Türk Milleti yüzyıllar boyu geçmişin birikimi ve zamanının bilimi ile yönetilmiştir. Tarihteki bu uzun hayatı sürdürmede elbette ki; aksakallıların sözleri, tecrübe ve önderlikleri çok önemli olmuştur. Türk devlet adamlarının çoğu zaman bu bilge insanların muhteşem sözleri ve önderlikleri doğrultusunda karar verdikleri görülmüştür. 

Ama bazende istisnai uygulama ve sözler de olmamış değildir. Ama olsun bu istisnai uygulama ve sözlerde olmuluyu yapmak için de iyi bir örnekleme olmuştur.

İşte boş işlerle uğraşıp zahmeti çok,  getirisi yok manasındaki “pösteki(yünlü koyun postu) saymak” sözünün hikayesi:

Yani nimeti külfetinden az veya elde edilen kârın, harcanan emeğe değmeyeceği durumlarda söylenen bir sözümüzdür. “Pösteki saymak.” İmkân hârici gibi görünen bir şey için, boşa gayret sarf etmenin mantıksızlığını anlatır bu deyimimiz. 

“Vaktiyle İstanbul’un Toptaşı Akıl Hastahanesi’ne, alaylı paşalardan biri idareci tayin olunmuş. 

Bir müddet tabiplerin tedavi metotlarını ve hastaların gidişatını takip ve müşahede eden paşa, yavaş yavaş işin içine girmeye, yalnızca idarî değil, tıbbî meselelere de müdahale etmeye başlamış. Koğuşları geziyor, kendince delilerin vaziyetlerini inceliyor ve bazılarında hiçbir anormallik görmediği için de onların akıllandığına karar veriyormuş.

Nihayet onları sınamak için kendince bir metot geliştirmiş. Buna göre akıl hastalarını tek tek huzuruna çağırtıp önlerine bir pösteki koyarak:

-Say bakalım, diyormuş, şu pöstekinin tüylerini ve bize tam olarak söyle. 

Eğer hasta:

- Efendim, bu zor iş, hepsini sayamam, diyorsa “oda dışına çık” diyormuş. 

Yani hasta değildir diye hastahaneye kabul etmiyormuş. Yok eğer:

-Baş üstüne paşam, deyip işe koyuluyorsa geri, hücresine gönderiyormuş. 

Meğer hastalardan biri bir gün: 

-Nasıl sayayım paşa hazretleri?  demesin mi?

Paşa, ne yapacağını şaşırır durumda:

-İşte böyle... deyip pöstekinin kıllarını tek tek sayar gibi yapmış. Aslında kendisi de ister istemez hastalar sınıfına dahil edilmiş sayılacakken,  tabipler ona hoşgörü göstermişlerlerdir. Anlaşılan paşanın bu düşüncesiz hareketini kayda değer görmemişlerdir. Neyse..

İşte onun bu gayretini gören Akıl Hastahanesi tabipleri, bu akıllılık testini her ne kadar tıbbî kaidelere uygun bulmasalar da, mantık kaidelerine uygun bulduklarından yahut da korkudan hiç itiraz edememişler. 

Paşa da zamanla bu işi o kadar ileri götürmüş ki, bütün gününü hastalar ve pöstekiler arasında geçirir, hatta hastaneyeyeni getirilen hastalara da aynı testi tatbik edip pöstekinin kıllarını saymanın zor olduğunu söyleyenleri, “deli değildir” teşhisi ile geri gönderir, hastaneye kabul ettirmezmiş. O günlerde paşanın arkadaşlarından biri, yolda tabiplerden biriyle karşılaşıp sormuş:

-Bizim paşa ne yapıyor? O da cevap vermiş:

-Pösteki sayıyor. 

Ve böylece bu deyim de dilimize yerleşmiştir.

Kısacası; bir işi yaparken verilen emek,   harcanan zaman, kullanılan insan(makine gücü) bu işin getireceği sonuca değer mi diye planlamak gerekir.