Udî, Gazelhan ve TRT Program Şeflerinden Müzisyen HÜSEYİN İPEK, Hocası; Kudüm ve Tanbur Sanatkârı, Bestekâr, Koro Şefi AHMET HATİPOĞLU’nu Anlatıyor.
(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
Oğuz Çetinoğlu: Türkiye dışındaki Müslüman ülkelerde de tasavvuf mûsikîsi var mı? 
Hüseyin İpek:  Araplarda var; Bütün İslam toplumlarında vardır. Münacatlar, gazeller, kasideler, ilahiler, bizde olduğu gibi, İslam ülkelerinin hepsinde var. Daha düne kadar hepsi Osmanlı topraklarının içerisindeydiler. Mesela, bunlardan en bariz örneği, ‘Telaal Bedru Aleyna. Telaal bedru aleyna, min seliyetil veda; vecebeş şükru aleyna, vede adli lehide.’
Hazreti Peygamber Efendimizin (sav) Medine’ye teşriflerinde, bütün Medine halkının ve ensarınkoro hâlinde Peygamber Efendimiz’in bu güzel ilahi ile karşılandığı rivayet edilir. 

Çetinoğlu:
Eserlerinden de birkaç örnek verebilir misiniz? 
İpek: Dinî eserleri: ‘Acep neden benim zar-ı figanım.’ ‘Gülizar Divanı’ … Bakın, divan bestelemiş. 
Bir başka eseri: ‘Acep şu yerde var m’ola?’ Nişabur ilahi. 

Çetinoğlu: Az kullanılan bir makam... Özelliklerinden bahseder misiniz?
İpek: Çok az kullanılan bir makam. Türk mûsikîsindeki birleşik makamlardan biridir. Adı, İran’daki Nîşâbûr şehrinden gelmektedir. Türk mûsikîsinin bûselik perdesinde karar eden tek makamı olan nişâbur makamının dizisi, durak perdesi olan bûselik perdesi üzerinde yer alan bir nişâbur dörtlüsüne, dördüncü derece hüseynî perdesinde bir kürdî dörtlüsünün, beşinci derece acem perdesinde bir çârgâh dörtlüsünün ve üçüncü derece nevâ perdesinde bir bûselik dizisinin eklenmesinden meydana gelmiştir. 
Nişâbur makamının tam kararının verdiği bitiş duygusu son derece zayıf olup âdeta yarım kalmış hissi uyandırır. Belki bu sebeple çok az kullanılmış makamlar arasında yer alır. Ancak bu bitmemişlik duygusu sonuca ulaşmamış, yarım kalmış arzu ve olayların tasviri için de çok elverişlidir.

Çetinoğlu:
Hârika… Bu vesile ile sizin musîkîye vukufiyetiniz hakkında ben ve okuyucularımız bilgi sâhibi olduk. Tebrik ederim. 
Hocamızın diğer eserleri ile devam edebilir miyiz?  
İpek: ‘Afitap veçhin hakikat’ Hüzzam tevşih. 

Çetinoğlu:
‘Tevşih’ nedir? 
İpek: Dinî mûsikîmizin şekillerinden birinin adıdır. Lügatte; ‘Tanzim etmek, tertiplemek, süslemek’ mânâlarına gelen tevşih kelimesi, mevlid ve mi’raciye bahirleri arasında cumhur tarafından okunan ilahiler hakkında kullanılan bir tâbirdir. 
Aleyke salaallah ya hayli halkin la.’ Seyyah şuul.’ Şuul, Arapça…

Çetinoğlu:
Hocamızın başka hangi eserleri var?
İpek: Çok… Mesela: ‘Âşık ahım, kararım yok benim.’ Hüzzam gazel. ‘Âşık oldum bendeyi cananeyim.’ Rast ilahi. ‘Allah, Allah, şükre millah.’ Biliyorsunuz. Çocuklar bile okur artık onu: ‘Allah, Allah, şükre…’ Uşşak zikir. Hicaz dua. Efendim, daha bunun gibi… Ferahfeza ilahi, keldaniye mersiye… Yani artık ilahilerden geçtik, o kadar çok… Efendim, nihavent ilahi nefes…

Çetinoğlu:
Sözleri kendisine ait olan beste var mı?
İpek: Sözleri kendisine ait olan besteler de var. Fakat Hocam daha çok sözleri kendisine ait olmayan güfteleri bestelemiş.

Çetinoğlu:
Kimleri tercih ediyor?
İpek: Fuzuli’den, Nâbi’den, Nef’i’den tutun da Yunus Emre’ye… Yunus Emre’yi çok seviyor tabii. Zaten dikkat ederseniz… Yunus Emre’nin hem anlaşılır olması, dilinin yalın olması dolayısıyla tercih ediliyor. … Daha bunun gibi birçok şairlerden…

Çetinoğlu:
Yunustan beste yapmak da zor olsa gerek. Yunus Emre’nin hemen hemen bütün şiirleri bestelenmiştir. Başka bir makam kullanacak, başka bir usul deneyecek... 
İpek: O da Hocamın işidir zaten. O’nun için hiç beste zor değildir. Mesela: ‘Hak bir canlar divanı…’ Bu ilahi muhteşemdir. Bir de herkes anlar bu ilahileri. O kadar ilgi çekici nağmeler, gönüle giren nağmeler kullanmıştır ki, bakarsınız ki herkes tarafından, çocuklar tarafından bile hemen kabul görür ve o kadar da derinliği vardır. Basittir, ama derindir. Hem basit yapacaksınız, hem çok derin olacak. Nasıl olacak bu iş? İşte Hatipoğlu Hoca bu işin ustasıdır…

Çetinoğlu:
Din dışı eserleri?
İpek: Ladinî eserleri: ‘Ağladım, nisyana döktüm.’ ‘Bilmeden istemeden sen…’ Suzinak şarkı. ‘Bir segâh esti gece, anlattı İstanbul'u.’ Segâh şarkı.

Çetinoğlu:
Din dışı eserleri tasavvuf mûsikîsi konserleri sırasında da icra ediyor muydu?
İpek: Din dışı eserlerine tasavvuf konserlerinde yer vermezdi. Klasik musiki programlarında klasik bestelerine yer verirdi. Tasavvuf musikisi konserlerinde kendi eserlerini mutlaka repertuara koyardı. Programlar lirik bir şekilde akışkandı. Kendisinin olan besteleri de bu akışkanlığı sağlayacak hüviyette olduğu için programın vaz geçilmez unsuru oluyordu.

Çetinoğlu:
Eserlerin icrasında da kendine has üslubu vardı…
İpek: Hocam bu eserlerin nasıl icra edilmesi gerektiğini, bestelendiği devrin algısını, anlayışını, tarzını anlatır, üslubunu anlatır, ona göre koroya taktik verir ve icra ettirirdi. İşte Hatipoğlu Hocamın özelliklerinden biri de buydu.

Çetinoğlu:
En çok bilinen eseri?
İpek: Hû zikri. Hicaz dua. Rast ilahi (Sevgi baht oldu ezelden bize) Uşşak (Allah Allah şükran Lillah) daha onlarca eser…

Çetinoğlu:
Tasavvuf musikisini özel mekânlarda, özel toplantılarda icra edilme şansı var mı, böyle bir imkâna sahip mi tasavvuf musikisi?
İpek: Tabii ki var…

Çetinoğlu:
Mütedeyyin ailelerin düğünlerinde,  iftar toplantılarında olduğu gibi mi? 
İpek: Yapılıyor, onlar yapılıyor; ama… Ne söylesem bilmiyorum.

Çetinoğlu:
Az sayıda olduğu için yeterli mi değil, yoksa kaliteli mi değil?
İpek:Tuti-i mûcize-i gûyem, ne desem laf değil…’ Bunlar yapılıyor. Güzel mi? Güzel olanları da var, olmayanları da var. Mesela, bir düğünde bir semazenin sema yapması ne kadar güzel oluyorsa, tasavvuf müziği de o kadar oluyor diyebilirim.

Çetinoğlu:
Zaman içerisinde gelişecek, rayına oturacaktır inşallah. 
İpek: Bir iş ihlas ile yapılırsa mutlaka mükemmele ulaşılır. Hatipoğlu Hocamın özelliği ihlasında idi.  Hani bir işi yaptığınız zaman ihlâs ve samimiyetiniz çok önemlidir. Ne iş yaparsanız yapın, ihlâs ve samimi olduğunuzda zirveye çıkarsınız. İlk önce siz benimseyeceksiniz ki yaptığınız işi, ‘Hah, tamam, oldu…’ diyeceksiniz ki, ondan sonra karşı taraf sizi kabul etsin. Yani inanmadığınız bir şeyi kimseye kabul ettirmeniz mümkün değil.

Çetinoğlu:
Ahmet Hatipoğlu Hocamızı anlattınız. Çok teşekkür ederim. Biraz da sizden bahsedelim mi?
İpek: 1964 yılında Tokat/Pazar/Erkilet'te doğdum. Ortaokul yıllarında kendi çabamla bağlama çalmayı öğrendim. Tokat Teknik Meslek Lisesi'nde okurken cümbüş de çalmaya başladım ve birçok okul konserine katıldım. 1983 yılında profesyonel hayata geçebilmek için Ankara'ya geldim.
1986 yılında TRT Ankara Radyosu'nun açmış olduğu profesyonel sanatçı imtihanını kazanarak aynı yıl Erzurum Radyosu'na tâyin edildim. 1986-1995 yılları arasında TRT Erzurum Radyosu'nda Ud ve Ses Sanatkârı olarak görev yaptım. 1995 yılında TRT Erzurum Radyosu'ndan TRT Ankara Radyosu'na tâyin edildim.
Yurt içinde ve yurt dışında; ABD, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç Danimarka, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Avusturya, Kosova, Suriye, K.K.T.C, Lübnan, Azerbaycan, Nahçivan, Türkmenistan’da saz sanatkârı, gazelhan ve şef olarak konserlere katıldım.
2003-2007 yılları arasında Kültür Bakanlığı Korolar arası Üst Kurul Üyeliği yaptım. 2006 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın isteği üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Tasavvuf Müziği Korosunu kurdum. Yurt dışında ve yurt içinde koronun şefi olarak iki yıl konserler verdim. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda ‘misâfir ud sanatkârı’ olarak görev aldım. 2001-2009 yıllarında Ankara Çankaya Üniversitesi'nde, 2002-2004 yıllarında Ankara Etimesgut Belediyesi Konservatuarı’nda Türk Müziği saz, ses ve nazariyat eğitmenliği yaptım. 2008 yılında Merkezi Ankara'da bulunan Tokat Vakfı Türk Sanat Müziği Korosunda, 2008-2010 yılları arasında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü KlasikTürk Müziği Topluluğu’nda eğitmenlik ve şeflik yaptım.
2010 yılında TRT Ankara Radyosu'nda yayınlanan ‘Ses Saz ve Gazel’ adlı programın yapımını gerçekleştirdim. Aynı yıl içerisinde TRT AVAZ Televizyon kanalında ‘Avazı Hikmet’ adlı dinî içerikli programın solistliğini yaptım. 2010 yılında TRT Ankara Radyosu Gençlik Korosu’nun eğitmenliği ve şefliği vazifesini üstlendim. 2011 yılından bu yana TRT İstanbul Radyosu’nda çalışmaktayım. 

Çetinoğlu:
Maşallah, kısa zamanda pek çok vazifeler üstlenmişsiniz. Her biri size çok tecrübe kazandırmıştır. Bundan sonraki sanat hayatınızda başarılar diliyorum.  
İstanbul’u tercih edişinizin sebeplerinden bahseder misiniz?
İpek: Ankara çok güzel, çok sevdiğim bir şehirdir. Fakat İstanbul’un mistik havası, beste yapmama zemin hazırlar diye düşündüm. İstanbul, insana ilham veren bir şehir… Verimli bir şehir… 
İstanbul'un her tarafından iman fışkırıyor. Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz. Ankara'da fışkırmıyor muydu? Ankara'da da mutlaka vardı. Ama Ankara'da ben bir Hacı Bayram Veli ve bir de Tacettin Sultan Dergâhı’nın etrafında dönüp dururdum.

Çetinoğlu:
O kadar…
İpek: Evet hepsi o kadar. Bir üçüncüsünü bulmak mümkün değildir Ankara'da. İstanbul’un her tarafında mistik hava var. Her tarafta buram buran ilham kaynağı var. 
Allah’a şükürler olsun, bir de Çamlıca’ya yerleşmek nasip oldu bana ve orada, Allah’ıma şükürler olsun, şu anda, ‘Huzurum gizlerinde, seyyahım bendelerde; aşkının demlerinde, şifa buldum zikrinde.’ Geçen programıma koydum mesela bu ilahiyi. Sonra, ‘Yeri göğü yaratan, sen rahimsin, sen rahman; aldatır durmaz şeytan, bağışla bizi Rabbim’ diye bir nihavent ilahi. ‘Mücrimlerin feryadına Rahmet-i Rahman yetişir, âşıkların imdadına Hazreti Kur’an yetişir’ diye bir muhayyer ilahi. Şu anda aklıma gelenler bunlar. Daha bunun gibi o kadar çok ilahiler, o kadar çok şarkılar besteledim.

Çetinoğlu:
Beste de yapıyorsunuz…
İpek: Evet… Aslında İstanbul’a gelmeme sebep olan konudur bestekârlık. Çok şükür 2011’de İstanbul radyosuna geldim. Şu ana kadar net sayısını hatırlamıyorum ama 40 veya 50 eser bestelemişimdir. Hem dini hem ladini eserler olarak… Bu eserlerin çoğu radyo televizyon programlarında okunuyor.

Çetinoğlu:
Tasavvuf mûsikîsi konservatuarı var mı? 
İpek: Olduğunu zannetmiyorum. Fakat her ilahiyat fakültesinde dinî musiki eğitiminin verildiğini biliyorum. Bizlere gelince Ankara radyosu okulundan yetiştik. Burda Mustafa Sağyaşar hocamın bir anekdotu aklıma geldi… ‘Bana soruyorlar okullu musunuz?’ Diye. Bende diyorum ki: ‘Biz Ankara Radyosu okulundan mezun olduk.’ 

Çetinoğlu:
Değerli sanatkâr Mustafa Sağyaşar’ı da anmış olduk. Cenab-ı Allah’tan sağlıklı ve uzun bir ömür dilerim. 
İlahiyat fakültelerinde tasavvuf mûsikîsinden bahsediyorduk. Orada müzisyen mi yetiştiriyorlar; yoksa tasavvuf musikisinin nazariyatını, tarihini mi öğretiyorlar?
İpek: Nazariyatla birlikte dini musiki dersleri de var.  Tasavvuf Musikisi korolarının olduğunu biliyorum. 

Çetinoğlu:
İyi bir müzisyen nasıl yetişir? Meşk mi, nota yâni klasik sistemle mi?
İpek: İkisi bir arada olmalı. Eskiden hep meşk usulüyle öğretilirmiş. Meşk usulüyle öğretilirken tavır ve üslûp gelişiyor. Sadece nota müzik demek değildir. Nota belgeleme sanatıdır. Söz uçar yazı kalır misali… Mûsikînin yazısı notadır. Bugün nota insanların repertuarını kısırlaştırdı. İnsanların hâfızasında artık çok eser yok.   

Çetinoğlu:
Notayı alıyor önüne koyuyor ve okuyor… Üslûp ve tarz bakımından zayıf kalıyor… 
İpek: Okuyor. Ha, o da meşk gerektirir, onu alıp okuması da meşk ile öğrenilir. Yoksa bir insan, ne olursa olsun, ne kadar nota bilirse bilsin, bütün değerlerini aynı şekilde onun üslubuna uygun veremez. Verse de mutlaka prova etmesi gerekir. Çünkü her eserin anlayışı farklıdır, dili farklıdır.

Çetinoğlu:
Kelimelerin telaffuzu da çok mühim.
İpek: Çok önemli… Mesela, biz çok eleştiri aldık. Neden? ‘Telaal bedru.’ Bilmeyen, ‘Telael bedru’ diyor mesela. ‘Telael bedru’ olmaz ki. ‘Telaal bedru aleyna, min seniyel vecebel şükru aleyna vede alli lehida.’ Yani mutlaka biraz Arapçadan anlaması veya biraz Kur’an diline hâkim olması lazım.

Çetinoğlu:
O bakımdan ilahiyat öğrencileri tasavvuf mûsikîsini daha kolay özümseyebilirler.
İpek: Aynen öyle… Zaten özümsüyorlar da, daha kolay özümsüyorlar.

Çetinoğlu:
Kelimelere hatta hecelere vurgular da mühimdir. 
İpek: Tabiî… Bir de tasavvuf mûsikîsi iman da gerektiriyor.

Çetinoğlu:
Duyarak okumak için… Ve de yaptığı işten, söylediği eserden zevk alacak. Aksi takdirde, dinleyiciyi cezbedemez, tesiri altına alamaz. Tasavvuf mûsikîsi, dinleyen için bir nevi İslam’a dâvet özelliği taşımalı…  
İpek: Bütün dinlerde dini yaymak, sevdirmek için mûsikî araç olarak kullanılmıştır. 

Çetinoğlu:
Çok teşekkür ediyorum Hüseyin Bey. Çok güzel, hoş bir sohbet oldu. Söylediklerinizden faydalandım. Çok şeyler öğrendim. İnşallah okuyucularımız da faydalanırlar, tasavvuf mûsikîsine meyletmelerine vesile oluruz inşallah. 
İpek: Oğuz Bey’ciğim; ben de size çok teşekkür ediyorum. Buradan Murat Doğan Hocama da çok teşekkür ediyorum. O’nu da ihmal etmeyeyim. Tanışmamıza vesile oldu. Allah razı olsun diyorum.

HÜSEYİN İPEK:
1964 yılında Tokat’ın Pazar ilçesine bağlı Erkilet kasabasında doğdu. Ortaokul yıllarında kendi çabasıyla bağlama çalmayı öğrendi. Tokat Teknik Meslek Lisesi'nde okurken cümbüş de çalmaya başladı ve birçok okul konserine katıldı. 1983 yılında profesyonel hayata geçebilmek için Ankara'ya geldi.
1986 yılında TRT Ankara Radyosu'nun açmış olduğu imtihanı kazanarak ‘profesyonel sanatkâr’ unvanına sâhip oldu;  aynı yıl Erzurum Radyosu'na tayin edildi. 1986-1995 yılları arasında TRT Erzurum Radyosu'nda Ud ve Ses Sanatkârı olarak görev yaptı. 1995 yılında TRT Erzurum Radyosu'ndan TRT Ankara Radyosu'na tâyin edildi.
Yurt içinde ve Yurt dışında ABD, Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Danimarka, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Avusturya, Kosova, Suriye, K.K.T.C, Lübnan, Azerbaycan, Nahçivan ve Türkmenistan’da saz sanatkârı, gazelhan ve şef olarak konserlere katıldı.
2003-2007 yılları arasında Kültür Bakanlığı Korolar arası Üst Kurul Üyeliği yaptı. 2006 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı'nın isteği üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Tasavvuf Müziği Korosu’nu kurdu. Yurt dışında ve yurt içinde koronun şefi olarak iki yıl konserler verdi. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda misafir udî olarak görev aldı. 2001-2009 yıllarında Ankara Çankaya Üniversitesi'nde, 2002-2004 yıllarında Ankara Etimesgut Belediyesi Konservatuarı’nda Türk Müziği saz, ses ve nazariyat eğitmenliği yaptı. 2008 yılında Merkezi Ankara'da bulunan Tokat Vakfı Türk Sanat Müziği Korosunda, 2008-2010 yılları arasında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü Klasik Türk Müziği Topluluğu’nda eğitmenlik ve şeflik yaptı.
2010 yılında TRT Ankara Radyosu'nda yayınlanan ‘Ses Saz ve Gazel’ adlı programın yapımını gerçekleştirdi. Aynı yıl içerisinde TRT AVAZ Televizyon kanalında ‘Avazı Hikmet’ adlı dinî içerikli programın solistliğini yaptı. 2010 yılından bu yana TRT Ankara Radyosu Gençlik Korosunun eğitmenliğini ve şefliğini sürdürmektedir. Halen udî olarak vazife gören ve program yapan Hüseyin ipek evli ve üç çocuk babasıdır.

(BİTTİ)
BANT ÇÖZÜMÜ:  KORKUT ÖZELSÜ 0.535-596 02 33

[email protected] / [email protected] / www.duzeltici.com