki küçük esintilerdi.

Sanatseverleri neler bekliyor gelecek planlarınız neler?

Tiyatro Piyes olarak "Her gün Her Yerde Tiyatro!" sloganı ile yola çıktık. Biz bunu Balıkesir'de yapmak için elimizden geleni yapıyoruz. Diğer şehirler ile irtibat halindeyiz. Bir Piyes topluluğu da o şehirlerde kurmak için. Yavaş yavaş dönütler almaya başladık. Yakın gelecekte daha büyük kitlelere ulaşabileceğimize eminim.  

RÖPORTAJ: AV. MEHMET ŞAH ÇELİK