Osmanlı Devleti’ni ayakta tutan manevi değerlerin en önemlisi insan unsurudur. Üç kıtaya hükümran olmuş, cihan devleti Osmanlı’nın 600 sene boyunca dünya sahnesinde kalabilmesinin sebeplerinin ne olduğu konusu bugün hala tartışılan bir konu olda da yukarda söylediğim cümle bunun en önemli anahtarıdır. Bunun aksini iddia edenlerin bu konudaki araştırmalarının, çoğunun objektif olmaktan uzak, ideolojik ve ön yargıya dayalı araştırmalar olduğu kanaatindeyim. Bugün Osmanlı tarihi ile ilgili tarih diye önümüze konulan resmi tarihin, belki millet olarak bizim görüntümüzü yansıtmadığı, bize uymadığı ve gerçek tarihimizle örtüşmediği söylense de Osmanlı bir Türk devletidir. Bu devleti kuran Kayı boyu da öz beöz Türk boyudur.

Osmanlı’yı Osmanlı yapan asıl ruhun, ve bu değerlerin devlet olarak ortaya çıkması Yüce hünkâr Osman Gazi ile başlamış sonra diğer Osmanlı Sultanları’nın şahsiyetinde devam etmiştir. 

Osmanlı Devleti’nin temelleri bu değerler üzerine inşa edilmiştir. Birçok Osmanlı Sultanları’nın hayatlarını mercek altına aldığımızda, genel anlamda Allah Resulü’nü aşk derecesinde sevip yine aşk derecesinde İslam’a bağlı olduklarını görürüz. Başta Osman Gazi Hazretleri olmak üzere birçok Osmanlı Padişahı’nın devlet idaresinde temel kıstas olarak Allah Resülü’nünü kendilerine örnek aldıklarını görmekteyiz. Osman Gazi Hazretleri bu şahsiyetlerin ilki ve en önde gelenidir. 

O Osman Gazi ki; bir gece Osmanlı’nın manevi mimarlarımdan Şeyh Edebali’nin evinde misafir olarak kaldığında kendisine istirahat için gösterilen odada, duvarda asılı olan Kur’an-ı Kerim’i görünce, ancak evliyalara yaraşabilecek bir davranışla Kur'an'a olan saygısından dolayı o gece sabaha kadar uyumamış. Şeyh Edebali sabahleyin bu durumu fark edip kendisine niye yatmadığını ile ilgili soruyu sorunca da:

“Kuran'ı bulunduğu bir odada ayağımı uzatıp yatmayı Kuran'a ve o kitabı gönderen Allah’a saygısızlık adderim” diyerek şahsiyetine yakışan bir cevap vermiştir. Şeyh Edebali bu durumdan çok memnun kaldığı için kendisini kızı ile evlendirmiş ve hayır dualar etmiştir.

Şüphesiz bu saygı bugünkü, gibi Kuran'ın kutsaliyietine ayrıca; Kuran'ın içindeki o mukaddes ve ulvi değerlere gösterilen bir saygı idi. Aslıda şöyle de denebilir. Allah, kendisini ve peygamberini samimi olarak seven bir dostuna, kitabına verdiği o güzel değer ve kıymet karşılığında altı saatlik bir hürmete binaen altı yüz sene sürecek bir devleti bahşetmiştir.

Osmanlı’nın manevi mimarları olan Allah dostlarının manevi ikliminde yetişen nice Osmanlı Sultanları ile birlikte, bu süreç asılar boyu devam etmiştir.

Baktığımızda Osman Gazi'deki bu hasletleri birçok Osmanlı Sultanları’nda da görmekteyiz. Onları her biri Kuran'a ve Peygamberin sünnetine sıkı sıkıya bağı birer Allah dostu idi. Ahir ömürlerini bu uğurda, Allah’ı dinini yeryüzünde ulaşabilecekleri en uç noktaya kadar götürmenin, yaymanın mücadelesi ile geçirmişlerdir. Sonunda da: 

"Kim Allah’ı, Resulü’nü ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki Allah’ın yardımı onların üzerinedir. Üstün gelecekte onlardır. Allah’ın tarafını tutanlardır.( Maide 56)” ayetinin bir sonucu olarak üç kıtaya hükümran olmuşlardır. 

Kısacası: Devletin uzun ömürlü olmasında insan unsurunun birkaç güçlü ismini sayarsak; Hazreti Muhammed(s.a.s)’in mübarek hafis-i şerifine mazhar olmuş, Fatih Sultan Mehmet ayrıca Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman ve II.Abdülhamit Han gibi padişahların; Gülbabaların, Hacı Bayramı Velilerin, Akşemsettinlerin, Yahya Efendilerin ve Aziz Mahmut gibi  büyüklerin destekleri unutulmaz bir gerçektir.