Çok eski devirlerden kalan yaygın bir inanca göre, bir taşın kerameti olduğuna inanılırdı:

"Türklerin atalarına göklerden gelen sihirli bir taş armağan edilmişti. Bu taş her devirde Türk Samanlarının ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulunmuştu." Ve yine bu inanca göre günümüzde hâlâ bu taşın önde gelen Şamanların ellerinde bulunduğu iddia edilir.

Bu anlatılanların sadece bir inançtan ya da söylentiden ibaret olmadığını binlerce yıl öncesine ait eski Çin tarihi kayıtları da teyit eder. Eski Türklerin de elinde bu tür bir taşın (Yada Taşı) bulunduğuna dair çok sayıda tarihi kayıt var. Çin Kaynakları tarafından tutulan bu kayıtlarda, Türklerin bu taş vasıtasıyla istedikleri zaman yağmur veya kar yağdırabildikleri uzun uzun anlatılır.

Atalarımızın istedikleri zaman yağmur, kar, dolu yağdırabildikleri, rüzgâr estirip hatta fırtına çıkartabildiklerine dair ilk tarihi belgede şunlar kayıtlıdır: Türklerin büyük ataları Hunların kuzeyinde bulunan So sülalesindendi. Oymağın başbuğu Ananbu idi. Bunlar yetmiş kardeşti. Birincisi kurttan türemişti adı Içjini-nişibu idi. Içjini-nişibu tabiatüstü özelliklere sahipti. Yağmur yağdırıp fırtına çıkartabilirdi.

Bu gizemli taş hakkında yine aynı Çin kaynaklarında 449 yılında meydana gelen bir savaş anlatılırken konuyla ilgili satırlara rastlarız:

Evvelce kuzey Hunların idaresinde bulunan yüce han ahalisinde öyle kâhinler vardır ki, Cücenlerin saldırışlarına karşı durduklarında çok şiddetli yağmur yağdırdılar, fırtına çıkarttılar. Cücenlerin onda üçü sellerde boğuldu, soğuktan kırıldı.

İslâm kaynaklarında Türklerin bir zamanlar ellerinde bulundurdukları taş; yağmur taşı anlamına gelen "Haccr-ül Matar" ya da "Seng-ı Cede" olarak isimlendirilmişti. İslam kaynaklarında anlatılanlara baktığımızda, Türklerin bu sihirli taşıyla Müslümanların da yakından ilgilendiklerini görüyoruz.

Bu gizemli taşla ilgili, Çinlilerin, Türkleri savaşarak yenmeleri mümkün olmayacağı için çeşitli hilelerle kaya parçasını param parça edip taşıdıkları anlatılır.