(MUHAMMED SALİH RÖPORTAJININ ÜÇÜNCÜ VE SON BÖLÜMÜ) Hira Dağı kadar Müslüman, Altay Dağları Kadar Türkçü Lider MUHAMMED SALİH’in Fikir ve İnanç Dünyası Oğuz Çetinoğlu: Siz Özbekistan’da doğdunuz. Gözünüzü komünist dünyada açtınız. Yurtdışına gidiş-gelişleriniz oldu ama bu dönemde demokrasiyi, demokratlığı özümseyecek, hayatınızı… sadece kendi hayatınızı değil, milletinizin de hayatını değiştirecek kadar demokrasiye bağlanmanızı gerektirecek şekilde demokrasiyi tanıma imkânınız olmamıştır. Ancak okumayla ve tefekkürle kazanılacak bir bağlılık. Herhalde çok okuyordunuz çok tefekkür ediyordunuz. Muhammed Salih: Tabi çok okudum. Gençliğimiz okumakla geçti. Çetinoğlu: Neler okuyordunuz o dönemde? Mesela Hüseyinzâde Ali Turan? Salih: Hayır O’nu okumadım. Çetinoğlu: Ahmed Cevat Ahundov? Salih: Şair olduğu için okudum, evet. Askerliğe gittim, Rus askerlerini gördükten sonra bende vatan- millet sevgisi oluşmaya başladı. Rus askerleri benim gözümü açtı. Onların komünizmi, onların ırkçılığını görünce şuurlandım. Çetinoğlu: Mustafa Cemiloğlu’nun mücâdelesinden etkilendiniz mi? Salih: O’nun Rusya’ya karşı giriştiği silahsız ve kansız mücâdele, sonunda elde ettiği başarı bize büyük ilham verdi. Biz, 68 kuşağıyız. Dünya ile ilgilenen arkadaşlarımızın hepsi bağımsızlık ve demokrasi âşığı olarak yetiştiler. Fransa’daki olaylarla ilgilendik. Askerlikten sonra meslek kuruluşlarında bulundum. O dönemde de batı edebiyatına paralel olarak batı düşünce ve felsefesini inceledim. Orada olanların ülkemde de olması için çalıştım. 70’li yıllarda Kafka, Sartr, Camus, 80 yıllarında ise Latin Amerika yazarları ile yakından ilgilendim. Çetinoğlu: Söylediklerinizden çok çarpıcı bir durum ortaya çıktı. Siz demokrasi ve bağımsızlık mücâdelesini Sovyetler Birliği döneminde başladınız. O zaman başınıza herhangi bir problem gelmedi. Hapse atılmak, sorgulanmak gibi… Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, büyük baskılara mâruz kaldınız. Özbekistan’a, Komünizmden sonra, komünist idareden daha totaliter bir rejim mi geldi? Salih: Sovyet döneminde de baskı vardı, ama bu bizi çok da rahatsız etmezdi. Kerimov daha zâlim bir diktatördür. Çetinoğlu: Hakkınızda, bilinmesi gerekenden fazla bilgiye sâhip olamayanlar, dünya görüşünüzü öğrenmek isteyebilirler. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Salih: Her şeyden önce ben Müslüman bir Türk’üm. Millî değerlerim var. Millî problemlerimiz bizim arzu ettiğimiz şekilde çözülmedi. Onun üzerinde çalışıyoruz. Özbekistan’ın bütün Orta Asya’yı Türk Dünyası’nın dünyada tanınmış lider ülkesi olarak göstermek istiyoruz. Böyle olmasını istiyoruz. Özbekistan’ın, bağımsız ülke olarak hür dünyadaki siyasî, askerî ve iktisadî organizasyonlara girmesini istiyoruz. Bizim arzumuz bu. Bağımsız ve demokratik bir devlet, ülkenin yer altı ve yer üstü zenginlikleri, milletimizin refah ve mutluluğuna dönüştürülmeli. Kalkınmanın eğitimle olacağına inanıyorum. Millî-mânevî değerlerine bağlı ahlaklı bir gençlik yetiştirilmesini arzu ediyorum. Devletin imkânları lidere sadakat gösterenler için değil, hak edenin yükselmesine imkân verecek şekilde kullanılmalıdır. Çetinoğlu: Bunlar çok yüksek düşünceler. ‘Sürgündeki Derviş’ olarak anılıyorsunuz. Türkiye’de oturma izni aldıktan sonra da kendinizi ‘sürgünde’ hissediyor musunuz? Duygularınızı bizlerle paylaşır mısınız? Salih: Oturma izni olmadığı zamanlarda bile Türkiye’de kendimi sürgünde hissetmedim. Türkiye benim ikinci vatanımdır. Ben Türk’üm. Burada benim soydaşlarım yaşıyor. Onlarla aynı dili konuşuyor, aynı inancı paylaşıyor, aynı kültürü yaşıyoruz. Asla yabancılık hissetmiyorum. Burada tek problemim, vatanıma milletime vermek istediğim hizmeti verme imkânından mahrum bulunuşumdur. O imkânı da Yüce Allah’ın bana bağışlayacağına inanıyorum. Çetinoğlu: Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olur inşallah. Salih: Teşekkür ederim. MUHAMMED SALİH KİMDİR? 1949 yılında Harezm'de doğdu. 1966'da Liseyi bitirdi. 1968 yılında Sovyet Ordusunda askerlik görevine çağrıldı. 1970'de terhis oldu. Aynı yıl Taşkent Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kabul edildi. 1975 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarında şiir ve tercüme denemeleri yapıyor, o dönemin genç kuşaklarını etkileyen ekzistansiyalizm'i inceliyor, J. P. Sartre, A. Camus, F. Kafka gibi ünlü yazarların eserleriyle yoğun olarak ilgileniyordu. Mezuniyet tezini de ‘Çağdaş Fransız şiiri’ olarak seçmiş, hocaları tezini çok başarılı bulmuşlardı. İlk kitabından itibaren bütün eserleri başta Rusça olmak üzere başka dillerde yayınlandı. 1977'de Moskova'ya giderek Yüksek Edebiyat Enstitüsü kurslarına devam etmeye başladı. Orayı da başarıyla tamamlayarak 1979'da ülkesine döndü. 1975-1985 yıllannda yedi şiir kitabı yayınlandı. 1982'de Dede Korkut Kitabı’nı, 1986'da Ziya Gökalp'ın Türkçülüğün Esasları’nı Özbek Türkçesi'ne çevirdi. Özbek Şiirinde ‘Metaforistik Akım’ denilen yeni bir ekolün mimarı olan Muhammed Salih, kısa sürede bütün Sovyet aydınlarının tanıdığı bir isim oldu. 1985 yılı Ocak ayında kaleme aldığı, Özbek aydınlarının rejime başkaldırısı olan ‘Politbüroya Mektup’ başlıklı yazısı bütün Sovyet aydınları arasında derin dalgalanmalar meydana getirdi. Bu sosyal depresyon O’nu politikaya iten bir etken oldu. Kendisi bu değişikliği şöyle anlatıyor: ‘Siyaset bencildir, şöhret ve reklâm ister. Hem de kesintisiz olsun ister. Buna karşılık şiir sanatı diğerkâmlık ister, sükûnet ister... Buna rağmen biz siyasete girdik. Zira milletlerin tarihinde öyle dönemler vardır ki halkın özgürlüğü ve mutluluğu için şahsî rahatlıkların ve tercihlerin terk edilmesi mecburî olur.’ O dönemde Özbek gençleri üzerindeki etkisi O’na bazı tavizler verilmesini sağladı. Mayıs 1988'de Özbekistan Yazarlar Birliği Genel Sekreterliğine seçildi. Arkasından Moskova'nın arzusuyla Komünist Partisi üyeliğine davet edildi. Bu daveti O, ‘Komünizm ters ufuktan doğmuştu, yine oradan (batıdan) batacaktır!’ diyerek reddetti. Halkının içinde vefakâr arkadaşlarıyla mücâdeleye devam etti. 1985-1990 yılları yoğun siyasî faaliyet içinde geçti. 1990 yılı Şubat ayındaki seçimlerde Taşkent'te Profesörler Mahallesi Seçim Bölgesinde oyların % 89'unu alarak Parlamentoya girdi. Bu arada edebî çalışmalarını da ihmal etmiyordu. 90 yılı başlarında Türkiye Türkçesinden Yunus Emre Divanı’nı Özbek Türkçesine çevirdi ve yayınlattı. Muhammed Salih'i bundan sonra hep politikanın içinde görüyoruz. 1988 yılının Kasım ayında üç yazar arkadaşı ile birlikte o dönemin ilk muhalefet teşkilatı olan Birlik Halk Hareketi’ni kurdu. 1989 Ağustos ayında bu hareketten ayrıldı. 1990 yılının Nisan'ında ise ‘ERK Demokratik Partisi’ni kurdu ve başına geçti. Partinin hızla teşkilatlanmasını sağladı. Meşhur Özbek Şairi Çolpan’ın ‘Kişen’ şiirindeki ‘Zincir giyme, boyun eğme, ki sen de hür doğdun!’ mısraı Partinin sloganı olmuştu. Partinin birinci hedefi ‘Özbekistan'ın Sovyetler Birliğinden ayrılması, özgür, demokratik, millî devlet kimliğine kavuşması’ idi. Erk'in kuruluşu hakkında çeşitli spekülasyonlar yapıldı, bu konudaki dedikoduları bizzat KGB yaydı. Bu ilk millî hareketi zayıflatmanın başka yolu yoktu. Birlik ismi tarihten gelen bir isimdir. Salih bu ismi seçti, çünkü Birlik -1910 yılının ortalarında Türkistan ve Rusya Türklerinin kurduğu Türkçü hareketi temsil etmekteydi. ERK partisinin ismi de aynı Birlik gibi, Ceditçiler tarafından 1918 yılında kurulmuş olan Türkçü ERK teşkilatından gelmekteydi. Fakat bu tarihi bağı Salih'in dostlarının çoğu bilmiyordu, hatta hükümet te bilmiyordu. Sadece KGB biliyordu, fakat o da bu konu üzerinde fazla durmadı veya durmaya zaman bulamadı. Olaylar çok hızlı gelişiyordu. Hükümet gazeteleri, Salih'i Pantürkizmcilikle, ırkçılıkla suçluyorlardı. Muhammed Salih, Perestroyka dönemi liderleri içinde, Azerbaycan’da Ebulfez Elçibey hâriç, komünist olmayan tek siyasetçidir. Sovyet döneminde yazdığı ve yayınladığı 11 şiir kitabından hiç birinde komünizmin veya komünistlerin ileri gelenleri hakkında tek bir kelime yoktur. Bu açıdan, Muhammed Salih Sovyet Birliğinde yegânedir. Birlik hareketi, bizzat Salih'in halk içinde ve yazarlar arasında olan popülaritesi üzerine kurulmuştu. İlk dönem Birliğin Ofisi için odayı da Yazarlar Birliğinden Salih ayırtmıştı. 1989 Mayısında Birliğin 1. Kongresinde kendisine ısrarla teklif edilen Birlik başkanlığını reddetti, kendi yerine Polatov'u aday gösterdi. İnsanlar sadece Salih tavsiye ettiği için ona oy verdiler. Ancak bu şahıs 3 ay geçmeden Salih'in topladığı bütün aydınları, Hareketin beynini darmadağın etti, Birliği bitirdi. Ve bu başarısızlığın öcünü Salih'ten aldı. Salih'in taraftarlarını Birlikten çıkarmak için ‘Birliği ırkçılar işgal etti!’, diyerek kürsüden haykırmaya başladı. Ve Salih Birliği bölmemek için 1989 Ağustosunda, Hareketin 1. kurultayından sonra altı ay bile geçmeden hareketten ayrıldı. Muhammed Salih Yazarlar Birliğinde yoğun çalışmalarına devam etti. 1989 yılında güçlü bir hareket olan Birlik 1990 başında marjinal bir gruba dönüştü, Salih'in hayal ettiği millî hedeflerin yerini kavga ve fitne aldı. Salih'le birlikte Birliği kuran arkadaşları tekrar onun etrafında toplandılar ve 1990 yılı Nisan ayında ERK Partisi’ni kurduklarını ilan ettiler. ERK Özbekistan'ın tam bağımsızlığı için mücadelesini başlattı. Parti, büyük kamuoyu desteğiyle 21 Haziran 1990'da Özbekistan'ın Müstakillik Deklarasyonunu parlamentoda kabul ettirdi. Bu gerçekten tarihî bir olay idi. O dönemde Sovyetler Birliğinde sadece Litvanya bağımsızlığını ilan etmişti. Muhammed Salih 1990 Şubat ayında Özbekistan Parlamentosuna milletvekili seçildi. 20 Haziranda Partisi tarafından hazırlanan ‘Özbekistan'ın Bağımsızlık Bildirgesi’ni Parlamentoya sundu ve bu bildirge orada aynen kabul edildi. Bu tarihî hadise sadece Salih veya ERK Partisinin değil, belki de bütün Türkistan Milliyetçilerinin ilk büyük zaferi idi. Özbekistan, beş Türk cumhuriyeti içinde ilk olarak bağımsızlığını ilan eden cumhuriyet olmuştu. Fakat o zamanki Komünist Partinin, Özbekistan Sekreteri İslam Kerimov bu Bağımsızlık Bildirgesini çiğneyerek, 1991 Mart Referandumunda oylamaya hile karıştırıp, Özbekistan'ı tekrar Sovyet boyunduruğuna soktu. Ancak 1991 Ağustosundaki Rus Şovenistlerinin Gorbaçov'a karşı başarısız darbesinden sonra Sovyetler kendiliğinden dağılmaya başladı. Kerimov bir anda Milliyetçiler tarafına geçti ve onların talebiyle hemen darbeden sonra, 29 Ağustos da Özbekistan'ın bağımsızlığını ikinci defa ilan etmek mecburiyetinde kaldı. Böylece Özbekistan tarihe bir yılda iki defa bağımsızlığına kavuşan bir ülke olarak geçti. Muhammed Salih 1991 yılının Aralık ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yine Kerimov'a karşı adaydı. Fakat ERK’in parası ve propaganda için araç gereci yoktu. Üstelik seçim sandıklarının başına sadece iktidarın, yani Kerimov'un gözlemcileri tâyin edildi. Sayımı da onlar yaptılar. Devlet Radyosu tarafından yapılan ilk açıklamalarda Muhammed Salih'in oyların % 31’ini aldığı ilan edildi. fakat bu ilandan 3 saat sonra Muhammed Salih'in sadece % 15 oy aldığını, yine 1 saat sonra ise sadece % 12,7 oy aldığını açıkladılar. Bu açıklamalar, seçim sonuçlarının Kerimov ve Komünistleri ne kadar şaşırttığını gösteriyordu. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi seçimlere hile karıştırılmıştı. Seçime hile karıştırıldığının ispatı olarak ERK Partisi üyeleri tarafından yüzlerce çuval sahte oy pusulaları bulunup seçim komisyonuna sunuldu. Fakat kimse bunu dikkate almadı. Namuslu bir seçim olsaydı oyların üçte ikisini aldığı görülecekti. Kremline bağlı kadronun iktidarı terk etme niyetinde olmadığı anlaşılıyordu. Bu seçimler, Muhammed Salih önderliğindeki muhalefetin halk arasındaki itibarını ve gücünü net bir şekilde gösterdi. Kerimov, hile karıştırılan bu seçimleri protesto eden talebelere kurşun sıkarak ERK taraftarlarını korkutmak istedi. Fakat ERK artık sadece Taşkent'te değil bütün ülke çapında kök salmış bir teşkilata dönüşmüştü. Kerimov, 1992'nin mayıs ayına kadar ERK Partisinin mahalli 5 gazetesini kapattı. Birkaç parti üyesini tutuklattı, parti yönetimine karşı soruşturma açtı. Buna benzer baskıları günden güne şiddetlendirmesine rağmen ERK karargâhı bir ‘Umut Kapısı’ haline gelmişti. ERK Partisinin Genel Merkezi ülkenin bir yüreği idi sanki. Çok geçmeden Muhammet Salih, 1992'nin mart ayında Özbekistan'ın bütün muhalefet gruplarını ERK çatısı altında toplayıp bu birleşmeyi ‘Özbekistan Demokratik Forumu’ adı ile tanıttı. Bu kuruluşa Kerimov'un eski taraftarlarından bazı milletvekilleri bile katılmaya başladı. Salih, ilk iş olarak, 27 iktisat profesörünü toplayıp Özbekistan'ın iktisadî haritasını çıkaVe bu ilhamla işe başladı âlimler. Bütün bunlar Cumhurbaşkanı Kerimov için psikolojik baskı oluyordu. Demokratik Forum'un Mart ayında yapılan ilk toplantısı, halkta büyük ümitler uyandırmıştı, ikinci toplantısı mayısın ilk on günü içinde yapılacaktı. Kerimov bunu mutlaka önlemek istiyordu. 2 Mayıs günü Kerimov, Muhammed Salih'i Başkanlık Sarayı’na, öğle yemeğine dâvet etti. Dört buçuk saat devam eden bu yemekli sohbette Kerimov, seçimlerdeki rakibi Muhammed Salih'i hükümete ortak olmayı teklif etti. ‘Sen hükümete gireceksin, dört bakanlık ve dört bakan yardımcılığı senin partine verilecek kendin de hükümette (benim koltuğum hariç) istediğin makama oturabilirsin! Şimdi iki ferman (Başkanlık emirnamesi) hazırladım. Şu pilavı yiyip bitirdiğimizde o fermanlardan birisini senin tercihine göre doldurup imzalayacağım!’ Dedi. Kerimov, bunun karşılığında Demokratik Forum’ dağıtmasını istedi. Salih bunu kabul ederse Muhalefet Cephesini satmış olurdu.Bu sebeple reddetti. Bu gelişme üzerine bütün partililer üzerinde yaygın baskı rejimi uygulanmaya başladı ve gittikçe şiddetini arttırdı. Zaten parlamentoda muhalefet yapmanın imkânı yoktu. Çünkü muhalefet milletvekilleri çok azdı. Muhammet Salih, Sine-i millete dönme kararı verdi. Bir gün, kendisine meclis kürsüsünden yapılan saldırılara cevap vermek için söz istedi ve bu isteği reddedildi. Bunun üzerine Milletvekilliği kartını kürsüye fırlatarak toplantıyı terk etti. Ardından 2 Temmuz 1992 günü Parlamento üyeliğinden istifa etti. Bunun üzerine yönetimin baskısı daha da dayanılmaz hâle geldi. Tutuklamalar başladı. Salih Muhammed, tutuklama sırasının kendisine de geleceğini öğrenince, ülkesini terk etmek mecburiyetinde kaldı. Muhammed Salih, o tarihten beri sürgünde. Ülkesinden uzakta olmasına rağmen baskılar devam ediyor. Çek Cumhuriyeti’nin başşehri Prag’da, havaalanında tutuklandı. Bir müddet tutuklu kaldıktan sonra Çek Cumhuriyeti’nin devreye girmesiyle serbest bırakıldı. 2008 yılının ortalarında, Muhammed Salih’in sürgün hayatı devam ediyordu. (Biyografi için, Oğuzhan Cengiz’in hazırladığı, Bilge Oğuz Yayınevi tarafından yayınlanan Sürgündeki Derviş isimli kitaptan yararlanılmıştır.)