Dikkatinizi çekmiş olmalı, son yıllarda okuduğumuz ya da dinlediğimiz ekonomiyle ilgili tüm yorumların demirbaş konusu: "Küresel likidite bolluğu". Peki, nedir bu küresel likidite bolluğu? Ve sorunun alt başlıkları: Bu bolluğun kaynağı nedir? Küresel likidite bolluğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini nasıl etkiliyor? Küresel likidite bolluğunun yükünü kimler çekiyor? ABD'nin, CIA'nın sınır ötesi operasyonlarda kullanılmak üzere, FED'in bilgisi dâhilinde bastığı dolar muadili "Super not" üretiminin kontrolden çıktığı doğru mu? Küresel finans histerisine neden olan bu bolluk sonsuza dek sürebilir mi? Küresel likidite bolluğu ve finansal oyuncuların artan risk alma iştahları bizi nasıl etkiliyor? Yaşamakta olduğumuz istikrar ortamı, yalnızca küresel likidite bolluğunun sağladığı görece bir mutluluk mu? Sorular, sorular... Son yıllarda, likidite bolluğuna bağlı olarak, tüm ülkelerde ekonomiyi, piyasaları yerel dinamikler değil, küresel piyasa oyuncuları yönlendiriyor. Risklerin birbirini tetiklediği böylesine duyarlı, belirsizliklerin kolkola gezdiği bir seçim sürecinde piyasaların gelişmelere duyarsız kalmaları, "Küresel likidite bolluğuna bağlı olarak yabancı yatırımcıların piyasalarımızı ele geçirmiş olmaları" şeklinde açıklanıyor. Düşünebiliyor musunuz; geçmiş yıllarda olsa, çifte seçimlerin yaşanacağı bir yılda, cumhurbaşkanlığı seçimi krizi, e-bildiri gibi sivriliklerin yaşanması sonrasında borsa böylesine şahlanır, döviz bu şekilde dibe vurur muydu? Son yıllarda dünya piyasalarında trilyon dolarlarla ifade edilen inanılmaz büyüklükte paralar dolaşıyor. Yarattığı sanal mutluluk, alanı da satanı da şimdilik memnun ettiğinden, küresel likidite bolluğunun ömrünü sorgulamak kimsenin işine gelmiyor. Fakat, bir gün bu rüyadan uyanmak zorunda kalacağımız gerçeği de akıllardan çıkmıyor. Son yıllarda dünya ekonomisi, daha önce hiç yaşanmamış bir şekilde bir büyüme performansı sergiliyor. Küresel ekonomide daha uzun yıllar sürmesi beklenen bir hızlı büyüme süreci, bazı ülkelerin yöneticilerini aşırı iyimserliğe sürüklüyor. Gelişmeleri dünya ekonomi tarihini gözden uzak tutmadan değerlendiren uzmanlar, "Büyük yükseliş dalgalarını büyük çöküşlerin izlediğini" belirterek, "Çok dikkatli olmamız gerekir" diyorlar. KÜRESEL LİKİDİTE BOLLUĞU NASIL YARATILDI? Çeşitli becerilerle yaratılan likidite bolluğu, küresel piyasa oyuncularına, dünyanın çeşitli ülkelerinde risk alma cesareti veriyor. Buna bağlı olarak da, başta Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerine oluk oluk yabancı para akıyor. Küresel likidite bolluğuna bağlı bu para akışı, dünya ekonomisin geleceği konusundaki iyimserliği destekliyor. ABD ve Avrupa ekonomilerinin lokomotif rollerini sürdürmelerinin yanı sıra, Çin ve Hindistan ekonomilerinin hızlı büyümelerini sürdürmeleri, iyimserlerin yorumlarına destek yaptıkları argümanlar. "Peki, dünyada küresel likidite bolluğu şeklinde somutlaşan bu küresel büyüme sürecinin dinamikleri nelerdir?" konusunu sorguladığımızda, büyüme süreci ile küresel likidite bolluğunun birbirlerinin destekleyicisi, üreticisi olduklarını görüyoruz. Finansal sistemde, yeni yeni finansal yöntemlerle, bugün trilyon dolarlarla ölçülen muazzam büyüklükte bir küresel likidite bolluğu yaratıldı. Bu likidite bolluğunu kullanabilen küresel piyasa oyuncuları, kısa zaman dilimlerinde akıl almaz oranda faiz gelirleri elde ederlerken, başta ABD olmak üzere, pek çok ülkenin cari açıklarını finanse ettiler, büyümelerini desteklediler. Çin ve Hindistan başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerin, yükselen piyasaların, dünya ekonomisinin itici gücü haline gelmeleri, aslında küresel likidite bolluğunun kaynağını oluşturdu. Gelişmekte olan ülkelerin katkılarıyla dünya ekonomisin hız kazanması, en başta petrol olmak üzere, temel üretim hammadde fiyatlarının yükselmesine neden olduğundan, hem bu maddeleri üreten ülkelerin hem de bu maddeleri pazarlayanların büyük paralar kazanmalarını sağladı. 3 dolara malolan bir varil petrolün 70-80 dolara satılmasıyla kazanılan paralar, gelişmekte olan ülkelerin piyasalarında risk almaktan çekinmedi. Göze alınan riskler karşılığında büyük kazançlar elde edildi. Küresel piyasa oyuncuları, Japon Merkez Bankası'ndan (BOJ) yüzde 0.5 faizle aldıkları paraları, carry trade denilen işlemlerle gelişmekte olan ülkelerin hazine bonolarına yatırarak, yüzde 15-20 gibi akıl almaz oranda gelir sağladılar. 1 trilyon 300 milyar doları aşan döviz rezervi bulunan Çin, elindeki bu muazzam döviz rezerviyle, önceleri ABD'nin cari açıklarını finanse ederken, şimdi 300 milyar dolar sermayeli bir fon kurarak küresel piyasa oyuncuları arasına katılma kararı aldı. Çin, aldığı bu önemli kararla, paradan para kazanma peşinde koşan bir küresel aktörlerin arasına katılmış oldu. Küresel sermayenin özelleştirmeler yoluyla elden çıkarılan kuruluşları satın almaları ya da ortak olmaları da finansal kuruluşların işlem hacimlerini ve kârlılıklarını artırdı. Küresel likidite bolluğu, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde pek çok ekonomik soruna merhem olmasından dolayı, şimdilik kendisinden şikâyet eden yok. Dünya ticaret hacminin genişlemesi de, bu sanal mutluluk havasının sürmesini destekliyor. "Ama nereye kadar?" sorusunu sorgulamak, şimdilik kimsenin işine gelmiyor. Küresel likidite bolluğu oldukça ilginç ve kapsamlı bir konu. Nimetlerini yaşarken, zaman zaman madalyonun öteki yüzüne de bakmaya çalışacağız. .....................................................KÜPE............... Şizofrenik bir dünyada yaşıyoruz. Dünya ekonomisi başarılı bir performans sergiliyor, ama bu başarı birçok dengesizliği ve tutarsızlığı örtüyor. Klaus SCHWAP (Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu)