İnsanlara kişiliklerine uygun biçimde davranmak ve onları alttan alta içinde bulunduğu ve hayatının değişmez koşulları haline gelmiş olağan vaziyetine karşı kışkırtmak... Gizliden gizliye, sinsice. Bunun adına takiye derler, onlar gibiymiş gibi görünüp güven oluşturma faaliyeti... İdealler uğruna takiye yapmak pek çok ideolojik akımın, özellikle de radikal dini grupların tercih ettigi bir yöntemdir. Onlara onların anlayacağı dilden

yaklaşırsın, onlarla aynı fikirde gibi görünüp küçük dozlarda yavaş yavaş zihinlerini zehirlersin! Bu şekilde karşınızdaki kişi zaman içerisinde kendini, yaşantısına ve inancını sorgular hale gelir.

İnsan dediğiniz canlı öyle kendini beğenmiş bir varlıktır ki ona karşıt bir fikirle ortaya çıktığınızda fikriniz doğru veya yanlış olsun hiç farketmez, refleks olarak reddederek ve kendi fikrinin doğruluğu üzerine bir savunmaya geçer. Çoğu insan bilimsel ispatları bile kabul etmek istemez kendi doğrularından caymamak için. Bu içgüdüsel, olağan bir davranıştır. Onun bütün hayatı şimdiye kadar

inandığı ve ona dikte edilen o doğrulardır çünkü.. Çünkü onların doğruluğuna inanmıştır ve bulunduğu çevre de aynı inanca sahip olduğu için sorgulama gereği hissetmemiştir. Bütün mesele sorgulama içgüdüsünü tetiklemektir. Onların yanlış olduğunu pat diye yüzüne vuramazsınız. O doğruların yanlış olduğunu kendine kabul ettirdiği zaman dünyası yıkılır, yaşam gayesi kalmaz. Bunca ömrünü bir hiç için harcamış olmanın ruhsal çöküntüsünü idrak edebiliyor musunuz.. İşte bu yüzden kabul etmez, en bilimsel gerçeğe bile bir kulp bulur kendi doğrusundan asla

vazgeçmez. Ancak kendi kendisini sorgulamasına yol açarak kendi fikirlerini değiştirmesine vesile olabilirsiniz. Kendi kendine bu evrimi gerçekleştirdiği zaman bu değişimine sıkı sıkı sarılacak ve farkında bile olmadan sizin empoze ettiğiniz fikirlerin fanatik bir savunucusu olacak. Ve hatta kendini bu fikirleri diğer insanlara kabul ettirmek ihtiyacı içinde hissedip bunu misyon edinecektir.

İnsanları kendi doğrularınıza inandırabilmeniz için öncelikle onların güvenini kazanmanız gerekir. Çünkü güven karşı tarafa bir rehavet getirir. İşte düğüm çözülmüştür ve kurban artık

ellerinizdedir. İçine önce bir kıvılcım düşürür sonra onu besleyerek bir alev topuna dönüştürürsünüz. Ve sonuç olarak sizin fikirlerinizi sizden daha ateşli savunur hale gelir.

Takiye neden gerekli diye bir soru aklınıza gelebilir, bunu kurbağa hikayesine benzetebiliriz. Kurbağayı kaynayan suya atarsanız zıplayıp kazandan dışarı atlar. Kurbağayı su dolu bir kazana koyup altını yavaş yavaş ısıtırsanız bulunduğu ortamadaki küçük ısı değişimini tolere edebileceği için kaçma refleksi oluşmaz. Halbuki kendi güvenli doğal ortamı olarak benimsediği kazanın içinde

birazdan kaynayacak ve çorba olacak.. Rehavet içinde can verecek.

Rehavet insanın en büyük düşmanı ve bu durumu düşmanlarımız çok iyi kullanmakta. Hiçbir insan yakınındakinden şüphe etmez ama düşman hep yakın hissettiklerimizden çıkmaz mı...!

Yalancı mıyım?