Tek Tanrı’ya inanan ve O’na iman eden Nuh Peygamber zamanında, insanlar doğru yoldan eğri yola sapmış, düzen bozulmuş, Tanrı’ya isyan etmişlerdi. Tanrı, bunları cezalandırmayı kararlaştırdı. Peygamber Hazret-i Nuh’a bir gemi yapmasını ilahi bir emir olarak bildirdi.

O nedenle Ağrı dağları asil şöhretini Kutsal kitaplarda geçen Tufan olayın dan almıştır. Nuh'un Gemisi Tevrat'ın birinci kitabı Tekvin'de yer alan, sel tufanı için Tanrı tarafından Hz. Nuh'a ailesini ve dünyadaki hayvanlardan birer çifti Büyük Tufan'dan korumak amacıyla yapılması emredilen gemidir. Tevkin'e göre Tanrı, Hz. Nuh'a, Nuh'un Gemisi'nin nasıl yapılacağına dair bilgileri verdi.

Hazreti Nuh'un gemisi ile ilgili araştırmalar çok geçmişten, eski çağlardan beri devam ediyor. Kutsal kitaplarda da yer alıyor. Özellikle Kitab-ı Mukaddeste ve Kur'an-Kerim'de. "Harri Ararat" ifadesi kullanılıyor. Kur'an-ı Kerim'de Cudi ifadesi kullanılıyor. Kutsal kitaplar üzerinde çalışma yapan bilim insanlarına baktığımız zaman ortak bir noktaya ulaştıkları görülmektedir.

Yani bu hadisenin insanların ilk yaşadığı uygarlık Mezopotamya bölgesinde yaşandığı, vuku bulduğu, özellikle de Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında bir alanda meydana geldiği ifade edilmektedir. Tabi Dicle ve Fırat nehirlerinin arasında meydana geldiği ifade edilen bu saha içerisinde Türkiye'de kalmaktadır.

Özellikle Fırat ve Dicle arasında olması burada bir selin, tufanın yaşanabileceğini de kanıtlamaktadır, diye bilim adamları bu şekilde çalışmalar yapmışlar."Ancak Asırlardır araştırılmaya devam edilen Hazreti Nuh'un Gemisi'nin nerde olduğuna dair Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil'in bu konuda ortak bir noktası yoktur.

Gemi üç yüz adım boyunda, elli adım eninde ve otuz adım yükseklikte olacaktı. Nuh Peygamber gemisini yaparken, herkes onunla alay ediyor, başlarına gelecek felakete bir türlü inanmıyorlardı. Derken geminin yapımı bitti. Nuh Peygamber, ilahi emir gereğince yer yüzünde bulunan bütün canlılardan, erkek-dişi birer çift gemisine aldı. Yeteri kadar yiyecek yükledi. Sonunda da ailesi ve iman eden bazı yakınlarını yanına alarak gemiye girdi. Oğullarından birisi “Tufan olursa, ben bir dağa sığınırım” diyerek gemiye binmedi.

Bu sırada gök delindi. Kırk gün, kırk gece yağmur yağmış, görülmemiş bir tufan, dağları, taşları denizlerle birleştirmişti.

Tanrı’nın gazabına uğrayan insanlar yok olmuş, yalnız gemidekiler sağ kalmışlardı. Nuh’un gemisi, yüz elli gün sularda yüzdü, durdu. Yine ilahi bir emirle sular çekilmeye başladı. Gemi, Ağrı Dağları'nın Cudi Tepesi'ne oturdu.

Nuh Peygamber, pencereyi açarak bir güvercin saldı. Güvercin, konacak yer bulamayarak geri döndü. Yedi gün sonra, güvercini yeniden saldı. Güvercin bu kez ağzında bir zeytin dalıyla gemiye döndü. Sular çekilmişti. Nuh Peygamber gemisinden çıkarak Ağrı Dağları'nın eteklerinde bir köy kurdu. İnsanlar, canlılarla birlikte yeniden çoğaldılar.

Sümerlerin Gılgamış Destanları'nda da geçen ve bütün dünyaca bilinen bu efsaneyi gerçekleştirmek için bilginler, yıllardan beri, Ağrı Dağları'nda Nuh’un gemisinin kalıntılarını arayıp durmuşlardır.

Tufan efsanesi burada biter ama, Doğu Anadolu’da daha başka söylentiler de vardır. Derler ki, suların çekilmeğe başladığı günlerde, Nuh’un gemisi ansızın, şiddetli bir sarsıntı ile allak - bullak olur. Gemi bir dağın sivri tepesine çarpmıştır.

Gemidekiler korkudan "Suphanallah" derler. Dağın adı “Süphan Dağı” olur. Gemi, bu tehlikeyi atlattıktan sonra, kuzeye dümen kırar, bir tepeye daha çarpar. Nuh Peygamber "Allahü Ekber" diyerek bu tehlikeyi de savar. Bu dağa da “Allahuekber Dağı” derler. Derken, bir süre sonra sular çekilir.

Gemi bir büyük dağın sivri tepeleri üzerine oturur. Uğraşır uğraşır, kurtaramazlar. 0 zaman hep bir ağızdan "Ne ağır dağ" derler. Dağa “Ağır Dağ” adı verilir, bu ad sonradan “Ağrı Dağı” olur.

Nuh'un Gemisi'ni arama çalışmaları M.S. 263 ile 339 yılları yaşamış piskopos Caesarea'lı Eusebius'tan beri devam eder. Nuh'un Gemisi anlatısını doğrulayan bilimsel bir kanıt yoktur. Fakat Nuh'un Gemisi'nin nerede olduğuna dair çok sayıda iddia bulunmaktadır. Yaşayan tüm hayvanları ve bitkileri taşıdığına inanılan Nuh'un Gemisi'ni teknik olarak inşa etmek mümkün değildir.

Çalışmalar genel olarak Türkiye'deki Tendürek Dağı, Durupınar ve Ağrı Dağı'nda yoğunlaşmış durumdadır. Yapılan çalışmalara rağmen Nuh'un Gemisi'ne dair bir iz henüz bulunamamıştır.

Nuh'un Gemisi, ilk kez Harita Yüzbaşı İlhan Durupınar, 11 Eylül 1959 yılında Harita Genel Müdürlüğünde Doğubeyazıt haritası üzerinde çalışırken keşfetmişti. O yandan bu zamana ise farklı bir keşif veya gelişme yaşanmamıştı.

Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde yer aldığı rivayet edilen Nuh'un Gemisi, Yeni Zelandalı jeofizikçi John Larsen ile Amerikalı bilgisayar mühendisi ve arkeolog Andrew Jones tarafından ilk kez 3 boyutlu olarak görüntülendi. Nuh'un Gemisi'nin Ağrı'da oluşunu çoğu kişi kabullenmezken kutsal kitaplarda da varlığından söz edildiği bilinmekte. Nuh'un Gemisi ile ilgili ilk keşifler ise 1959 yılında yapıldı.