Türk Silahlı Kuvvetleri Pençe-Kilit, Pençe-Kaplan, Pençe-Kartal derken, İstiklal Caddesi’nde bombalı terör eylemi gerçekleştirenlere, bu defa Pençe-Kılıç operasyonuyla yanıt vermekte gecikmedi. Kahraman ordumuz, İstiklal Caddesi’nde masum insanlarımızı kaleden terör eylemine yanıt olarak gerçekleştirdiği üç kademeli ve geniş kapsamlı operasyonla, Irak’ın kuzey bölgesindeki Harkuk, Kandil, Asos ve Suriye’nin kuzey bölgesindeki Derik, Cizire, Kobanlı (Kobani/ Ayn el Arap) ve Tel Rıfat’taki terör yuvalarını etkisiz hale getirdi.

Sınırdaki topçu bataryalarının da destek verdiği 1500 km cepheli tarihi operasyonda, F-16’ların yanı sıra, İHA’lar, SİHA’lar ve 70’e yakın hava aracı görev aldı. Pençe-Kılıç operasyonu, Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerindeki terör yuvalarını dağıtmaya, ABD’nin ülkemizi güney sınırlrımız boyunca kuşatacak bir terör devleti kurma girişimini engellemeye yönelik kararlı bir şahlanışı olarak değerlendiriliyor.

İstanbul’da İstiklal Caddesi’ndeki bombalı terör eylemi sorasında bir açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman soylu ABD’nin taziyesini kabul etmediğimizi belirtmiş ve “ Mesajı aldık, en kısa zamanda yanıtımızı vereceğiz” demişti.

Türk Silahlı Kuvvetleri Pençe-Kilit, Pençe-Kaplan, Pençe-Kartal derken, İstiklal Caddesi’nde bombalı terör eylemi gerçekleştirenlere, bu defa Pençe-Kılıç operasyonuyla yanıt vermekte gecikmedi. Kahraman ordumuz, İstiklal Caddesi’nde masum insanlarımızı kaleden terör eylemine yanıt olarak gerçekleştirdiği üç kademeli ve geniş kapsamlı operasyonla,Irak’ın kuzey bölgesindekiHarkuk, Kandil, Asos ve Suriye’nin kuzey bölgesindeki Derik, Cizire, Kobanlı (Kobani/ Ayn el Arap) ve Tel Rıfat’taki terör yuvalarını etkisiz hale getirdi.

Sınırdaki topçu bataryalarının da destek verdiği 1500 km cepheli tarihi operasyonda, F-16’ların yanı sıra, İHA’lar, SİHA’lar ve 70’e yakın hava aracı görev aldı. Pençe-Kılıç operasyonu, Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerindeki terör yuvalarını dağıtmaya, ABD’nin ülkemizi güney sınırlrımız boyunca kuşatacak bir terör devleti kurma girişimini engellemeye yönelik kararlı bir şahlanışı olarak değerlendiriliyor.

TERÖR DOSYAMIZDA HERKESİ SUSTURACAK KADAR BELGE VAR

Operasyon sonrasında ABD ve Rusya yayın organlarından Türkiye’yi suçlayan ciddi bir açıklama yapılmadı. Çünkü, Türkiye’nin elinde onlarca yıllık kapsamlı bir terör dosyası var. Bu dosyada, herkesin eleştirisine yanıt olabilecek yeteri kadar bilgi ve belge var. Biz yıllardır açıkça ve bütün dünyanın duyabileceği netlikle YPG’nin, PKK’nın devamı bir terör örgütü olduğunu söylemekteyiz. ABD’nin yıllardır binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğittiği, ordulaştırdığı YPG, elindeki bu silahlarını bize karşı kullanıyor. Elimizde reddedilemeyecek deliller var. Uluslararası hukuku hiçe sayan bir yapıyla karşı karşıyayız.

İstanbul’un en önemli turistik merkezlerinden biri olan İstiklal Caddesi’nde altı masum insanımızı kaybettiğimiz bir terör saldırısına hedef olduk. Türkiye, eylemi gerçekleştiren teröristin eylem ve yakalanma görüntülerini süratle paylaştığı halde, Batılı yayın kuruluşları bunları yayınlama konusunda pek isteksiz davrandılar. Bazı Batılı yayın kuruluşları da, ABD’nin, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bağlamında Afganistan, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da milyonlarca insanın hayatlarını kaybetmesine, ülkelerini terketmelerine neden olan insanlıkdışı operasyonları kamufle edebilmek için, Türkiye’yi Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bazı turistik hedefleri vurmakla, masum insanların ölümüne neden olmakla suçladılar.

YPG’Yİ AKLAMAYA YÖNELİK ALGI OPERASYONLARI

İstiklal Caddesi’ndeki terör eylemini gerçekleştiren terörist yakalandığına ilişkin haberi görmezden gelen bu yayın organları, sürekli olarak PKK ve uzantısı YPG’nin terör eylemini üstlenmediğini tekrarlayarak, bölücü terör örgütünün sivilleri katletmediğine ilişkin bir algı operasyonu uygulaması yaptılar. Bu, önceden planlanmış organize bir algı operasyonudur.

HATIRLATMAK İSTERİZ

Hatırlatmak isteriz, 11 Eylül 2001 günü, New York’taki İkiz Kuleler’in sözde El Kaideli iki militan tarafından uçaklarla vurulması, “gelecekten haber alabilen” televizyon kanallarından canlı yayınlarla duyurulmuştu. ABD, küresel çapta yarattığı bu şokla, ABD’li ideologların kurguladıkları ve Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) hayata geçirmek üzere 2003’te Afganistan ve Irak’tan başlayarak, Suriye ile Libya’yı işgal etmişti. Gerekçeleri Saddam’ın kimyasal silahlarıydı, ama bir tek kimyasal silah bulunamadı.

Hatırlatmak isteriz, 2003’te, “Demokrasi götürüyoruz” gibi hiç de hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle Ortadoğu coğrafyasına çullananlar, 2012’de estirdikleri “Arap Baharı” rüzgarlarıyla Suriye ve Libya’yı kaosa sürükleyerek parçalamışlar, milyonlarca masum insanın hayatlarını kaybetmelerine ve ülkelerini terketmelerine neden olmuşlardı. Karadeniz’in kuzeyine sıçrayan tek kutuplu bir dünya oluşturma kavgası bugün Ukrayna’da devam etmektedir.

Hatırlatmak isteriz, ABD Irak ve Suriye’deki varlığını meşru gösterme çabası içindedir. Irak ve Suriye’nin işgal sırasında IİD/DEAŞ eliyle katledilen milyonlarca masum arasında Kürtler de vardı. Bölgede yaşayan Kürtler, ABD’nin binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğittiği terörist yaptığı Kürt gençlerini kullanarak neler yapmak istediğini çokiyi biliyor. Afganistan’da olduğu gibi, başaramayacağını anladığında çekip gideceğini ve yeşil boyalı kağıtlar karşılığında kullandığı insanları yüzüstü bırakacağını görüyor, biliyor.

Suriye’nin kuzeyinde başarılı olamayacağını, hedeflerine ulaşamayacağını biz değil, ABD’nin Suriye’den Sorumlu Yöneticisi General Volter söylemiş, Bütün çabalarımıza rağmen, Suriye’nin kuzey bölgelerindeki Kürt nüfusunu yüzde 20’nin üzerine çıkaramadık. Burada bir Kürt devleti kurulamaz” demişti. ABD’nin, Arap ve Türkmenleri göçe zorlamasına, bazı Arap aşiretlerle işbirliği yapmasına rağmen, Suriye’nin Fırat’ın doğusundaki Kürt nüfusu yüzde 5 civarında.

ABD’nin, Irak ve Suriye’den Akdeniz’e uzanan bir Kürt devleti kurma hayali bölgenin gerçekleriyle uyuşmuyordu. ABD’nin büyük göçler üzerinden Suriye’nin kuzey ve Türkiye’nin güney bölgelerinin demografik yapılarını değiştirme operasyonları beklenen sonucu sağlamamıştı.

TERÖR ÖTGÜTLERİ, ŞAM YÖNETİMİ, RUSLARVE ABD NE İSTİYOR?

Sözde Kürtlerin haklarını savunan terör örgütleri, ABD’nin varlığını, Şam yönetimi ile sürdükleri özerklik müzakereleri ve tanınma girişimlerinin bir çözüme kavuşuncaya kadar bir garanti olarak görüyorlar.

Şam yönetimi ise, ABD’nin varlığı toprak bütünlüğü konusunda en büyük tehdit olarak gördüğünden, tanınma girişimlerine şiddetle karşı çıktığı Kürt kökenli terör örgütlerinin Amerikalılardan uzak durmalarını istiyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da, “ABD’nin ayrılıkçılığa teşvik ettiği birçok Kürt grup var. Umarım ki, Şam ile normal ilişkiler kurmak isteyen Kürtler, bu oyunların kışkırtıcı doğasını ve tehlikesini anlarlar” diyor.

ABD Başkanı Biden ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in 16 Haziran’da Cenevre’de buluşmaları sonrasında, ayrıntıları bilinmese de, iki ülkenin teknik heyetleri arasındaki müzakerelerin sürdürüldüğü biliniyor.

Başkan Biden, bir taraftan Ruslarla görüşürken, diğer yandan YPG’nin gizli mimarı McGurk’u genel koordinatör olarak atayarak, terör devleti kurma umutlarını canlı tutmaya çalışıyor. Fakat, Rojava/Batı Kürdistan dedikleri Suriye’nin kuzey bölgesinde bu tanımlamanın tarihsel ve demografik bir tabanı yok. ABD’nin terör devletini hayata geçirebilme konusundaki son umudu, İdlip’teki Türkmen ve Arapların da Türkiye’ye gönderilmesidir.

Böyle bir olasılığa şiddetle karşı çıkan Türkiye, Fırat Kalkanı’yla başlattığı operasyonlarını Pençe-Kılıç’la sürdürdü; “Gerekirse kara harekatı için de hazırım” mesajı verdi.

Gelişmeler paralelinde terör örgütlerinin en büyük korkuları, ABD’nin birgün, Afganistan’da yaptığı gibi, çekip gitme olasılığıdır. ABD’nin Iraktaki muharip güçlerini çekme ve buradaki varlığını eğitmen ve danışman kadrolarla sınırlama kararı,Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde Amerika sayesinde önemli kazanımlar elde eden terör örgütlerinin birgün ortada kalma korkularını artırmaktadır.

Türkiye’nin yapacağı bir kara harekatı sonrasında güneye kaçmak durumunda kalacak bölücü örgütler, buralardaki Arap aşiretlerden “zılgıt” yiyeceklerini bildiklerinden korkuları katmerlenmektedir.

11 EYLÜL SONRASINDA BM’Yİ VE NATO’YU GÖREVE ÇAĞIRAN ABD SUSMA HAKKINI KULANIYOR

11 Eylül şokunun ertesi günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni (BMGK) acil olarak toplantıya çağıran ABD, 1373 sayılı terörü kaynağında yoketmeye ilişkin karara dayanarak gerekli önlemlerin alınmasını istemiş ve NATO’nun 5. Madde’yi işletmesini sağlamıştı. Hatırladığınız gibi 5. Madde, NATO üyesi bir ülkeye yapılan saldırı, bütün NATO’yu hedef almış sayılıyor.

Hatırlatmak isteriz; NATO’nun 5. Maddesi yalnızca ABD’ye yapılan saldırıdan söz etmiyor; “NATO üyesi bir ülkeye bir saldırı oluşa” diyor. Dolayısıyla NATO üyesi Türkiye’nin de kendisine yönelik bir terör saldırısına karşılık verme hakkı olduğu kadar, gerek duyduğunda NATO’yu da BM’yi de göreve çağırma hakkı vardır. Uluslararası ilişkiler uzmanları, Türkiye’nin, NATO’nun 5. Maddesi kapsamında NATO’yu ortak bir operasyon yapmak için değil, ama teröre ve teröriste verilen desteğin kesilmesi için bir çağrı yapabileceğini belirtiyorlar.

Terörü kaynağında bitirmeyi hedefleyen Türkiye’nin bundan sonraki hedefinin Rakka, Haseki ve Sincar olduğu konuşuluyor.

Pençe-Kılıç operasyonunda yalnızca Kobanlı’da (Ayn el Arap/Kobani) sekiz terör yuvası vuruldu. Bunlar, PKK/PYD’nin askeri karar elemanlarının barındıkları noktalardı. Sınır ötesinden yerleşim birimlerimizi hedef alan alçakça saldırılar, “Yıkılmadık, ayaktayız” mesajlarıdır, ama mesajı verenler teröristler değil, kuklacılardır. O nedenle, Pençe-Kılıç operasyonunun ancak bir kara harekatıyla tamamlanabileceğini belirten uzmanlar, bu süreçte Türkiye’nin gerçek dostlarını tanıma fırsatı elde edeceğini savunuyorlar. Bu vurgulamanın açıklaması, Türkiye olarak bizi zorlu bir sınavın beklediğidir. 

KARA HAREKATININ HEDEFLERİ

Beklenen kara harekatının en önemli hedeflerinden birinin de Tel Rıfat olacağı tahmin ediliyor. Çünkü Tel Rıfat, terörün belinin kırılması için mutlaka kontrol altına alınması gereken bir yer.

Tel Rıfat, Afrin’i yüksekten gören, Maranez ve Minih havaalanlarının yakınında ve hala bir grup PKK militanının da bulunduğu bir yerleşim yeri. Buradan, yakın zamana kadar, Türkiye’nin sınıra yakın yerleşim birimlerini hedef alan top ve roket atışları yapılıyordu. Rusya ile yapılan görüşmelerde Tel Rıfat her zaman masada olmuştu.

Tel Rıfat yakınındaki Minih Havaalanı Rusya’nın kontrolünde. Rusya burayı helikopterin inip kalktığı bir havaalanı olarak kullanıyordu. Rusya’nın operasyondan günler önce askerlerini ve helikopterlerini buradan uzaklaştırması, Moskova’nın Pençe-Kılıç operasyonuna onay verdiği şeklinde değerlendiriliyor.

Fırat’ın doğusunda ABD’nin, batısında Rusya’nın destek verdikleri terör gruplarını temizlemek, etkisizleştirmek kolayca başarılacak bir operasyon değildir. Türkiye’nin Tel Rıfat’a yönelik bir kara harekatı başlattığında, Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleştirilmeye çalışıldığı bir süreçte rejimin terör örgütüne destek vermesi beklenmiyor.

Operasyon öncesinde, istihbarat örgütlerinin üst düzey yöneticilerinin bazı önemli sorunların çözümünde görüş alışverişinde bulundukları biliniyor. Dolyısıyla, Türkiye’nin Suriye’nin kuzey bölgesindeki terör yuvalarına yönelik gerçekleştireceği bir kara harekatı rejimin de işini kolaylaştıracaktır.

Allah, ordumuzun her zaman, her yerde yardımcısı olsun.