Röportajlar

MERVE YURTYAPAN:HAYAT ÜNLÜLER İÇİN DE HER ZAMAN TOZPEMBE DEĞİL!

Abone Ol

Yıllardır röportajlarını, haberlerini okuduğumuz Merve Yurtyapan, bu kez karşımıza, evliliklerinde elli yılı devirmiş yedi ünlü çiftle yaptığı sohbetlerini kaleme aldığı ‘Yarım Asrı Devirenler’ kitabıyla karşımıza çıktı. Biz de Merve ile bu kitabı, hayatı, yaşamın içindeki olguları ve gazeteciliği de konuştuk. Başka neler neler konuştuklarımıza da ortak olmak için buyurmaz mısınız keyifli sohbetimize?

İNSANLAR BİRBİRLERİNE TAHAMMÜL EDEMİYOR!

Yedi ünlü çift… 50 yılı aşan beraberlikleri… ‘Yarım Asrı Devirenler’ kitabınızı yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Neydi ilk kıvılcımı çakan?

Son yıllarda boşanmalar arttı, insanlar ilişkilerin sıradanlaştığından yakınıyor. Herkes gerçek sevgi ve saygının peşinde. İnsanlar birbirlerine tahammül edemiyor. Etrafımızdaki birçok insan da bu konudan şikayet ediyor. Ben de bunlardan yola çıkarak ‘Uzun bir beraberlik nasıl olmalı?’, ‘Mutlu evliliğin olmazsa olmazları nelerdir?’ soruları üzerine düşündüm. Konuyu uzmanlarından dinleyelim dedim ve bu soruları evliliğini aynı istikrarla sürdürmüş ünlülere sormaya karar verdim.

Kitabın hazırlık süreci nasıl geçti?

Kitapta, Türkiye’ye ilişkileriyle örnek olmuş isimlere yer verdim. Ünlüler üzerinde de evlilikleri uzun sürmez gibi bir algı vardır ancak ‘Yarım Asrı Devirenler’de yer alan ünlüler bu algıyı yıkanlar. Acısıyla tatlısıyla birçok şey yaşamış hepsi. Ama her zorluktan güçlenerek çıkmasını bilmişler. Bu değerli isimlerle bir araya gelerek yaşadıklarını dinledim ve okuyuculara yol gösterecek anılarını yazdım.

AMACIM, SAĞLIKLI İLİŞKİ KURAMAMAKTAN YAKINAN GENÇLERE YOL GÖSTERMEK!

Yarım asrı devirmelerinden başka etkili olan olgular neydi, yedi ünlü çiftikitabınızda anlatmayı seçerken?

Kitaptaki yedi ünlü çiftin ortak noktası ilişkilerinde 50 yılı aşmış olmaları ama tabii ki kitapta yer almalarındaki tek etken bu değil. Sanat dünyasının parıltılı ışıklarına rağmen her zaman el ele durmayı, zorluklardan güçlükle çıkmayı bilmiş yedi ünlü çift var burada. Aslında amacım bu hikayelerle, sağlıklı ilişki kuramamaktan yakınan gençlere yol göstermek. Ayrıca evli çiftlerin de bu örnek ilişkileri okudukça eşleriyle daha iyi iletişim kurmalarını umuyorum.

Seçtiğiniz çiftlerin bu kitaba yaklaşımları nasıloldu peki?

Kitapta yer alan sanatçıların hepsi fikrimi çok beğendi ve severek bu projenin içerisinde yer almak istediler. Evlerinin kapılarını bizim için açtılar ve birbirinden özel anılarını anlattılar.

HÜLYA KOÇYİĞİT, DOĞUM SONRASI HASTANEDE MAHSUR KALMIŞ!

Sevilen isimlerin yarım asırlık evlilik hikayelerini dinlerken sizi en çok etkileyen ne? Önceliği neler aldı?

Hikayelerini dinlediğim yedi çiftin, yaşadıkları çok samimi, doğal ve sıcak. Ancak bazı anılar çok etkileyici. Cengiz Kurtoğlu, parçalanmış bir ailenin ferdi. Annesinin çok küçük yaşta onları terk ettiğini, ardından üvey anne zulmü gördüklerini ve ailelerinin o süreçte daha da bölündüğünü söylüyor. Ama Cengiz Bey, yaşadıklarını kendi ailesine hiç yansıtmadığını, Fatma Hanım’la ortaokul sıralarında tanıştıktan sonra birbirlerinin ellerini hiç bırakmadıklarını anlatıyor.Hülya Koçyiğit ile Selim Soydan da birlikte birçok şey aşıyorlar. Hayat her zaman onlar için de tozpembe olmamış. Maddi sıkıntı çektikleri de oluyor. Hülya Hanım, doğum için hastaneye girip dünyanın en güzel sevincini yaşarken bir yandan da alacaklarını tahsil edemedikleri için hastanede mahsur kalıyor. Ama Hülya Hanım, eşine her zaman güveniyor ve Selim Bey de onu ne yapıp edip hastaneden çıkarıyor. Son dönemde yaşadıkları hastalık sürecinde de yine en büyük destekçisi ailesi oluyor Hülya Hanım’ın.

KAYINPEDERİ, TAMER YİĞİT’İ 11 YIL BOYUNCA ÖLDÜRMEK İÇİN UĞRAŞMIŞ!

Kitabın en trajik hikayesi?

Tamer Yiğit ve eşi Rukiye Hanım’a ait. Yiğit, zorlu bir ilişki yaşadığını anlatıyor. Kayınpederinin izin vermediğini hatta 11 yıl boyunca kendisi öldürmek için uğraştığını söylüyor. Yaklaşık 40 yıl bu sürecin devam ettiğini, ancak kayınpederiyle vefatından birkaç sene kadar önce bir araya gelebildiklerini anlatıyor.

ERDAL ÖZYAĞCILAR HAYALLERDEKİ DAMAT DEĞİL!

Her şeye rağmen yedi ünlü çiftin, birbirlerinden vazgeçmemeleri o kadar güzel ve o kadar umut verici ki…

Evet, kitapta yer alan ünlüler, ne olursa olsun birbirinden vazgeçmeyen, birbirlerine inanan ve güvenen isimler. Güzin Özyağcılar ile Erdal Özyağcılar da üniversite yıllarında tanışanlardan. Güzin Hanım, ailesinin ilişkilerini ilk başlarda onaylamadığını söylüyor. ‘Hayallerinde oyuncu bir damat yoktu. Ancak bizim ilişkimiz devam etti. Londra’ya gittiğim bir dönemde bile Erdal peşimden gelmişti. Sonrasında Türkiye’ye döndük. Erdal, kendisini aileme sevdirdi. Babam hastanedeyken anneme bizim evliliğimize onay vermesini söyledi ve bu sözler vasiyet niteliğinde oldu’ diyor.

Kitaptaki isimlerin, mesleğe başlarken, tanıdığımız alanların dışında birçok işler yapsada, zorlu yollardan geçseler de, sonunda amaçlarına ulaşmaları, başarı yolundakiyıldız tozlarının ışığında kalıcılıklarının sırlarından biri olsa gerek. Başarısızlıklaryaşasalar da, şahlanıp başarıya ulaşmalarında en önemli noktaların en başında nelerinön plana çıktığını gözlemlediniz, yedi ünlü çiftin hikayelerini dinlerken?

İşleri konusunda hep birbirlerini desteklemişler. Cengiz Kurtoğlu, şarkıcı olmak için memleketinden çıkıp İstanbul’a geliyor. Bu süreçte eşi çocuklarıyla ilgileniyor ve hayallerinin peşinden giden Cengiz Bey’in hep yanında oluyor. Hülya (Koçyiğit) Hanım da kuralları olan bir annesi olduğunu anlatıyor. Evlendikten sonra benzer bir baskıyı eşinden görebileceğini düşünüyor ancak Selim Bey, aksine “Bu senin işin ve ben senin en büyük hayranınım” diyerek eşine her zaman destek oluyor. Güzin Özyağcılar da kızı Zeynep Özyağcılar’ın çocukluk döneminde turnelere çıkıyor, yoğun bir tempoda çalışıyor. İşte bu dönemde en büyük destekçisi eşi Erdal (Özyağcılar) Bey oluyor. Çocuğunun bakımını üstleniyor. Ona özel yemekler yapıyor, uyutuyor, baba-kız hafızalarına kazınan çok özel anılar biriktiriyorlar.

Sizin gerek bu kitapta gerek mesleğinizde başarı kıstaslarınız neler oldu?

Yaptığınız işin eğitimini almak çok daha titiz davranmanızı, her zaman kusursuz bir çalışma ortamı oluşturmanızı sağlıyor. 15 yıldır gazetecilik yapıyorum ve yaptığım işin her alanını bilmek benim için çok önemli. Mesleğe ilk başladığım yıllarda muhabirlik yaparken editörlük öğrendim. Bununla yetinmeyip yıllarca yazı işleri müdürünün yanında çalışıp işimizin her aşamasında görev aldım. Şu an istihbarat şefiyim ama işini yapıp kenara çekilenlerden değilim. Kendi görevimin dışında da birçok alanda olmayı, ekip arkadaşlarıma yardım etmeyi seviyorum.

CÜNEYT ARKIN, MUTLU EVLİLİĞİN SIRRININ KARŞILIKLI ANLAYIŞ OLDUĞUNU VURGULAMIŞTI!

Yedi çiftin, mutlu birlikteliklerinin sırrını dinlerken, ortak noktalarının vazgeçmemekolduğunu öğrenmek insana motivasyondan başka neleri düşündürüyor?

Aslında bu hikayeleri okurken sabrın, özverinin, tahammülün, anlayışın ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Hülya Koçyiğit, ‘Aşk büyük bir heyecan ama zamanla yerini saygı, sevgi ve hoşgörüye bırakıyor. Eşler kadınları güzel sözlerle motive etmeli, aynı çatı altında yaşayanlar, aynı çaba ve özveriyle yaşamalı’ diye açıklıyor. Merhum Cüneyt Arkın da mutlu evliliğin sırrının karşılıklı anlayış olduğuna vurgu yapmıştı.

CENGİZ KURTOĞLU PARASIZLIKTAN KİRALAYAMADIĞI EVİ BİRKAÇ AY SONRA SATIN ALMIŞ!

Diğerlerine göre hangi hikayeydi, dinlerken ve yazarken içinizi titreten?

Cengiz-Fatma Kurtoğlu çiftinin aşkı ortaokul yıllarına uzanıyor. Her zorluğu birlikte aşıyorlar. Cengiz Bey, parçalanmış bir ailenin ferdi. Annesi küçük yaşta onları terk ediyor. Bir dönem üvey anne zorbalığı da görüyor. Ama Cengiz Bey, bu yaşadıklarını kendi ailesine hiç yansıtmıyor. Aksine çocukları ve torunlarıyla çocukluk dönemlerinde yaşadıklarına inat mutlu, huzurlu bir aile oluyorlar. Fatma Hanım, eşinin en büyük destekçisi oluyor. Cengiz Bey, şöhret basamaklarını tırmanırken hep yanında duruyor. Kitapta beni çok etkileyen bir hikayeleri de şuydu: Kurtoğlu, şarkıcılığa yeni başladığı yıllarda ailesinin yanında kalıyorlar. Sonra bir eve çıkmaya karar veriyorlar. Ancak paraları yetişmiyor. Kısa bir süre sonra bir anda Cengiz Kurtoğlu fırtınası esmeye başlıyor ve tutamadıkları o evi birkaç ay sonra satın alıyorlar. Bu hikaye, çalışmanın, kendine inanmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

TAMER YİĞİT’İN SETİ KURŞUNLANIYOR, İŞİNDEN OLUYOR AMA O SEVDASINDAN VAZGEÇMİYOR!

Aynen öyle… Sizi etkileyen başka bir hikaye?

Olmaz mı? Tamer-Rukiye Yiğit çifti de çok büyük sınavlar vermiş. Rukiye Hanım’ın babası evlenmelerine izin vermiyor ve çok uzun yıllar durumu kabullenmiyor. Bu hikayede beni en çok etkileyen Tamer Bey’in duruşu oldu. Kurşunlara göğüs geriyor. Seti kurşunlanıyor, işinden oluyor ama o sevdasından vazgeçmiyor. Şimdi birçok insan böyle bir durumla karşı karşıya kalsa arkasına bakmadan kaçar eminim ama o kalmayı seçiyor.

Engin Çağlar’ın ‘Mahalle kızıyla evlenmem’ deyip, mahalle kızıyla evlenmesi, CengizKurtoğlu’nun ortaokul aşkıyla evlenmesi, o dönem peşinden koşan kadınlara inat,Cüneyt Arkın’ın, onunla ilgilenmeyen Betül Hanım’la evlenmesi gülümsetmiştir sanırım sizi de? Bu enteresan durumlar, tebessümünüze ek olarak hangi düşüncelerinakşetti?

Aslında hepsi ilişkilerinde samimiyetin peşinden gitmişler. Kimi bir bakıştan etkilenmiş, kimi de herkesin kendisine büyük ilgi gösterdiği bir dönemde o ünlüğü hiç umursamayan kişiye gönlünü kaptırmış. Onlar gerçek, doğal, samimi bir aşk aramışlar. Birbirlerine olan bağlılıklarından hislerinde yanılmadıklarını görüyoruz.

Kitabınızı okuyanlar neler diyorlar? Ne şekilde oluyor yorumları?

Okuyan herkesten olumlu geri dönüşler aldım. Evli çiftler için çok güzel öğütler olduğunu, gençlere verilen mesajları da ilgiyle okuduklarını belirttiler. Birçok değerli köşe yazarı da evlilik planı yapanlara ve yeni çiftlere bu kitabı okumalarını tavsiye eden yazılar yazdı.

ÜNLÜ ÇİFTLERİN YAŞADIKLARI FARKLI AMA HEPSİNİN PAYDASI SEVGİ VE SAYGI!

Aşklarını güçlü yaşayan ünlü çiftlerini kaleme almanızın akabinde, evli olan sizin içinevliliğin ‘olmazsa olmaz’ları neler pekiştiriyor?

Kitapta yer alan çiftlerin yaşadıkları farklı ama hepsi sevgi ve saygının önemine vurgu yapıyorlar. Gerçekten son dönemde herkes ilişkilerinde sevgi ve saygıyı arıyor. Özveri, anlayış, hoşgörülü olmak, birbirinin alanlarına saygı duymak, karşındaki kişiyi anlamaya çalışmak bir ilişkinin olmazsa olmazları.

Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan Cüneyt Arkın’ın son açıklamaları da sizinkitabınızda… Bu noktada daha da iz bırakan bu durum ve Cüneyt Arkın’la ilgili nelersöylemek istersiniz?

Cüneyt Bey ile birçok kez aynı ortamda bulunmuştum. Evine gidip onunla sohbet etme fırsatı yakaladım, defalarca kendisiyle röportaj yaptım. En son da kitabım için bir araya gelme şansım olmuştu. Babacan, sevecen ve açık sözlü biriydi. Esprileriyle ortamın enerjisini bir anda değiştiren bir sanatçıydı. Yaşına rağmen torunlarıyla çocuk olabilen, anılarını anlatırken size çok önemli dersler veren, çok özel biriydi.

GAZETECİLİK, İNSANLARIN HAYATLARINA DOKUNAN BİR İŞ!

15 yıldır medyadasınız. Neydi gazeteciliği cazip kılan, meslek olarak seçmenize sebep? Gazeteciliğin, hayata dair öğrettiği en önemli olgu, durum, konu nedir?

İnsanların hayatlarına dokunan bir iş yapıyoruz. Yaptığınız haberle, röportajla ve yazılarınızla her gün geniş kitlelere ulaşabiliyorsunuz. Okuyuculara hem bilgi veriyor, hem de onların yaşamlarına iz bırakabilecek, hayatlarının akışını değiştirebilecek bir adım da atmış oluyoruz. O yüzden yaptığımız işlerin okuyucudaki etkisini görmek benim için çok önemli.

Zor ama bir o kadar da güzel bir mesleğimiz var. Gazetecilik sizi nasıl dönüştürdü?

İşimiz gereği her gün onlarca insanla konuşuyoruz. Yeni tanıştıklarımız, yıllar içinde samimiyet kurduklarımız da var. İyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum. İnsanların hikayelerini dinlerken onların yaşadıklarına ortak olmak beni geliştiriyor. Hayata dair çok fazla şey öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum.

ÇOK ŞÜPHECİ VE SORGULAYICI OLMAK, İNSANI ÖZEL HAYATINDA YIPRATABİLİYOR!

İşimizin paydası; merak, sormak ve araştırmaktan oluşuyor. Hayatınız için de böylemidir? Sorgular mısınız kendinizi?

Hem felsefe hem de gazetecilik bölümlerinden mezun oldum. Aslında felsefe okumak, gazetecilik yaparken çok işime yaradı diyebilirim. Sorgulamak, objektif bir bakış açısına sahip olmak, araştırmak benim için okul yıllarından gelen bir süreç oldu. Ama kendi hayatım içinde çok sorgulayıcı bir yapıda değilim. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilme arzusu oluyor ama çok şüpheci ve sorgulayıcı olmak insanı özel hayatında yıpratabiliyor.