Birkaç yıl önce, bu ismi taşıyan bir roman okumuştum.

ABD’nin düşünce kuruluşları, senaryolar üretirler... ABD’de binlerce düşünce kuruluşu var, bu kuruluşlar düşüncelerini raporlaştırır ve ABD yönetimine sunar.

ABD uluslararası ilişkilerini planlarken, bu raporlardan yararlanır.

Türkiye’de de iki elin parmak sayısını geçmeyecek düzeyde düşünce kuruluşu vardır! Yani çok yetersiz.

Binlerce akademisyenimiz, hariciye diplomatı, emekli devlet adamı ve generaller var ama böyle yapılanma içine girmek, Türkiye’nin 50-100-150 yıl sonraki perspektiflerini hazırlayan kuruluş pek duymadım.

Oysa geçmişi iyi analiz edip, geleceği de planlamamız gerekir.

ABD, Orta Asya’ya yerleşebilmek için kayda değer bir gerekçeye ihtiyacı vardı. Senaryolardan uygun olanı herhalde İKİZ KULELERİN vurulması senaryosu idi.

Bu faciadan sonra yapılan tespitlerde, kulelerde işyeri olan hiçbir YAHUDİ, o gün işe gitmemişti.

Kulelerde 4500 kişi can vermişti.

ABD istediği bahaneyi bulmuştu ve Afganistan işgal edilmişti.

ABD’nin Orta Asya’ya yerleşmesi, Türk Dünyası ile olabilecek bağlarımızın, ABD ipoteği altında kalması demektir.

Şimdi Azerbaycan ile yeni bir doğalgaz ve petrol hattı inşası gündemdedir.

Ermenistan, Rusya’nın kontrolünde, oradan hat geçirilemiyor.

Gürcistan’ın bağımsızlığı da Rus tehdidi altında. Bu hatlar şimdilik Gürcistan üzerinden geçiriliyor ama gelecekte güvenceleri yok.

İran’dan doğalgaz alırken, ABD tehdidi nedeniyle büyük çapta azaldı ve Suriye yüzünden de ilişkiler gerildi...

METAL FIRTINA senaryosunda bir Türk genci, taşınabilir küçük bir atom bombasını ABD’de patlatır.

Böylece ABD’nin Türkiye’ye saldırı senaryosu gerçekleşir.

Türkiye’yi işgal kolay olmaz, ama sonunda gerçekleşir.

Bu senaryolara karşı veya PKK’nın bir bölgeyi işgal edip, sözde bayrağını asma girişimlerine karşı ne tür önlemlerimiz olduğunu kamuoyu bilmiyor.

Bilmemek, güvensizlik duygusu yaratıyor.

1980’lerde Türkiye’nin gündemini bir tez meşgul ediyordu.

O tez “TERİTORYAL SAVUNMA” tezi idi.

Gönüllü, sivil ve güvenilir halktan oluşacak, silahlandırılmış, sivil savunma birlikleri...

Ülkenin bazı bölgelerinde, müttefiklerin bilmediği gizli silah depoları olur.

Ülke bir sıkıntı içine düşerse, teritoryal (alan savunması) ilkesi devreye girer.

Sokaklarda araçlar yakılıp, dükkanlar tahrip edilirken, sivil güvenlik birimlerinin hiçbir müdahalesi olmuyor.

Sanki ülke teslimiyet içinde.

Seyrediyoruz, sonra enkazı kaldırıyoruz, bilmiyorum zararlar karşılanıyor mu?

Bu Türk Devleti’nin büyüklüğüne yakışan bir tavır değildir.

Osmanlı’nın son yıllarında Namık Kemal bir şiir yazmıştı.

Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini? (ana)

Kurucu T.B.M.Meclisi’nde bir vekil, Kurtuluş Savaşı yıllarında bu şiiri okudu.

Atatürk ona şu cevabı verdi:

Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini (anasını)

Terör belasından kurtulmak, ağlayan anaların hıçkırıklarının dinmesi için Türkiye bir kurtarıcı bekliyor.