Osmanlı Devleti kuruluş yıllarında; Anadolu Beylikleri Türk ve Müslüman oldukları için kendisine bir saldırı olmadığı sürece onlarla savaşmamış ve de onlara yardım etmekten de geri durmamıştır. Misyonu gereği, genelde kendi inancı ve milletinde olmayan devletlerle karşı karşıya kalmıştır. Ama savaş öncesi hep barışı tercih etmiştir. Barış çabaları sonuç vermeyince ancak o zaman silahlı mücadeleye girmiştir. Aslında batıdaki en yakın sınır komşusu ile hep savaşmayıp siyasi evlilikler yapmış dahası büyük yardımlarda bulunmuştur. Onların başında gelen devlet de Bizans’tır.

“Bizans İmparatoru, iç huzursuzluklarla şaşırmış durumda iken, Rumeli’nde Bulgar ve Sırp rahatsızlığı, Anadolu’da Türk fütuhatı belini büküyor, nefes almak için çareler arıyordu. Daha önce yapılan Türk-Bizans sulhu yeniden gözden geçirilerek daha sağlam esaslara bağlandı.

İmparator Altıncı Yoannis Kantakuzinos adımlarını daha sağlam atmak azmindeydi. Güzel kızı Prenses Teodora’yı Orhan Gazi’ye teklif etti, genç prensesi Orhan Gazi kendisine eş olarak kabul ettiğinde üçüncü defa Hristiyan kızı ile evlenmiş oluyordu. İlki Halofira, Osman Gazi’nin düğünü bozarak Tekfurdan kaçırdığı, adını Nilüfer olarak değiştirdiği gelini, ikincisi Asporça adlı bir Hıristiyan’dı. Şimdi de Teodora. Teodora’nın çok gençti, 1346’da evlendiklerine göre Orhan Gazi 65 yaşlarındaydı.

Bu evlilikten az önce veya az sonra ki, önce olması daha akla yatkındır. İmparator Orhan Gazi’den asker yardımı ister. Orhan Gazi, şanını şöhretini, gücünü, kuvvetini geliştirmiş, komşu devletin yardımına koşacak duruma gelmiştir ya hayır diyemez Bizans İmparatoru’nun. Yardımına beş-altı bin kişilik bir kuvvet gönderir. Bu Türk askerleri İmparatorun işine öyle yarar ki, Sırp Kralı Duşan karşısında bocalayan Bizanslılar yeniden hayat bulurlar. Orhan Gazi Bizans’a asker yardımı yaparken, onlara talimatlar vermeyi de ihmâl etmemişti. Mesele; sadece Bizans’ı tehlikelerden korumak değil, yarınları düşünerek hareket etmek, yarın faydası olacak bilgileri toplamaktır. Türk askerleri, işte bu düşüncelerle Bizans İmparatoruna yardım ederken, şehrin yollarını, zayıf ve güçlü noktalarını hafızalarına yerleştiriyorlardı.

Orhan Gazi bir sene sonra İmparatora yine yardım eder. Bu defaki yardım Sırp Kralı’na karşı kullanılacaktır.

İmparator alışmış ya, iki sene sonra sıkışır ve damadı Orhan Gazi’den yine yardım ister. Sırplar Selanik’i işgal etmişler, Bizans’ın gücü yetmiyor onları çıkarmaya. Selanik bizim tarihimizin önemli şehirlerinden biri olacak ileride ama henüz bize yabancı; bizim çabamız Bizans adına. Orhan Gazi, oğlu Süleyman Paşa’yı 20000 kişi ile gönderir. Bu zamanlar çok telaşeli geçer, Osmanlı denizcileri de savaşa iştirak eder; savaş çok alevlenince Orhan Gazi’de Bizans tarafında Cenevizliler’le beraber çarpışmakta; bu savaşlar olurken diğer yandan 10000 kişilik bir Türk kuvveti Dimetoka’da Sırp ve Bulgarlara karşı savaşı galibiyetle bitirmektedir.

Üsküdar, Kadıköy ve Marmara adaları zapt edilir aynı yılda. Hiçbir şey Süleyman Paşa’yı doyurmaz. Onun gönlü Rumeli’ne bağlanmıştır. Yaşça, iyice olgunlaşan Süleyman Paşa ve ihtiyarlayan Orhan Gazi. Orhan Gazi’nin yaşı 70’i geçmiş Piri Fani görünümündedir. Rumeli fatihi olmayı arzulayan evlat da, Rumeli’nin fethini görmeyi bekleyen baba da sabırsızdır. Kayınbabası ile gayet iyi geçinen Orhan Gazi, her sıkıştığında yardımına koşmaktan geri kalmıyordu; İmparator da çok iyi idi, fakat işin içine Rumeli meselesi girince renkler değişmeye başladı.

Rumeli’nin Orhan Gazi’nin eline geçmesi Bizans’ın işine gelmez. Daha önce Bolayır ve Tekirdağ’ına kadar bütün Marmara kıyıları Orhan Gazi’nin eline geçmiş, İmparatorda tedirginlik başlamıştı. Rumeli tamamen Osmanlı’nın olursa, Bizans ne eder? İmparator Orhan Gazi’yi durdurmak için çeşitli tekliflerde bulunur, hiçbirini kabul ettiremez. Derler ya; “hayat sürprizlerle doludur”. Dün Orhan Gazi’nin yardımı ile başından defettiği Sırp ve Bulgar’a İmparator ortaklık teklif eder. “Gelin, der Balkanlara Türkleri sokmamak için elbirliği edelim.” Netice alamaz yıpranmış Bizans İmparatoru. Çünkü: Orhan Gazi’nin yıldızının parladığı devirdir.

Bizans İmparatoru aradığı desteği bulamayınca, Orhan Gazi ile ipleri gerdiğine pişman olmuştu. Sıkıntılı günlerini huzura çeviren, mağlubiyetini galibiyet yapan, hem de damadı olan böyle bir adam darıltılmamalıydı! Bu defa şans İmparatora bir fırsat tamdı. Orhan Gazi’nin Teodora’dan doğan oğlu Halil, İmparator Kontakuzınos’un da torunudur. İşte bu Halil İzmit Körfezinde balık tutarken veya kayıkta gezinirken Korsanlar tarafından kaçırılır ve Foça Ceneviz korsanları çocuğun iadesi için 100000 altın isterler. İmparator, bu fırsatı değerlendirip, Orhan Gazi ile aradaki buzları eritmek için, talep edilen paranın yarısını verir. Umar ki hem kızının mahzunluğu giderilmiş, hem de Orhan Gazi’nin öfkesi yumuşamış ola.

Kısacası; devletlerin tek oluşum sebebi milletinin huzurlu ve sağlıklı bir hayat sürdürmesini sağlamaktır. Onlarca Türk devletinin yaptığı gibi, Osmanlı’da kuruluş yıllarından başlamak üzere “gerek siyasi, gerekse insani olarak kendi milletinin geleceği için; yardım edilmesi gereken devletlere ve toplumlara yardım etmekten ve işbirliği yapmaktan geri durmamıştır.” Bu ilke kendisinden sonra gelen Türkiye Cumhuriyeti’ne de güzel bir miras olarak adeta devr olunmuştur.