Mehter ile cazın dostluğunu ortaya çıkaran alanında lider Türk müzisyen: Mehmet Ali Sanlıkol



Mehmet Ali Sanlıkol’un öyküsü bundan tam 28 sene önce ABD’ye müzik eğitimi almak için gelmesiyle başlamış. Küçüklüğünden beri müzikle ilgili olan Sanlıkol, Türk müziğine biraz mesafeli olmuş. Ancak bu durum uzun sürmemiş. Zira arkadaşlarıyla “Risk” isimli askeri strateji oyununu oynarken, içlerinden biri muziplik olsun diye fonda mehter müziğini çalmış. İşte o an Sanlıkol caz ile mehterin göbek bağı olduğunu düşünüp Türk müziğine yönelmiş. Hatta bu sevda onu Harvard Üniversitesinde eski Türkçe öğrenmeye, ney üflemekten ud çalmaya kadar götürmüş. Yüksek lisans ve Doktorasını burslu yapmış ABD’nin ilk konservatuvarında tek Türk profesörü olan Sanlıkol, Kuzey Amerika’da müzik alanında görev yapan 3 kadrolu profesörden biri. Sadece solist ve caz piyanisti değil aynı zamanda caz müzikle geleneksel Türk müziğini harmanlayarak muhteşem bestelere imza atan sanatçı, Grammy’de finale kalan ilk Türk besteci olma özelliğini de taşıyor. Yüzlerce yerli ve yabancı ödülü bulunan Sanlıkol’a, geçtiğimiz hafta Massachusetts eyalet meclisi ve eyalet senatörü tarafından üstün sanat çalışmalarından dolayı ‘Hizmet Sertifikası’ verildi. Sanlıkol ayrıca Türkiye’den ‘Vecd’ isimli eserinin de içinde yer aldığı Dreams and Prayers albümü ile Grammy Ödülleri’nde finale kalan ünlü besteci Mehmet Ali Sanlıkol’dan Müslümanlar ve azınlıklara bakışı değiştirecek yeni bir eser çıkardı. Ödülere doymayan Mehmet Ali Sanlıkol’un ABD hikayesi, yaşamı ve başarıları…


Röportaj: Anıl Sural
Fotoğraf: Rona Doğan
Önce Vatan Gazetesi Washington DC




Öncelikle ABD hikayeniz nasıl başladı?

1993 senesinde Berklee College of Music’e caz müziği öğrenmeye geldim. 80’li yıllarda Bursa’da büyürken Berklee College of Music’in namını işitmiştim ve okulla temas edip broşürlerinden temin etmiştim. Çok geçmeden okula müracaat ettim ve bir süre sonra da okumaya Boston’a geldim. Berklee’ye geldikten bir iki sene sonra film müziği de okumaya karar verdim ve böylelikle hem caz kompozisyon hem de film müziği branşları üzerine iki bölümde birden okudum.


Küçük yaşlarda hangi tür müziklerle ilgileniyordunuz?

Küçükken geleneksel Türk müziğinin hiç bir tarzına ilgi duymamıştım. Hatta coğrafyamıza ait geleneksel ve bir çok popüler müzik tarzına karşı mesafeli bir duruşum vardı. Bunun sebebi benim büyüdüğüm 80’li yıllarda Türkiye’de batılı ve doğulu müzikler arasında bulunan kesin çizgiler ve tutumlar idi. O yıllarda ister istemez bizler de bu duruşlardan etkilendik.


Bir gecede Türk müziğine geçişiniz nasıl oldu?

2000 senesinin başlarında bir akşam arkadaşlarımla “Risk” isimli askeri strateji oyununu oynarken içimizden biri muziplik olsun diye fonda mehter müziği çalmaya başladı. İlk başta hepimiz gülüp geçtik elbette. Ben de çeşitli geleneksel Türk müziği tarzlarına mesafeli olduğum için önce çalan müziklere hiç dikkat etmedim. Ancak bu oyun epeyce uzun sürdüğü için bir süre sonra fonda çalan mehter müzikleri dikkatimi çekmeye başladı. Esasında bilhassa dikkatimi çeken ezgiler mehter tarafından icra edilen iki türküydü: Genç Osman ve Estergon Kalesi. Özellikle Genç Osman türküsünün ezgisi oldukça karmaşık bir makam olan Müstear’a denk geldiği için beni epeyce şaşırttı. Bu noktada Berklee Müzik Kolejini bitirip New England Konservatuarında Master derecemi başarıyla tamamlamış, ve hatta Doktora çalışmalarıma da başlamak üzere olduğum için kısa bir türkünün ezgisinin o an bana analitik bağlamda zor gelmesi beni bu müziği daha dikkatli dinlemeye sevk etti. Müziği dikkatle dinledikçe mehterin heybetini fark etmeye başladım ve o gece uyumak için yatağa yattığımda kafamda halen mehter Genç Osman’ı çalıyordu… Bu ani başlangıcın arkasından gerisi ‘çorap söküğü’ gibi geldi: Harvard Üniversitesinde eski Türkçe öğrenmek, ney üflemek, ud çalmak, vs.


Yüksek lisans ve doktoranızı ne üzerine yaptınız?

Master derecemi yine caz ve Doktora derecemi ise kompozisyon branşı üzerine yaptım. Fakat Doktora yaparken alt branş olarak Etnomüzikolojiye de yoğunlaştım.

Eğlence sektöründe müzik yapan meslektaşlarımızın Master veya Doktora yapmayı tercih etmedikleri doğru ancak klasik Türk müziği, klasik batı müziği ve caz gibi sanat müzikleri ile uğraşan müzisyenlerin çoğu artık akademik kariyer yapıyor zira bu gibi müzik tarzlarını icra ederek maddi kazanç elde etmek git gide daha güç bir hal aldığı için üniversite seviyesinde öğretmenlik yapmak zaruri oldu.

Öte yandan, bilhassa benim durumumda, icra ettiğimiz müzik geleneklerinin geçmişte yaşadıkları ve şu sıralar içinde bulundukları evrelere dair entelektüel bir merak da söz konusu olabiliyor. Bu gibi arayışlar/kaygılar da benim gibileri Doktora yapmaya itebiliyor.


Hem caz hem mehter müziği nasıl oluyor peki?

Çeşitli geleneksel Türk müziği tarzlarını çalışmaya başladıktan bir süre sonra mehterin caz orkestraları ile bir ‘göbek bağı’ olduğunu idrak ettim zira caz band’lerinin mühim köklerinden biri askeri bandolardır. İşte bu tarihi bağ beni bu iki müzik tarzı arasında bir takım denemeler yapmaya itti ki aldığım neticelerin başarılı olduğunu pek çok caz eleştirmeni dile getirdi.


Siz ne tür besteler yapıyorsunuz?

Yaptığım kompozisyon/beste çalışmaları oldukça geniş bir spektrumu kapsıyor. Bu sıralar ağırlıklı olarak klasik batı müziği senfoni orkestrası, caz orkestrası, küçük caz toplulukları ve geleneksel Türk müziği toplulukları için besteler yapıyorum. Elbette bu gibi orkestra ve topluluklar için kompozisyon/beste çalışmaları yaparken içlerine farklı müzikal disiplinlerden de solistler ve/veya enstrümanlar koyduğum da oluyor.


Doğu ve Batı karşısında bir müzisyen olarak kendinizi nerede görüyorsunuz?

Ortalarda bir yerlerde. Şaka bir yana ben kendimi ‘müzik lisanları’ arasında birden fazla lisan konuşabilen bir besteci/icracı/akademisyen olarak görüyorum.


Şu anda Türkiye ve ABD’de müzik ve sanata bakış nasıl sizce?

Türkiye’de ABD’ye kıyasla müzik tarzları arasında halen daha kesin çizgilerle ayrımlar yapılıyor. Her nedense bir kısım meslektaşımın kendi müziklerimize yabancılaşma sürecini ABD’li müzisyenlere göre daha yoğun bir biçimde yaşadığını düşünüyorum.


2014 yılında Grammy ödülerinde son 5’e kalmıştınız…

Boston merkezli A Far Cry yaylı orkestrası 2012 senesinin başlarında benden bir eser sipariş etti. Dreams and Prayers isimli projelerinde semavi dinlerin mistik boyutlarına değinen bir program ortaya çıkarmaya çabalıyorlardı. Dolayısıyla, ben de Türk tasavvufundan yola çıkarak “Vecd” isimli eseri besteledim. Daha sonra da 2014’te Grammy müzik ödüllerinde son 5 adayın arasına girmeyi başardık. Los Angeles’ta ödül törenine katılmak benim için çok manidar oldu zira babamla annem de Türkiye’den geldiler ve bundan takriben 7 ay sonra hiç beklenmedik bir şekilde babamı kaybettim.


“Vecd”in özel bir hikayesi var mı?

Bu eserde tasavvuftaki vecd haline erişme sürecini klasik Osmanlı/Türk müziğinin çeşitli öğelerinden esinlenerek betimlemeye gayret ettim. Burada dervişlerin zikir ve sema gibi ritüellerde kullandıkları bir takım müzikal unsuru da bir hayli ön plana çıkardım.


ABD’nin ilk konservatuvarında tek Türk profesörüsünüz. Kuzey Amerika’da müzik alanında 3 kadrolu profesörden birisiniz…

Şu anki pozisyonuma gelmem epeyce uzun bir zaman aldı ancak hiç yılmadım ve kimi zaman çok zor dönemlerden geçtiysem de ümidimi yitirmeden yolumda emin adımlarla ilerlemeye devam ettim.


Müzik yapmak isteyenlere mesajınız nedir?

Çeşitli müzik lisanlarının kendilerine has gramatik yapı ve tavır/üslupları olduğuna göre bunların hakkını vermek ve bunları layıkıyla takdir etmek de ancak bu geleneklere hakim zümreler tarafından tam anlamıyla gerçekleşiyor. Neticeten, ben müzisyenlerin artık birden çok müzik lisanını hakkını vererek konuşması gerektiğine inanıyorum ve bunun çağımızın gereği olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla, müzisyenler her ne kadar daha uzun yıllar çalışmak/öğrenmek, öğrencilik yapmak durumunda kalsalar da benim tavsiyem artık bu minvalde özveride bulunmanın lüzumlu olduğudur.


ABD’de yaşadığınız hiç unutamadığınız bir anınızı paylaşabilir misiniz?

Unutamadığım hakikaten çok anım var. Hatta bu anılarımı not alıyorum zira bunları bir gün bir kitaba dönüştürmeyi düşünüyorum. Bir anımı sizlerle paylaşayım. Yanılmıyorsam 1998 senesinde bir diğer Türk müzisyen olan ev arkadaşımla hasta hasta bir provadan eve dönüyorduk. İkimiz de ciddi bir soğuk algınlığı atlatıyorduk ve aksi gibi de yaşadığımız daireye henüz yeni taşınmıştık. Dolayısıyla, evde tabak, kaşık, çatal, vs. yoktu. Fakat hasta olduğumuz için bir an evvel eve kapağı atıp sıcak bir çorba içmek istiyorduk. Nitekim yanımıza marketten sadece su ısıtıp direk içinde bulundukları kaplardan içebileceğimiz hazır noodle çorbalarından almıştık ama çatal kaşığımız olmadığı için kara kara nasıl bu noodle çorbalarını içeriz diye düşünüyorduk. Ben de “ah keşke şimdi evde kaşığımız çatalımız olsa ne iyi olurdu” diye iç geçirdim… Eve geldiğimizde posta kutusunu açtık ki postadan yepyeni bir kutunun içinde (yüksek ihtimalle bir önceki kiracıya gelmiş olan) bir çatal kaşık seti çıktı! Allah’tan başka bir şey dilesem de olacakmış herhalde.


Son olarak eklemek istediğiniz nedir?

ABD’de 16 sene önce eşim Serap Kantarcı Sanlıkol ve meslektaşım Robert Labaree ile kurmuş olduğum DÜNYA kültür/sanat vakfı ile adeta bir nefer gibi durup dinlenmeden memleketimizi ve kültürel mirasımızı kozmopolit ve çoğulcu bir vizyon ile temsil etmeye çabalıyorum. Bugüne kadar 10 CD, 1 single, 1 konser DVD’si, 1 belgesel ve 1’de film yayınladık. Son filmimiz ise benim beş sene kadar önce Shakespeare’in Otello’sunu Osmanlı Hadımağası Sümbül olarak sahneye taşıdığım “Othello in the Seraglio” isimli ‘Coffeehouse Opera’ olup şu an Amazon Prime üzerinde stream edilebiliyor.


Mehmet Ali Sanlıkol kimdir?

2014 senesinde Grammy müzik ödüllerinde finalist olmuş ilk Türk besteci Mehmet Ali Sanlıkol’un 1 Nisan 2016 tarihinde dünyanın en tanınmış konser salonlarından biri olan Carnegie Hall’da “Harabat/The Intoxicated” isimli eserinin American Composers Orchestra tarafından prömiyeri gerçekleşti. Dünyaca tanınmış sanatçı Yo-Yo Ma, Sanlıkol’un “The Blue Typhoon” isimli eserine Tanglewood Festivalindeki konserinde yer verdiği gibi Sanlıkol’un “Whatsnext” isimli caz orkestra albümü 2014 senesinde ABD’nin üç büyük caz dergisinden biri olan JAZZIZ tarafından yılın en iyi ilk 10 albümü arasında listelendi. Sanatçının 2016 senesinde çıkardığı caz orkestra albümü, “Resolution”, içinde dünyaca konuk yıldız sanatçılar Anat Cohen, Dave Liebman, Tiger Okoshi ve Birdman filminin müziklerini yapan Antonio Sanchez’e yer verip sadece ABD’de de değil, dünyanın her yerinde bilinen ve önemsenen bir caz dergisi olan DownBeat’te Eylül ayının “Editörün Seçimi” bölümünde en üst sırada yer aldı.

Sanatçı annesi Fethiye Sanlıkol’dan klasik batı müziği tarzında piyano dersleri almış ve beş yaşından itibaren resitaller vermeye başlayıp 1992 senesine kadar da klasik batı ve rock müzikleri icra etmiştir. Bir süre Aydın Esen’den özel dersler aldıktan sonra burslu olarak Berklee Müzik Kolejine kabul edilmiştir. Sanlıkol, 1997 senesinin sonunda Berklee Caz Kompozisyon ve Film Müziği bölümlerinden mezun oldu. 2000 senesinde ise New England Konservatuvarında Caz Kompozisyon branşında Master ve 2004 senesinde de yine aynı okulda Kompozisyon branşında Doktora derecesini tamamladı. 2013-15 seneleri arasında ise Harvard Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Merkezinde Fellow olarak Prof. Cemal Kafadar ile doktora sonrası araştırmalar yaptı. Sanlıkol, geçtiğimiz senelerde Massachusetts Cultural Council Artist Fellowship Finalist, Live Arts Boston Grant, Creative City Grant ve The Aaron Copland Fund for Music Performance Program Grant gibi prestij sahibi pek çok ödül almıştır.

Sanatçı, 2004 senesinde Boston’da Dünya isminde bir kültür/sanat vakfı kurup Anadolu ve Türk müziklerini diğer dünya kültürleri ile yanyana getiren konser serileri düzenlemeye başladı (www.dunyainc.org) Kendisi halen Dünya vakfının başkanı olup konser, CD ve DVD çalışmalarında aktif olarak rol almaktadır. Sanlıkol’un kendi ismi altında yayınladığı 12 albüm çalışması olup bunlardan 2 tanesi KALAN 10 tanesi de Dünya etiketi ile yayınlamıştır. Kendisi ayrıca 1 konser DVD’si ile 1 dokümanter film de yayınlamış olup “Othello in the Seraglio” isimli 2 saatlik operasının filmi de Amazon Prime üzerinden stream edilebilmektedir.

Sanatçı şu an Boston’da New England Konservatuvarında Profesör olarak vazife yapmaktadır ve beraber çalıştığı isim ve topluluklar arasında Bob Brookmeyer, Dave Liebman, Billy Cobham, Gil Goldstein, Esperanza Spalding, The Boston Camerata, Okay Temiz ve Erkan Oğur bulunmaktadır. Mehmet Ali Sanlıkol’un Çalıcı Mehterler isimli kitabının İngilizce baskısı ISIS yayınevi tarafından Türkçesi ise YKY tarafından 2011 senesinde yapılmıştır. Sanatçı, aynı zamanda aktif olarak akademik konferanslara iştirak etmekte olup New England Konservatuvarı bünyesindeki Intercultural Institute’ün de direktörlüğünü yürütmektedir.