Yaklaşık 1 aydır deprem üzerine konuşuyoruz,olası yeni depremlerden söz ediyoruz. Depremle yaşamayı artık öğrenmek zorundayız. Artık bu gerçeği kabul edip kendimizi ona hazırlamaya başlamalıyız. Evet mutlaka bizim dışımızda yapılması gerekenler var ama bu arada bizimde kendimizce hazırlamamız gereken şeyler var. Acil durumlarda ulaşabileceğimiz önemli evraklarımızın kopyası, ulaşılamayan ilk saatlerde bazı ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz şeyler çantada olmalı. Ama bu çanta sadece evle sınırlanmamalı rutin yerlerimizde mesela iş yerimizde olmalı. Neler olmalı çantamızda? Mutlaka su, meyve suyu, çabuk bozulmayan vitamin katkılı gıda, hijyen malzemesi ıslak mendil ve tuvalet kağıdı, iç çamaşırı, çorap, önemli belge fotokopileri kimlik, banka cüzdanı, pasaport gibi, önemli ilaçlarımızın yedeği, evcil hayvanımız varsa onun ihtiyaç maddesi, bebek varsa onun ihtiyacına özel önemli şeyler.
SEVİYORUM SENİ
Mahsun Kırmızıgül'ü doksanlı yıllardan beri tanırım. O sıralarda henüz kapanmamış olan HBB televizyonunda müzik eğlence programı yapıyordum. Programıma konuk gelmişti, yeni parlamaya başladığı yıllardı. Hiç tarzım olmayan bir müzik türü olduğu için bir daha da dinlemedim. Film yönetmenliğine soyunduğu zamanlar ilk eleştirenlerden biriyim, herkes kendi işine baksın nedir bu özenti diye. Sonra filmlerini izlemeye başladım. Ve bir çok eksiklerine rağmen duyguları yaşatması, seni filmin içine çekmesiyle ilgili hayran olmaya başladım. Mütevaziliğini, naifliğini gördükçe hayranlığım her geçen gün arttı. Hatta bir gün yaptığı projede mutlaka oynamak istiyorum, gerekirse kapısına dayanacağım. Son günlerde hayranlığımı çok daha fazla kazanmaya başladı. Bir magazin programında hastahane çıkışında görene kadar haberim yoktu. Son derece bitik görünüyordu. Mahsun Kırmızıgül başından beri elini taşın altına koymuş, 6 şubat tarihinden beri orada. Kontrollerini yaptırmış ve tekrar oraya dönüyor. Afet bölgesinde inanılmaz çabalar harcayan, tüm duyguları, iniş çıkışları halkla birlikte yaşayan biri. Ne güzel adamsın sen...
ŞEF KAZANI
Mehmet Yalçınkaya televizyon programında agresif tavırlarıyla elime versen bir kaşık suda boğacaklarımdandı. Ama deprem bölgesinde o kazan başında gördüm ya, her şey değişti. O gözlerindeki duygusallık içime işledi. Bir depremzede kızın sözlerini duyunca ağladım. Toprak altında kalan ve çabalara rağmen kurtarılması uzayan bir kız 'artık beni bırakın, diğerlerine yardım edin' demiş. İçime işledi o kızın kendinden vazgeçmesi. Çok şükür o da kurtulmuş.
ZEHRA GÜNEŞ'TEN ANLAMLI HAREKET
Vakıfbank'ın başarılı milli oyuncusu Zehra Gübeş, Lodz maçı öncesi yapılan saygı duruşuna depremde hayatını kaybeden R.K. Hatay Voleybol Kulübü oyuncusu Ceren Topal’ın isminin yazılı olduğu formasıyla çıktı.
Karşılaşmanın ardından konuşan Güneş, “Ülkemizde yaşadığımız felaketin üzüntüsünü hala yaşıyoruz. Bizim için şu anda sahaya çıkmak kolay değil ancak kazanarak bizi takip edenleri mutlu etmek istedik. Bugün Hatay’da yaşamını yitiren Ceren’in formasıyla sahaya çıkmak istedim. Ceren’in “Hayalim Zehra Güneş olmak” açıklamasını bu şekilde öğrenmek hem hayatımda aldığım en üzücü hem de en gurur duyduğum yorumlardan biri oldu. Keşke tanışabilseydik. Umarım bir yerlerden beni görüyordur ve birazcık da olsa mutlu olmuştur” dedi.
VEDA MEKTUBU
Kanal D'nin yeni projesi Veda Mektubu şahane bir proje olmuş. Oyuncuları, yönetmeni, set ekibi, senaristi her şey dört dörtlük. Yıllar önce bir mektup ile Alanur ve Ziya’nın ayrılan yolları çocukları yüzünden beklenmedik bir şekilde kesişir. Ve iki aile arasında genç aşıkların üzerinden nefes kesen bir hesaplaşma yaşanır. Buna benzer bir aşk hikayesini danışanlarımdan birinin hikayesi olarak dinlemiş ve travma çalışmaları yapmıştım. Çok gerçek, çok yoğun ve karmaşık duyguların yaşandığı müthiş hikaye özellikle Bennu Yıldırımlar, Nurgül Yeşilçay ve Selim Bayraktar'ın başarılı oyunculuklarıyla izlenmeye değer.
BAŞARILI GİRİŞİMCİ
Ece Vahapoğlu'yla yıllar önce bir televizyon programında tanışmıştım. Sonra da bağımız hiç kopmadı, zaman zaman yaptığı etkinliklere de katıldım. Tanıdığım en çalışkan,en üretken, en yaratıcı insanlardan biri. Eğitimler aldı, programlar yaptı, kitaplar yazdı, markasını oluşturdu ürünler çıkardı. Bence başarılı girişimci kadınların iyi bir örneği. Şimdi yine güzel bir etkinlik hazırlamış. Yoga, nefes, meditasyon ve enerji çalışmalarının birleştiği keyifli bir workshop. Sizleri bekliyor.
GEÇMİŞİN HAYALETLERİ
''Bugünkü hayatınızı, başka birinin travmalarını onarmak için yaşıyor olabilirsiniz.”
Timur Harzadın ''Bana gelen danışan hikâyelerinin ardında geçmişin izleri vardı. Yapılandırılmamış geçmişlerinin hayaletleri onları yalnız bırakmıyordu. Bugünümüzü geçmişimiz belirliyor ve geleceğimizi bugünkü duygu ve hareketlerimiz belirleyecek. Yapılandırılmamış bir geçmiş, yüzleşilememiş anılar, çalışılmamış bir bellek ilerlememize izin vermeyecek.” diyor. Travmayı, terapiyi ve iyileşme sürecini anlamadan hayatımızı pek de yoluna koyamayacağımızı anlatıyor. Kuşaklar arası travmanın köklerini okurla birlikte adeta yeniden keşfeden Harzadın, atalarımızın nesiller boyu süren sessizliğini bozmak için bir adım atmamız gerektiğini belirtiyor.
“Bir cinayet, birkaç kuşak önceki bir kürtaj hikâyesi, azınlık olma hissi, göç, kuşaklar önce çıkılan sürgün… Boğulma hissiniz ve anlamlandıramadığınız deniz korkunuz belki de geçmişte boğulan bir aile bireyinize ait. Sürekli evli adamlara-kadınlara denk gelmeniz belki de geçmişte yaşanan ve aile sırrı olarak saklanan bir yasak aşkın tekerrürü. Devamlı terk edilmeniz belki de çaresizlik hissinizin ve aynı kayıpları yeniden ve yeniden yaşamanızı gerektiren bir üst neslin yaşadıklarının aynısı. Parasızlığınız ve önlenemez borç batağınız belki de size henüz daha küçükken öğretilen para zor kazanılır safsatasının bir yansıması.”
Geçmişin Hayaletleri ruhu iyileştirmenin yollarını anlatırken, bizimle birlikte büyüyen yaralı kalbimize; bedenimize, zihnimize ve ruhumuza rahat vermeyen kötü duyguları anlamlandırmamız için yol gösteriyor. Son günlerde okuduğum en güzel kitaplardan biri. Kesinlikle öneriyorum.
SANAT İYİLEŞTİRİR
“Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bu sorguda oldukça zeki ve entelektüel bir kadın, pek de zeki olmayan inatçı bir polisin karşısında kendinden emin, göz altı süresinin bitmesini beklerken polis sadece teşkilattan ve çalışma hayatından kurtulmak derdinde. Şafağa birkaç saat kaldı. Her gecenin sabahı olur. Ama bazı geceler vardır. Sabahları sonsuza dek öldüren geceler. Güç dengelerinin tahterevallide gidip geldiği, kimsenin göründüğü gibi olmadığı bu sihirli sorguda “Nasıl kaybedilir?” sorusunu gelin birlikte soralım. Sihirli bir dolapta nasıl adam kaybedilir? Ya gençlik nasıl kaybedilir? Ne zaman kaybederiz ahlakımızı? Ne zaman benliğimizi yitiririz?
Hem zaten gerçekte kim kimi sorguluyor? İllüzyonist bir kadın bir polis sorgusunda… Işıklar açılır oyun başlar. Sorgulanan aslında sanık değil polistir!. Şafağa birkaç saat kaldı. Her gecenin sabahı olur.”
''Kelepçe Kullanma Kılavuzu" oyunu depremzedelere yardım için sahnelenecek. Başarılı tiyatro oyuncusu arkadaşlarım Avni Danyal ve Başak Daşman, "asrın felaketi" olarak nitelenen 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenenlere yardım için sahneye çıkacak.
Oyuncu Hüseyin Avni Danyal ve Başak Daşman, "asrın felaketi" olarak nitelenen 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenenlere yardım için sahneye çıkacak.
Ünlü oyuncular, "Kelepçe Kullanma Kılavuzu" oyununun tüm bilet gelirini depremde zarar görenlere destek amacıyla İyilik Melekleri Derneği'ne bağışlayacak.
Entelektüel bir kadının, inatçı ve mesleği bırakmakta olan bir polis tarafından sorgulanmasını konu edinen oyun, 13 Mart'ta TiyatrOPS Sahnesi'nde seyirciyle buluşacak.
Yapımcılığını Mutlu İğdi ve Ali Özdemir'in üstlendiği oyunun dekor tasarımına Cihan Aşar, ışık tasarımına Ayşe Sedef Ayter, müziklerine ise Anıl Balkan imza atmış. Tükenmeden biletlerimizi alalım.
DÖNÜŞÜM
“Dönüşüm” mottosuyla insan ve gelişimine değer katmayı prensip edinen sanatçı Haldun İplikçioğlu eserleriyle hayatı sorguluyor. Bu sergi, yaşamı boyunca çok yoğun çalışan bir diş hekiminin, çocukluğundan beri iç dünyasında biriktirdiği, kimi zaman üstlerini örtüp gizlediği kıpırtılarını, dürtülerini, düşüncelerini ve hayallerini artık serbest bırakıp, onları bir tuval üzerinde dokulara, formlara ve renklere dönüştürmesinin ürünüdür. Aynı zamanda; 2016 yılında bir diş hekimi olarak ayrıldığı
İstanbul’a yedi yıl sonra resimleri ile dönmesini ifade ediyor.
ARTIK VAZGEÇSENİZ OLMAZ MI?
Bazı kişileri birinin kocası ya da birinin karısı olduğu için aniden koyacak yer bulamıyoruz, alıyoruz göklere çıkarıyoruz. Sonra o kadar şımartıyoruz ki onlarda ne oldum delisi olmaya başlıyor. Son günlerde son derece uygunsuz fotoğraflar paylaşan biri instagramda takipçileri azalmaya başlamış. Bunun üzerine hemen sosyetik bir şal başına örtüp, kuran-ı kerim eline alıp sure paylaşmaya başlamış. Bu aslında ne kadar yozlaştığımızın ifadesi... Depremde herkes acıyı paylaşırken, banyo küvetinde pozlar verip, gelen eleştirilere karşı "herkes acısını başka türlü paylaşır' diye açıklama yapmaya çalışmak devede tüy bırakmamak gibi bir şey. Sen her haltı ye, her şeyi yap, sonra gel ayetler paylaş. Haşir ayeti 59/19 derki; “Allah'ı unutup da bu yüzden Allah'ın da kendilerine kendilerini unutturduğu, dolayısıyla fayda ve zararını bilmeyen kimseler gibi olmayın. Onlar, büsbütün yoldan çıkmışların tâ kendileridir.’’ Artık Allah'ı Allah ile aldatmaktan vazgeçmeye çalışın. Çünkü buna sadece kendinizi inandırabilirsiniz.
Sevgiyle kalın.