Mihrican kelimesi, Ârî panteonunda ışığın (güneş kursuyla sembolize edilir) ve gerçeğin tanrısı olan Mithra’nın (Mihr) adından Parthça (Orta Farsça’nın batı kolu) “-akāna” ekiyle türetilmiştir (Mithrakāna > Mihregān > Mihricân) ve aslında güneşin kış başlangıcında yer altına inmesini, yani tabiatın uykuya dalmasını ifade eder, Nevruz’da ilkbaharı.

İran takviminin iki büyük gününden (Nevruz, Mihrican) hangisinin daha önemli olduğu hususunda İranlı şair ve edipler farklı görüştedir. Selmân-ı Fârisî’nin, “Müslüman olmadan önce İran’da şöyle söylerdik: Allah kulları için Nevruz’da yakuttan, Mihrican’da zebercetten birer ziynet çıkarmıştır ki onların diğer günlere üstünlüğü bu kıymetli taşların diğer taşlara üstünlüğü gibidir”


Nevruz Orta ve Batı Asya’da (İran, Azerbeycan, Türkmenistan ve vs.) kutlanan geleneksel bir bayramdır. Yani Nevruz’un İslam ile bir ilgisi olmadığı, kadim mecusi geleneklerinden olduğu bilinen tarihi bir gerçektir. Geleneğin İran nüfuzu altındaki diğer bölgelerde, bu arada Kuzey Arabistan’da da bazı yansımalarının olduğu görülmektedir.


Hz. Peygamber, Medine’ye geldiği zaman burada insanların yılda iki defa eğlendiğini görür, sebebini sorduğunda bu günlerin Câhiliye dönemine ait iki bayram (Nevruz ve Mihrican) olduğunu öğrenir (Münâvî, IV, 511; Azîmâbâdî, III, 341). Resûl-i Ekrem bunun üzerine ensara, Allah Teâlâ’nın kendilerine onlara karşılık daha hayırlı iki gün verdiğini, bunların da ramazan ve kurban bayramları olduğunu belirtir (Müsned)


Bu bayramların İran etkisiyle daha sonra Emevî ve Abbâsî dönemlerinde, özellikle ilk üç asırda müslüman halk arasında ve saraylarda yeniden etkin bir şekilde kutlanmaya başlandığı görülmektedir. Nevruz ve Mihrican’ın daha yaygın biçimde kutlanmasını isteyen ve hediyeleri ilk defa resmîleştiren kişinin Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî olduğu söylenir. 

Karmatîler’in ibadetleri arasında Nevruz ve Mihrican günlerinde oruç tutma da vardır (Taberî, Târîḫ, V, 603). İbn Kudâme, Nevruz ve Mihrican’a has olarak oruç tutmayı bu günleri ehl-i küfür tâzim ettiği için mekruh saymıştır (el-Muġnî, III, 53) Kaynak: Kübra Özen