Avrupalıların “Tanrının Kırbacı” ismini takıp korkudan tir tir titrediği Hun imparatoru Atilla, göçmen kabileleri toplayarak Avrupa Hun İmparatorluğunu kurmuş ve Avrupa Devletlerine kan kusturmuştur. Atımın ayak bastığı her yer benim toprağımdır diyen Atilla, İmparator olduğu 434 yılından, öldüğü 453  yılına dek halkını Hollanda’dan Ural nehrine, Tuna nehrinden Baltık denizine kadar uzanan toprakları Avrupa Hun İmparatorluğu altında  birleştirmişti.

Batıda kaynaklar tarafından zulmün ve hırsın timsali olarak anılan Hun İmparatoru Atilla (bazı kaynaklarda Attila), buna karşılık Türk tarihi de dâhil olmak üzere doğu tarihlerinin büyük kısmında müthiş bir yönetici ve soylu bir savaşçı olarak resmedilir adeta kahramanlaştırılır. Avrupa Hunları’nın kökleri asırlardan beri tartışma konusu olmuştur fakat yine de kabul görüldüğü şekilde büyük bir kısmı göçebelerden oluşan Orta Asya ve Avrupalı kabilelerin bir birleşimi olduğu söylenebilir.

Mancuk Han’ın oğlu olan Atilla, babasının ölümünün ardından ufak yaşta bozkırda tek başına yaşarken amcası Rua tarafından bulunup himaye altına alınmıştır. Amcasının ölümünün ardından kardeşi Bleda ile Hun İmparatorluğunun ortak imparatoru olmuştur. Bleda 445 yılında ölünce Atilla yönetime tek başına gelir. Ardından Hun ordusu ile Romalıları Katalon savaşında yenilgiye uğratmış ve hüküm alanını genişleterek Roma üzerine ilerlemiştir.

Atilla’yı tarihe geçiren en büyük olaylardan biri ise 452 yılında yaptığı Roma seferdir. Atilla İtalya'yı önüne katmış ilerliyordu. Hristiyan dünyası panik içindeydi. Romalı siyasiler ortadan kaybolmuşken bir din adamı Papa Leo, sorumluluk alarak yanındaki heyet ile Atilla’nın huzuruna çıkar ve baş başa bir görüşme yaparlar. Bu görüşmenin sonunda Atilla, Roma'yı fethetmekten vazgeçmiş ve Roma’yı haraca bağlayarak çekilmiştir. Atilla'nın Roma'yı fethetmekten vazgeçmesi, hala bugün bir de batı dünyasında bir kurtuluş günü olarak algılanmaktadır. Ama daha doğrusu, büyük olasılık Papanın Romanın yakılıp yıkılacağından korkmasıdır. Ayrıca Hıristiyanlığın ebediyen yıkılacağından, kendi kaotik düzenlerini dağılacağından korkması üzerine ve Papa Leo’nun Atilla'ya bir gece boyunca yalvarması neticesinde gerçekleştiği düşünülmektedir. 

Tüm İtalya dehşet içerisindeydi. Herkes “Hunlar geliyor” diyerek köylerini bırakıp kaçıyorlardı. Batı Roma İmparatoru III. Valentinianus, Bizans İmparatorluğu'ndan, Atilla'ya düşman kabilelerden, herkesten yardım talep etmesine rağmen Atilla korkusundan hiç kimse gelmedi. Artık Batı Roma yalnızdı. Senatörler, savaşmadan teslim olan şehirlere dokunmadığını hatırlatarak merhamet istemek gerektiği kararına vardılar. Papa I. Leon önderliğinde Atilla'nın ayağına gidecek ve merhamet dileyecek bir heyet hazırlanarak yüklü miktarda altınla birlikte yola çıktı. Atilla'nın yanına vardıklarında ne konuştukları hakkında herhangi bir yazılı belge bulunmasa da, neticede Romalılar bağışlanmak için yalvarmışlardı. O gün orada yapılan görüşmeyi anlatmak için yapılan çizimlerde, Papa Leon’un Atilla'nın önünde diz çökmüş ve ayaklarına kapanmış şekilde tasvirleri de bulunmaktadır. Papa, Atilla'yı geri dönmeye ikna ederek, İtalya'yı ve Hıristiyanlık dininin geleceğini kurtarmıştır.

Atilla, Papa Leo’ya diz çöktürüp, yalvartıp, ayağını öptürmüştür. Papaların kölelerin ayaklarım öpme âdeti, o zamanki Papa'nın Atilla’nın ayağım öpmesinden sonra başlamıştır. Atilla’nın, Papa'nın ayağım öptürmesini bir türlü hazmedemeyen Vatikan, sonradan; “Bakınız Papa kölelerin ayağım öpüyor” olayını başlatmışlardır. Hatta bu olaydan sonra “Hunlar Türk değil, Macar’dır” diye iddia etmeleri de yine bu dönemdedir. Yine Avrupalı sahte tarihçi ve Türk düşmanı Marinus, Leo ile alay ederek; Papa Leo Asyalı’yı “Paraklit” ilan etti.(Barnabas İncili'nde geçen bir kelime. Ahmet, tavsiyeci, büyük ruh, arındırıcı anlamlarında kullanılır) Bu Hıristiyan dünyasında bugün de tartışılan bir meseledir. Hatta sahte tarih yazan Keşiş Marinus, Papa Leo ile dalga geçerken ezcümle şunu söylüyor. Leo Atilla'yı İsa'dan sonra gelecek Barnabas’ın Paraklit’i yaptı. (Burada Marinus, Barnabas’ı da sapkın ilan ediyor.) Yani Papa Leo, Atilla’yı tabiri caizse peygamber ilan ediyor. Demek ki, Atilla’nın önünde Leo diz çökmüş, yalvarmış, bununla da kalmamış Attila’yı da peygamber ilan etmiş, Paraklit kabul etmiş.  Attila Paraklit unvanını kabul etmemiştir. Atilla sadece din adamlarına Türk’ün asaletini gösterip, merhamet etmiştir 

Atilla’nın diğer bir efsanesi ise İtalya’da Aquileia  şehrini kuşatması 3 ay sürmüş, kuşatma esnasında yiyecek sıkıntısı baş gösterince askerleri kuşatmanın kaldırılması konusunda homurdanmaya başlamış, Atilla ise şehrin alınmasını istemektedir. O anda gerçekleşen bir olay tüm akışı değiştirmiştir. Şehirden ayrılan bir leyleği gören Atilla bu fırsatı kullanarak askerlerine şöyle seslenmiş:

“Bu hayvanın önsezileri güçlüdür burayı terk ediyorsa burada güven içinde olamayacağını hissettiğindendir. Demek ki şehri almamız yakındır” diyerek askerlerine motive vermiş ve şehir 2-3 gün içinde alınmıştır….

Kim Atilla’nın ve Türklerin hakkında, aleyhte yazarsa yazsın; gerçek şu dur ki, bugün, Vatikan merkezli Katolik kilisesi ve İstanbul merkezli Ortodoks kilisesi, varlıklarını iki büyük Türk hakanı olan, Atilla'ya ve Fatih Sultan Mehmet Han'a borçludur. İstedikleri takdirde her ikisini de yerle bir edebilirlerdi. Buna Protestanlık da dahil. Hıristiyanlar, Haçlı Savaşlarıyla İslâm’ı yeryüzünden silmek için mücadele ederken, Türkler, İslam’ın getirdiği hoşgörü sayesinde, dinlerine dokunmamıştır. Eğer ki İslâmiyet’in hoşgörüsü ve bağışlayıcı merhameti olmasaydı, şuanda belki de Hıristiyanlık diye bir din olmayacaktı. 

Kısacası: Türk Milleti’nin şefkat ve merhameti ile İslâm’ın; “Yaratılanı hoşgör, Yaradan’dan dolayı”  düsturu sayesinde bütün inançlar Türk devletlerinin egemen olduğu bütün alanlarda özgür kalmışlardır!