Projeler ve karşı çıkanlar arasındaki mücadele sürerken kaygıyla izlediğim iddialar gündeme geldi. Boğaza paralel açılması planlanan kanal ile Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi arasındaki bağlantılar biraz dikkatsizce kuruldu. Bu arada dile getirilen “Zaten Montrö ömrünü tamamlamıştır” iddiasının hiçbir temeli yoktur. Burada belirtilen hususların kanal projesini destekler veya eleştirir bir yönü bulunmamaktadır. Montrö’ye göre boğazlardan sulh zamanında gemilerin geçiş serbestisi esastır. Güvenlik, iklim şartları veya trafik sebebiyle gemiler bekletilebilmektedir. Bu beklemeyi göze almayan gemiler kanalı kullanabilir. Ancak kanalın kullanılması yönünde baskı yapılamaz. 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi, bugünkü şartlar altında Karadeniz kıyıdaşı ve diğer ülkelerin hakları açısından bir denge kurmuştur. Lozan’da elimizden alınan Boğazlara hâkimiyet iade edilmiştir. Sözleşmenin bugüne kadar yürürlükte kalmasında bu dengenin önemi büyüktür. Sözleşmeye Türkiye, Bulgaristan, Romanya, SSCB, Yunanistan, İtalya, Fransa, İngiltere, Yugoslavya ve Japonya taraf olmuştur. Bu durumda Karadeniz kıyıdaşı ülkelerin tamamı taraf olduğu halde SSCB’nin dağılmasından sonra Gürcistan ve Ukrayna da bağımsızlığını ilan etmişlerdir. Bunlar sözleşmeye taraf değildirler. Ancak, bu devletlerin kendilerini birinci derecede ilgilendiren bir sözleşmeye taraf olmamaları, sözkonusu sözleşmenin geçerliliğine halel getirmez. İlgili sözleşmelerden hangisine bakılırsa bakılsın böyle bir sonuç çıkarılamaz. Belki bu iddianın arkasında cehalet veya kasıt görülür. Bir sözleşmenin geçerliliği ile ilgili öncelikle o sözleşmeye, Montrö’ye bakmamız gerekmektedir. 1963 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi ve 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi de yol gösterecektir. Bir sözleşmenin ne kadar yürürlükte kalacağı, hangi yöntemle değiştirileceği konusunda imzacı devletler yetkili kılınmıştır. Hemen bütün sözleşmelerin nihai hükümleri bunları düzenler. Devletin dağılması, daha önce imzaladığı sözleşmelerin geçersiz olmasını gerektirmez. SSCB veya Yugoslavya dağıldığı halde, imzalanan birçok anlaşma halef devletler için geçerliliğini sürdürmüştür. Her sözleşme için halefin uygulaması gereken bir prosedür bulunmaktadır. Bununla beraber, Rusya Federasyonu dışında 14 yeni cumhuriyetin bağımsızlığını kazanması, mesela BM Şartı’nı (Sözleşmesi) geçersiz hale getirmemiştir. Bütün devletleri birinci derecede ilgilendiren bu sözleşmenin imzalanmasından günümüze bağımsız devletlerin sayısı yaklaşık dört kat artmıştır. BM Şartı’nın adaletsiz düzenlemeleri veya değişen şartlar gereği değiştirilmesi gereken maddelerle ilgili tartışmalar sürmektedir. Ancak yeni bir bağımsızlık ile, bu Şart’ın ömrünü doldurduğu iddia edilmemektedir. Montrö’nün 28.maddesi sözleşmenin yirmi yıl için geçerli olacağını, süre dolmadan iki yıl önce imzacı bir devletin fesih ihbarnamesi ile yeni bir sözleşme için toplanılabileceğini düzenler. Yirmi yıl 1956’da dolduğu halde günümüze kadar hiçbir ülke fesih ihbar talebinde bulunmamıştır. 29.madde tadili (değişiklik) düzenlemektedir. Buna göre sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra her beş senenin sonunda imzacı devletler sözleşme maddelerinin bir veya birkaçının değiştirilmesini talep edebilir. Usulüne göre toplanarak maddeye göre oybirliği veya dörtte üç çoğunlukla karar verilecektir. Dörtte üç çoğunluk içinde Karadeniz sahildarı devletlerin dörtte üçünün bulunması gerekmektedir. 29.maddede Karadeniz sahildarı devletlerin güvenliğiyle alakalı olanların değiştirilmesinde, sahildar devletlere tanınan ayrıcalık, yeni bağımsız devletin ortaya çıkması ile sözleşmenin hükümsüz kalacağı şeklinde yorumlanamaz. Bununla beraber, imzacı devletler dışındaki bir devletin sözleşmeye nasıl katılacağı konusunda açık hükümler yoktur. Burada Sözleşmeler Hukuku belirleyici olacaktır ki bu da sözleşmeye halel getirmez. Gürcistan ve Ukrayna, Sözleşme’nin depositeri Fransa’ya diplomatik yoldan, SSCB’nin halefi olarak bu sözleşmeye de halef olduklarını bildirir, diğer imzacı devletlerden bir itiraz gelmezse onlar da taraf olabilirler. Öte yandan sözleşme ile getirilen Boğazlar seyr ü sefer serbestisi bütün ülkeler için geçerlidir. 2.madde geminin yükü ve bayrağı ne olursa olsun, gece ve gündüz, ücret ödemeden geçiş serbestisinden yararlanılır, hükmünü getirmektedir. Kılavuz kaptan, römorkör ve diğer hizmetler isteğe bağlı olup ücrete tâbidir. Böyle bir durumda sözleşmeye daha önce katılmamış veya sonradan bağımsız olmuş devletlerin kaybı yoktur. Dolayısıyla taraf olup olmama gibi bir sorunları gündemde yoktur. Sözleşme tartışmasız yürürlüktedir.