Önceki gün bazı medya organlarında yer alan bir habere göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir soruşturma başlatmış bulunuyor. 19 Ekim günü Habur sınır kapısından giriş yapan otuz dört PKK?lının karşılanması ile ilgili olan bu soruşturma; aynı zamanda ?açılım? diye ifade edilen olumlu bir girişimin, hatalı bir üslupla yapılmasından doğan sonucun hukuk alanına aksedişidir. * * * Daha önce de belirttiğimiz gibi, aylardır memleketin gündeminde olan ve gerçekten ihtiyaç duyulan açılım, PKK terörüne karşı taviz şeklinde algılanmıştır ki, zaten başka türlü anlaşılamazdı. ?Artık kan akmasın? türünden ifadeler de, bu anlayışı kuvvetlendirmekten öte bir mana taşımamıştır. Diğer yandan ?açılım?ı desteklemek maksadıyla medyada yer alan bazı yazılar da, bazı Kürtlere ya da ?Kürt hakları? savunucularına yapıldığı söylenen işkence ve kötü muameleleri ön plana çıkarmıştır. Unutmamalıdır ki bu memlekette işkence ve kötü muameleler, değişik zamanlarda olmak üzere; Kürtçü, ülkücü, solcu, Alevî, Sünnî kesimlerden olan her türlü siyasî ve sıradan adlî suç şüphelilerinin hemen hemen tamamına yapılmıştır. Birçok karakolda yapılan bu işkence gerçeği, 2000 yılındaki TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyeleri tarafından da tespit edilmiştir. Hele 12 Eylül döneminde yine her kesime mensup ?şüpheliler?e yapılan zulüm ve işkenceler, herkes tarafından bilinmektedir. Bu yüzdendir ki, o dönemin emniyet birimlerince alınmış ifadelerle başlatılan mahkemelerde verilmiş cezaların, bütün neticeleri ile affedilmesi de gündeme getirilmelidir. Bu genel mağduriyetleri görmeden yapılacak tercihli uygulamalar, vatandaşlar arasında devlete itaatkâr kalana acımasızca, isyan edene ise tavizkârca davranıldığı kanaatini uyandırmaktadır. Zaten PKK?lıların, güya teslim olmak maksadıyla gelişleri sırasında yapılan ve bugün soruşturma konusu olan karşılama, onların sempatizanlarının da bu kanaatte olduğunu göstermiştir. Oysaki hiçbir örgüte doğrudan çağrı yapılmadan, herkesi kucaklayacak şekilde nelerin yapılabileceği düşünülüp uygulamaya konulmalıydı. Buna uymak da örgütler seviyesinde değil, bireyler seviyesinde beklenmeliydi. İşte, açılımın yürütülmesi esnasındaki hatalardan biri, ideolojik ve örgütsel olarak sadece bir kesime hitap edilmesidir. * * * Millî bütünlüğümüz ifade edilirken, müşterek kimlik olan Müslümanlığın belirtilmemesi ise diğer bir hatadır ki, bu da açılımda laikçi bir zihniyetin etkisini göstermektedir. Hâlbuki İslamiyet ifade edilmedikçe, farklı etnik grupların bir millet oluşturduğu da ileri sürülemeyecektir. İslamiyet ifade edildiği zaman ise, etnik nitelikli Türk ve Kürt milliyetçilikleri de, dini etnikleştirerek ?Türk Müslümanlığı? adı altında yine bölücülük yapanlar da, bu milletin tamamı sayılacak ekseriyeti tarafından dışlanacaktır. Bunun en kesin delili, Danimarka?da yayınlanan ve Peygamberimize hakaret nitelikli olan bir karikatüre karşı Diyarbakırlıların gösterdiği tepkidir. Geçen yılki o tepki gösterilerinde, Diyarbakırlılar 150.000 kişilik muazzam bir katılımla söz konusu karikatürü protesto etmişlerdi. İşte bu dinî hassasiyeti görmeden yapılacak bir açılımın, muhtemelen önceden beri süregelen kapanım gibi hiçbir olumlu tesiri olmayacaktır. * * * Özetle: Açılım çalışmaları süresince, etnik ve inanç temelli gruplar, işkence mağdurları ve terör örgütleri; özelde değil, genelde ele alınmalıdır. O durumda bile; vatandaşlar arasında en güçlü müştereklik olan din ön plana çıkarılmadıkça, her türlü açılımın da kapanımın da olumlu bir sonuç vermesi çok şüphelidir. ---------------------------------------- TEŞEKKÜR Ak Parti Genel Merkezi?nce otuz dört ilde düzenlenen ?Siyaset Akademisi? programı çerçevesinde, 3 Kasım 2009 tarihinde Kayseri?de bulundum. Oldukça kalabalık bir katılımcı grubun, ?Demokrasinin Felsefî ve Sosyolojik Temelleri? başlıklı dersimi; yaklaşık iki saatlik süre boyunca büyük bir dikkatle dinlemesine şahit oldum. Aslında demokrasiye olan bağlılığı gösteren bu manzara, milletimizin geleceği açısından müjdeci bir anlam taşımaktadır. Ak Parti Kayseri İl Başkanı Sn. Mahmut Cabat, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sn. Murat Cahit Cıngı, AK Parti il yöneticilerinden Sn. M. Orhan Taşcı, Sn. Leman Bolat, Belediye Meclis üyeleri Sn. Venhar Pakırdaşı, Sn. Çiğdem Yağcıoğlu ve Genel Sekreterlik Özel Kalemi Sn. A. Burak Koçak yakın ilgilerini unutamayacağım şahsiyetlerdir. Kendilerine ve konuşmama gösterdikleri ilgi ile beni motive eden değerli katılımcıların hepsine teşekkür ediyorum.